Türkiye genelinde 17 günlük tam kapanma uygulamasına bir uyumun olduğunu gözlüyorduk. Bayrama yakın günler olduğu için yer, yer kırılmaların olduğunu da görmeye başladık.
Alışveriş, bayrama hazırlık gibi nedenlerden dolayı rahatsız edici bir kalabalık olmadığı için kuralların kısmen esnetildiğini anlamak mümkün. İnsanların doğal ihtiyaçlarını karşılamaları konusunda zaten bir zemin var.
17 günlük kapanmadan önce uzun süre mavi haritada olmasına rağmen, dikkatsizlik, sorumsuzluk Diyarbakır’ı kırmızı haritaya taşıdı. Tam kapanmanın faydalarını tartışırken, son 3-4 gece Diyarbakır’da uzun araç konvoylarıyla turlar atılıyor, kornalar çalınıyor. Kentin tamamı dolaşılıyor. Durduran, arayan, soran yok. İlk etapta tam kapanmada tam anlamamakla birlikte, sorup soruşturduk, ‘Kudüs’e yönelik saldırısı nedeniyle İsrail’e gösterilen tepki konvoyu’ denildi.
Tam kapanmanın ruhuna uygun olmamakla birlikte, ‘zulme karşı gösterilecek tepkinin frenlenmesinin mümkün olmadığı anlar söz konusu olabilir diye durum tolere edilebilir’ diye düşünmek mümkün. Ancak, bir gece ile sınırlı tutulmadı, teravih namazı sonrası turlara devam edildi, güvenlik güçleri de seyretti. Hem de toplum sağlığı ile ilgili ‘tam kapanma’ kararı Türkiye genelinde uygulanırken.
Bütün bunlar olurken, kornalar eşliğinde turlar atılırken hiçbir araç durdurulmadı. Aynı bölgelerde normal vatandaş kontrolleri devam etti, izin belgeleri soruldu, nereden gelip nereye gittikleri soruldu vatandaşa.
Yönetenlerin çifte standartlı yönetim biçimlerinden söz ediyorum.
Araçta tur atan İsrail protestocularından Dağ kapı meydanına geçelim. Önceki akşam meydan da, sosyal medyada tanık olduğumuz kadarıyla 2 bin kişi ile açık havada namaz kılındı, yine Kudüs’teki zulüm için protesto amaçlı. Sonra yine araçlarla şehirde protesto turları atıldı.
Bir güvenlik görevlisinden ilk gün sordum, ‘izinli’ dedi.
Bu tür gösteriler için ‘toplu izin alınır’ diye bir genelge, bir madde var mı yok mu bilemiyorum, ancak, Diyanet işleri Başkanlığının toplu halde teravih namazı kılınmaması yönünde görüş belirttiğini hatırlıyorum da.
Kenti yönetenler, yönetme yeteneklerini mi kaybetti, yoksa ‘bir seferden bir şey olmaz’ anlayışı mı geçerli?
Ona da tam karar veremedim.
Ancak, Diyarbakır’da vaka sayısında düşüş olmazsa sorumlusu, Vali beydir, emniyet Müdürüdür. Hem araç konvoyundan dolayı, hem de toplu namazdan dolayı.
Kontrolsüz yönetim biçimleri, birilerine rahatlık sunabilir, ayrıcalıklı olduğunu hissettirebilir, ancak, bunların toplum içindeki baskın varlığı diğer kesimleri rahatsız eder ki, bu da adaletli bir durum değildir. Zaten bu konvoylardan sonra, Diyarbakır’ın cadde ve sokakları hem araç hem de yaya trafiği açısından hiç yasak yokmuş gibiydi. Birilerine siz izin verip özgürlük alanlarına katkı sunarsanız, başkaları da kendi iznini ve özgürlük alanını kendisi yaratır.