Diyarbakır’da tablo vahim!

Diyarbakır’da iki günlük sokağa çıkma yasağı sona erdi, ancak koronavirüse yakalananların sayısı her geçen gün artıyor.

Yılmaz YİGİTLER-ÖZEL

Kentte olağanüstü önlemler alınmazsa salgın ağır sonuçlar doğurabilir. Kentteki sivil toplum örgütü temsilcileri ile kanat önderleri, çağrı ve uyarılara uymayan kimi ilçelerde yasak  talep etti.

Sokağa çıkma yasağının bitmesiyle birlikte Diyarbakırlılar gündüz saatinde dışarıya akın etti. Uyarılara aldırış etmeyen vatandaşlar hem kendi sağlıklarını hem de çevrelerindeki kişilerin sağlıklarını tehlike atıyor. Bu duruma seyirci kalmayan Sivil Toplum Örgütleri ve Kanat Önderleri sokağa çıkma yasağının uzun süreli olmasın istedi.

Önlem alınmazsa durum kötüleşebilir

Türkiye’nin 31 ilinde uygulanan sokağa çıkma yasağı dün gece itibariyle sona erdi. Günün ilk ışıklarıyla birlikte Diyarbakır’da vatandaşlar dışarıya akın etti. Yasak sonrası oluşan görüntüler herkesi tedirgin etti. Vaka sayısı her geçen gün artıyor. Resmi olmayan rakamlara göre 2 bine yakın kişinin virüse yakalandığı belirtiliyor. Sağlık Bakanlığı verileri ile Tabipler Odasının verileri uyuşmuyor. Durumun her geçen gün ağırlaştığı Diyarbakır’da Sivil Toplum Örgütü ve Kanat Önderleri, özellikle Sur ve Bağlar İlçesinde vatandaşların çağrı ve uyarılara uymadığını belirterek, sokağa çıkma yasağı istedi.

Kaya: Her türlü yasağın yanında oluruz

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya, halkın uygulanan çağrılara ve kurallara uyması gerektiğin hatırlatarak, “ Toplum bu şekilde davrandıkça doğrusu bizlerde daha sert önlemler önermek zorunda kalacağız. Aslında bugün acil durum dışında sokağa çıkmamayı hayata geçirebilsek daha sağlıklı olur. Bu şeklide daha az hasta daha az can kaybı olur ve ekonomimiz de daha fazla etkilenmeden bu sureci aşabiliriz. Ama maalesef bu tür davranışlardan kaçınmamız lazım. Sosyal mesafeleri korumama bu şekilde keyfi sokağa ister istemez çıkılması kamuoyunun İl Hıfzıssaha kurulunun önlemler alınmasını gerektirecek. Sağlık söz konusu ise doğrusu her türlü yasağın yanında oluruz. Çünkü bir insanımızın bile can kaybı bizim için çok önemlidir. Her şeyin üstündedir. İnsanlarımızı kaybetme uğruna insanlarımızın sokaklarda gezmesine izin vermeyiz” dedi.

Ebedinoğlu: insanlar ölürken ekonomiyi tartışamayız

Diyarbakır Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Alican Ebedinoğlu ise,“İl Hıfzıssaha kurulunun karlarını hayata geçiremiyoruz. Esnafımızın bir bölümü ne yazık ki kurallara uymuyor. Vali bey bu konuda her türlü tedbirleri almaya çalışıyor, ceza kesmemek içinde çok ciddi bir gayreti var. Esnafın kapanış saatlerine uyması lazım. Tüm uyarı ve çağrılara rağmen duyarsızlık var. Gıda ve eczanelerin dışında 6’da kapansın. İnsanlar ölüyor, ekonomiyi tartışacak durumda değiliz. Vali bey sıkıntılı yerlerle ilgili sosyal destek olacak. Uygulamada sıkıntı çekiyoruz. Uyulmazsa sıkılaştırmamız gerekiyor. Vakalar her gün artıyor. Test sayısı çok yüksek. Hıfzıssaha kurulunun kararlarına yerine getirmemiz gerekiyor. Virüsün nerede olduğu belli değil. Sur ve Bağlarda yayılırsa önüne çıkamayız. Bu nedenle tedbirlerin artırılması gerekiyor”

Hastalığı başkalarına taşımakta vebaldir

Kanaat önderi Tayyip Elçi' de, “Dünyada ilk karantina uygulaması başlatan peygamber efendimizdir. Peygamberimiz bir memlekette bir veba salgını olursa ve duyarsanız o şehre gitmeyiniz ve çıkmayınız der. Peygamberimiz köy, site ve belde hastalığı başkalarına taşımamak için oraya terk etmemek gerektiğini ferman buyuruyor. Hastalığı başkalarına taşımakta vebaldir. Dünyada ilk olarak karantina uygulamasını emreden peygamber efendimizdir. Bu tür hastalıklar  bulaşıcıdır. Bulaşıcı hastalığı bulunan kişi ile temas etmemeyi peygamber efendimiz emretmiş. Bir Müslüman olarak Peygamber efendimizin çağrılarına uymamız lazım. Ne kendimizi hasta etmeye, nede başkasını hasta etmeye hakkımız var. Bu beden bizim değil, insanların bunu bilmesi lazım. Canımız, varlığımız hepsi Allah’ın emanettir. Allah’ın emanetlerini korumak zorundayız. Başkalarına hastalığı taşıma gibi bir lüksümüz yok. Biz hastalığı taşıyıp başkalarına taşıdığımız vakit bir vebalin altına girme riskimiz var. Bir mümin olarak bin 400 yıl  önce konulan bu kriterlere uymamız lazım. Bilinçli bir Müslüman olarak doktorların aldığı kararlara herkesten daha fazla uymamız lazım. Sokakları dar olan, sosyal mesafenin korunmadığı yerlerde zaten trafiğe kapatıldı. Bu makul bir karardı. Buna rağmen hala çarşıda insanlar sosyal mesafeyi korumuyorsa sokağa çıkma yasağı uygulanabilir. Bir süre bekledikten sonra bu kararlar alınmalı" dedi.

Akar: Ciddi sorun var

Siyasetçi ve kanaat önderi avukat Muhammed Akar ise, “Devletin ve il Pandemi kurulunun almış olduğu tedbirler çok önemli lakin bu tedbirlerin sonuç doğurması için vatandaşın bunlara uyuması şattır. Üzülerek görüyorum ki Diyarbakır da özellikle evde kalma ve sosyal mesafeye uyma konusunda ciddi sorun var. Şehrin sağlık sektörünün çökmemesi açısından vaka sayısının kontrol altında tutulması lazım. Maalesef Diyarbakır' da evde kal çağrıları yanıtsız kalmış durumda. Kayapınar ve Bağcılar'da sınırlı sayıda insan evde kalmakta. Ama Bağlar, Suriçi, Ofis gibi yerlerde hem trafikte hem de kaldırımlarda insan hareketliliği azalmadı. Daha sıkı tedbir almak lazım. Mesela 1 haftalık sokağa çıkma yasağı getirilebilir. Bu süre zarfında vatandaşın gıda ihtiyacını kamu ve sivil toplum olarak biz karşılayalım. Birçok vatandaş ekonomik sebeplerle dışarı çıkmak zorunda kalıyor. Bunu anlayabiliyorum. Ama bir kısım insan evde kalsa, diğer vatandaşlar dışarıda gezerse olumlu sonuç alamayız. Hali vakti biraz daha yerinde olan semtler ve maaş sahipleri gıda ve erzak konusunda mağdur vatandaşlara yardımcı olsun. Hepimiz fedakârlığa varız. Yoksullarla ve işsizlerle ekmeğimizi paylaşmaya hazırız. Yeter ki kimse dışarıda gezmesin. Canı sıkılan biraz güneş gördü mü dışarı kaçıyor. Ne yazık ki 65 yaş üstü kişiler de, 20 yaş altındaki insanlar da dışarı çıkıyor. Bölgemizin sosyal ve kültürel yapısı nedeni ile insanlarımız ne yazık ki gönüllü şekilde evde oturma alışkanlığına sahip değil. İnsanları evde oturmaya zorlamak lazım. Anonslarla insanlar evde oturmuyor. Muhakkak cezai yaptırım olmalı”

Tabipler Odası: Toplumun hareketliliğini sınırlandırmalıyız

Tabipler Odası Başkanı Şerif Demir'de, “Salgın yönetiminin birinci aşaması AKTİF SÜRVEYANS SİSTEMİNİN kurulması ve sistematik bir biçimde FİLYASYON (bilinen hastalarla temaslıları, hastaları bulma) uygulanmasıdır. Bunlardan ilki, KARANTİNA’DIR. Hastalık şüphesi olanların, hastalarla temas etmiş olduğu bilinen ya da düşünülen kişilerin, o hastalığın etkeninin en uzun kuluçka süresi kadar bir zaman diliminde, uygun koşullarda, sağlıklı kişilerle temasının önlenmesi, onlardan ayrı yerlerde tutulmasıdır. İkincisi İZOLASYON-AYIRMA (İsolation)’dur. Hastalık tanısı konanların, hastalığın bulaşıcılık süresi kadar bir zaman dilimi için ayrı tutulmasıdır. Böylece hasta kişinin etkeni sağlıklı kişilere doğrudan ya da dolaylı olarak bulaştırmasının engellenmesi sağlanmaya çalışılmış olur. Üçüncüde TECRİT-AYRI TUTMA dır. Tecrit, izolasyonun tersidir. Hastalanmamış, sağlıklı olduğu ve hastalanma riski olduğu bilinen kişilerin ayrı tutulmasıdır. Amaç hastalık riski taşıyanların hastalanmasını önlemektir. Günümüzde COVID-19 hastalığı riski yüksek olduğu bilinen 65+ yaş grubu yurttaşlarımızın uygun koşullar sağlanarak, dışarı çıkmalarının istenmemesi bunun bir örneği olarak kabul edilebilir. Dolayısıyla salgına karşı genel bir önlem olarak, toplumun hareketliliğinin sınırlanması gerekir. O yüzden de zorunlu olmadıkça evden çıkmayarak bulaş riskini en aza indirmek. Toplumun büyük bir çoğunluğunun uyması koşuluyla, kişisel etkileşimleri ve hareketliliği azaltmak için bütün toplantıların iptali, okulların kapatılması, evden çalışmanın benimsenmesi ve bakkaldan yiyecek almak gibi zorunlu karşılaşmalarda 2 metrelik fiziksel uzaklığın korunması gibi uygulamalar yürürlüğe konulması bundan kaynaklıdır. Bu yeni bir coronavirüsün neden olduğu bir salgın olduğu için henüz bir tedavisi ya da bir aşısı bulunmamaktadır. Daha  önce insanları hastalandırdığı bilinmeyen bir etken. Hastalığın benzerlerine göre bulaşıcılığı oldukça yüksek. Bu durum göz önüne alındığında, hastalıktan korunma başka bir ifadeyle, sağlıklı kişilerin hastalanmasının önlenmesi hemen hemen tüm hastalıklarda olduğu gibi öncelik ve büyük önem taşıyor.

Zorunlu olmadıkça evden çıkmayalım.

Zorunlu olarak dışarı çıkacak olan vatandaşların mutlaka ağız ve burunlarını kapatması gerektiğini söyledi ve sosyal mesafeye dikkat etmesi gerekir. El hijyenine mutlaka dikkat etmesi gerekiyor. Dışarı çıkacakların ağız ve burunlarını mutlaka kapaması gerekiyor ama maskemi taktım nasıl olsa diyerek dışarı çıkmak da doğru bir şey değil tabii; kısa sürede dışarıdaki işlerimizi bitirip evde kalmaya devam etmek gerekiyor. Maskenin kullanılmasının nedeni; toplumda covid-19’un yaygınlığının artması, çünkü hastalık hiçbir bulgu vermeden de yayılabiliyor. Hastalık sonrası hemen iyileştim dışarı çıktım düşüncesi yanlış; daha sonra 1 aya yakın izolasyon gerekiyor. Devletin de tüm vatandaşların evde kalma koşulları oluşturulması gerekiyor. COVID-19 pandemisi ile mücadele, evde kalmak zorunda olan, asgari yaşam ihtiyaçları için maddi olarak desteklenmesi gereken milyonlarca yurttaşımızın bu ihtiyaçlarının karşılanmasını da içermelidir. Düzenli geliri olmayanların, günlük kazanabilenlerin, yoksulların günlük zorunlu gereksinimlerinin karşılanması gerekir" şeklinde konuştu.

Vatandaş da eleştirdi

Bazı vatandaşlarda kentte 2 günlük yasağın sağlık ve izolasyon için yetersiz olduğunda şikâyet ederek en az 15 günlük bir yasağın uygulanmasını istedi. Yasağın 2 gün olmasını eleştiren bir vatandaş virüsün yayılımını durdurmak için en az 15 gün sokağa çıkma yasağının uygulanması gerektiğini belirterek, “Yasak iki gün olmamalıydı. Şu an yasak yok binlerce kişi dışarıda ve birbirlerine virüsü bulaştırıyorlar. Ölümcül bir hastalık olduğu için 2 gün yetersiz bir süre. Birçok ülke en az 15 gün yasak koymuş olmasına rağmen biz 2 gün koyabildik ve onu da 2 saat kala haber verebildik. Bakanımızda istifasını verdi ama kabul edilmedi. Yasak yetersiz Diyarbakır’da dün sadece 150 kişinin taburcu olduğu söylendi. Bu çok yüksek bir rakam. Belki bilmediğimiz daha yüksek rakamlarda olabilir. Zorunlu bir yasak olmalı esnaflar desteklenmeli. İnsanlar zor durumda” dedi.

Başka bir vatandaş da hafta sonu herkesin evde olduğunu vurgulayarak yasağın kısa süreli değil de 3 hafta olmasını istedi.

Başka bir vatandaş ise yasaktan dolayı bakana teşekkür edip ve yasağın hafta sonuyla sınırlı kalması isteyerek şunları söyledi “Bundan sonrada her hafta sonu yasak uygulansın. Böylece halkın sağlık güvenliği de sağlanmış oluyor. Yasaklama hafta sonuyla sınırlı kalmalı. Çünkü hafta içi çoğu kişi çalışıyor. Vatandaş kendini emniyet bir şekilde izole etsin.”

Surda esnaf olan başka bir vatandaş ise, iki gün yasak uygulanmasında memnuniyet duyduğunu söyleyerek, zamanlamayla ilgili şu eleştirilerde bulundu, “Bizlere daha erken bir saate duyuru yapılabilirdi. Şimdilik 2 gün sokağa çıkma yasağı yeterli. Hafta sonları çok kalabalık oluyor. Tatil olduğundan dolayı. Şu an da kalabalık ama hafta sonu kadar değil”

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Diyarbakır Haberleri