Sait BAYRAM
TİGRİS HABER - Birlik Vakfı Diyarbakır Şubesi, “Hikmet Buluşmaları” kapsamında önemli bir toplantıya ev sahipliği yaptı. “Türkiye’nin Yeni Anayasa Arayışı” konulu toplantıya, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun konuşmacı olarak katıldı. Vakfın Şube Başkanı ve Adana Vakıflar Bölge Müdürü Metin Evsen’in açılış konuşmasıyla başlayan etkinlik, katılımcılardan büyük ilgi gördü.
EVSEN, “ÇEŞİTLİLİĞİMİZ BİR KAVGA SEBEBİ DEĞİL; ZENGİNLİĞİMİZDİR”
Metin Evsen, Diyarbakır’ın tarih boyunca medeniyetlerin doğduğu ve yayıldığı bir şehir olduğunu belirterek, anayasanın da toplumun farklı kesimlerini birleştiren bir temel metin olması gerektiğini ifade etti. “Çeşitliliğimiz bir kavga sebebi değil, zenginliğimizdir” diyen Evsen, Türkiye’nin 1982 Anayasası’nın yetersiz kaldığını ve yeni bir anayasa ihtiyacının doğduğunu vurguladı.
"TÜRKİYE’NİN 150 YILLIK ANAYASA TARTIŞMASI"
Evsen’in açılış konuşmasından sonra söz alan Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun, Türkiye’nin anayasa sürecine dair çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE ANAYASA SÜRECİ
Coşkun, anayasa kavramının dünya tarihinde de nispeten yeni olduğunu ifade ederek, Osmanlı döneminden itibaren anayasa tartışmalarının temelinde toplumsal düzeni sağlama ihtiyacının yattığını söyledi:
1808 Senedi İttifak: Osmanlı’da anayasal düzenin ilk adımı olarak kabul edilir.
1839 Tanzimat ve 1856 Islahat Fermanları: Toplumdaki tüm unsurların haklarını gözetmeyi amaçlayan düzenlemeler.
1876 Anayasası: Modern bir devlet düzeni kurma arayışlarının ilk somut örneği.
Coşkun, “1876 Anayasası, farklı kesimlerden insanların haklarını tanıma ve modern bir düzen kurma amacıyla hazırlandı. Anayasa kelimesi batı dillerinde 'birlikte inşa etmek' anlamına gelir ve bir ortaklığa vurgu yapar. Ancak Türkiye’de anayasa kavramı, daha çok temel yasa olma özelliğiyle tanımlanmıştır” dedi.
CUMHURİYET DÖNEMİ VE FARKLI ANAYASALAR
Türkiye Cumhuriyeti’nin 1921 ve 1924 Anayasalarını da değerlendiren Coşkun, şunları kaydetti: 1921 Anayasası: Cumhuriyet tarihinin en ademi merkeziyetçi ve kapsayıcı anayasası olarak öne çıkar. Herhangi bir etnik kimliğe vurgu yapmaz ve birlikteliği esas alır.
1924 Anayasası: Hukuk sisteminin temellerini atan bir anayasa olmasına rağmen, etnik kimlik merkezli bir anlayışa kayarak diğer toplulukların varlığını göz ardı etmiştir. Bu durum, uzun yıllar tartışılan kimlik ve vatandaşlık meselelerine yol açmıştır.
"YENİ BİR ANAYASA ŞART"
1982 Anayasası’nın demokrasiyle bağdaşmayan birçok unsur barındırdığını ifade eden Coşkun, Türkiye’nin yeni bir anayasa ihtiyacını şu sözlerle dile getirdi: “Yeni anayasa, farklı kimlikleri ve unsurları dışlamayan, herkesin kendisini içinde bulabileceği bir metin olmalıdır. 1982 Anayasası’nın kabul edildiği günden bugüne kadar bu yönde süregelen tartışmalar, toplumun ihtiyaçlarını karşılamayan bir anayasanın artık sürdürülemez olduğunu gösteriyor.”
TÜRKİYELİ KAVRAMI 1924 YILINDA DA TARTIŞILDI
Coşkun, ayrıca “Türkiyeli” kavramının aslında 1924 yılında da tartışıldığını, ancak o dönemin baskın siyasi gruplarının tek kimlik üzerinden bir anayasa inşa ettiğini belirterek, Bu durumun, çok kimlikli bir toplum yapısında uzun vadeli sorunlara neden olduğunu sözlerine ekledi.