Su yoksulu bir kent miyiz?
Asla.
Eskiler , ‘Diyarbakır batacaksa su ile batar’…Derlerdi…
Kentin altı, üstü, sağı, solu, etrafı, dağlarından su fışkıran bir kent olmasına rağmen son zamanlarda her nedense su sıkıntısı çeken bir kent olduk. Kimseyi suçlamak yâda övmek anlamında bu yazıyı yazmıyorum. Sadece meseleyi anlamak, su sıkıntısı çeken yurttaşlarımızın bize yaptıkları şikâyetlere cevap bulmak gayesi ile yazıyorum.
Su kesintileri, teknik anlamda bir takım sıkıntılar nedeniyle yapılmış olabilir, TEDAŞ elektrik vermediği için pompalarda sıkıntı yaşanabilir. Bunlar kabul edilebilir gerekçeler, ancak, çözümsüz değil. Planlama kapsamında önceden öngörülebilecek, tedbirleri alınabilecek sorunlardır ki, zamanında çözülür, vatandaşın haberi dahi olmaz. Vatandaşı sorunun bir parçası yaparak çözüm süreci yürütmek olmaz.
Başka kurumların su sıkıntısına sebep olduğunun şikâyeti sorunu çözmediği gibi, vatandaşı da ikna etmiyor.
WEB sitemize, Whatsapp şikâyet hattına, kişisel telefonlarımıza gelen şikâyet sayısı o kadar çok ki, onların sesine aracı olmamak mümkün değil. 45 derece sıcakla savaşan bir kentin susuzluğa karşı vereceği mücadeleyi, direnci hesaba katmak lazım, tedbir geliştirmek gerekiyor.
Feridun Çelik’ten bu yana, gelen bütün yönetimler 50 yıllık su sorunumuzun çözüldüğünü anlattı. Biz de mutlu olduk. Kentin gelişimini, büyümesini de hesaba katıyoruz. İhtiyaca cevap vermenin zorluklarını da biliyoruz, ancak, çözümsüzlüğü kabul etmiyoruz.
Bu halk, 45-50 derece sıcaklıkta suya yenik düşürülmemelidir.
Her şey çekilir, susuzluk çekilmez.
Suyun üzerinde oturanlar sudan yana şikâyet ediyorsa ortada ciddi bir sıkıntı var demektir.
Birileri de içme suyunun tarımsal sulamaya verildiğini iddia ediyor.
Öyleyse durum çok vahim!
Değilse sıkıntı yok, ancak sorun neyse bir an önce giderilsin.
Yeter ki, Diyarbakır suya yenik düşmesin.