Tigris Haber /Özel
TİGRİS HABER - PAK Diyarbakır İl Başkanı Vahit Aba, siyasal gündeme ve kent sorunlarına dair Tigris Haber’in sorularını yanıtladı.
'Kayyumlar keyfi atanıyor'
Muhalefetin Erken Seçim çağrısına iktidar kapıları kapattı. Siz erken seçimi zorunlu kılan koşullara ve iktidarın tutumuna ilişkin neler söylemek istersiniz. Ülkede erken seçim olacak mı ve iktidar erken seçimden neden uzak duruyor?
Vahit Aba: Türkiye’de Anayasa, partiler yasası, seçim sistemi, milletvekilliği yemini tümüyle Kürtlerin varlığının inkarı ve rencide edilmesi üzerine inşa edilmiştir. En demokratik görünen seçim bile Kürtlerin kendi adına Meclise girmelerini engelleyen, hatta ‘’bölücülük’’ olarak nitelendiren bir anlayış ve engeller, yasaklar dizisi ile yapılmaktadır. Bütün bunlar yetmemiş gibi, 15 Temmuz 2015’ten sonra çatışmaların tekrar başlaması, başarısız askeri darbe girişimi, OHAL ve Başkanlık Sistemi’ne geçiş, var olan tüm kısmi hak ve kazanımları da tümden ortadan kaldırmıştır. Artık parlamentoya girmeniz, belediyeleri kazanmanız da tümden anlamsızlaştırılmıştır. İktidar, keyfi bir şekilde kazandığınız belediyelere kayyım atayabilmekte, milletvekilliğinizi düşürebilmektedir. Açıkçası artık seçmen iradesinin de hiç bir anlamı kalmamıştır. Seçimi kazanmanız da bir anlam kazanmıyor. Süre gelen savaş, çatışma ortamı da siyasal, sivil, demokratik araç, yol ve yöntemleri etkisiz kılmaktadır.
Erken seçim için elbette ki, onlarca sebep sayabiliriz. AK Parti’den çok ileri bir özgürlük, demokrasi, adalet anlayışına sahip olmayan bu muhalefet partileri tablosuyla, Kürtlerin bu dağınıklığı ve milli, demokratik bir strateji, plan ve perspektif etrafında bir birlikten yoksunluklarıyla gidilecek bir erken seçim Kürtlere, Kürdistan ve Türkiye halklarına ne kazandırabilir? Diye sorduğumuzda şu yanıtları verebiliriz:
Bu anlamda bizce yapılması gereken ilk önemli işlerden biri, seçimlere endekslemeden öncelikle savaşa samimi bir şekilde karşı çıkan en geniş Kürt potansiyelinin acil, en temel milli, demokratik hak ve özgürlüklerini içeren bir program etrafında bir araya gelmesidir. Bu işbirliği, ittifak Türkiyeli özgürlükçü, demokrat, adaletten yana, savaşa karşı çıkan güçlerle de bir diyalog ve işbirliği içinde olmalıdır. Bu nedenle bizce öncelikle Kürtler olarak bütün gücümüzü seçimlere endekslemeden bu yönde yoğunlaştırmalıyız.
Tüm anketler AK Parti ve MHP oylarında düşüşü işaret ediyor. Bu haliyle Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanlığı’nı kazanması çok zor görünüyor. Peki, tablo bu iken Erdoğan neden Erken Seçim istesin? Bile bile ladesi kim kabul eder. Erdoğan şu anda ömrünü uzatmaya ve yeni bir konjonktürde kendisine yeni fırsatlar yaratmaya dönük bir çaba içindedir. Kürtlerin dünyanın hiçbir yerinde bir statü, bir hak ve özgürlük elde etmemesi esaslı Kürt karşıtlığı siyasetinin yanı sıra, Güney Kürdistan, Irak, Rojava, Suriye, Libya, Kıbrıs, Akdeniz, Azerbaycan vd. alanlarda izlenen siyasette Türkiye Devleti’nin stratejik planlarının olduğunu söyleyebiliriz.
'Halk gittikçe yoksullaşıyor'
Ekonominin kötü yönetildiği ve vatandaşın geçim derdinin katlandığı yönünde görüşler var. Siz bunlara katılır mısınız, sizce sokaktaki enflasyon ne durumda, vatandaşın alım gücü düştü mü?
Vahit Aba: Ekonominin kötü olduğu, kötü yönetildiği, AK Parti, MHP ve kimi yandaşları dışında herkesçe kolaylıkla görüşebilecek bir gerçekliktir. Hiçbir kalıcı, güven verici bir ekonomik gelir kaynağına sahip olmadığı halde, bütün siyasetini Kürt karşıtlığı eksenli bir savaş, askeri operasyon, askeri harcamalar ve dışarıda da gücünü kat be kat aşan askeri müdahaleler üzerinde kuran bir devletin ekonomiyi iyi yönetmesi ya da ekonomik krize sebep olmaması makul mudur, mümkün müdür? Bu savaş siyaseti aynı zamanda tarım, hayvancılık, doğal enerji kaynakları, sanayi, ticaret ve diğer ekonomik girdi kaynaklarının da önemli oranda heba olmasına, en alt düzeyde bir randımanla verim alınmasına sebep olmaktadır.
Enflasyonun resmen açıklanan rakamlardan çok daha yüksek olduğu bir sır değildir. Halkın büyük çoğunluğunun giderek daha fazla yoksullaştığı, yaşam düzeyinin daha da gerilediği, Türk Lirası’nın USD karşısındaki değer kaybının geldiği seviye bile en çarpıcı şekliyle gözler önündedir.
Bu tablo korona pandemisiyle birlikte daha da ağırlaşmış, işsizlik, geçim sıkıntısı, yoksullaşma daha üst bir noktaya ulaşmıştır.
Bizce derin ama daha dışa vurmayan bir çöküntü, kriz ve bunalım söz konusudur.
Kentin öne çıkan sorunları: İşsizlik, yoksulluk ve siyasi yasaklar
Diyarbakır öne çıkan ve acil çözüm bekleyen sorunları sizce nelerdir?
Vahit Aba: Diyarbakır’ı diğer illerden ve yaşanan genel süreçten bağımsız düşünemeyiz. Birçok sorun ortaktır. Ama belki de bugün yaşamımızı etkileyen en öncelikli ve çözülmesi gereken sorun yaşanan savaş ve çatışmaların yaşamımızın tüm alanlarında yarattığı tahribatlardır. Kürtler olarak varlığımızın ve her türlü milli, demokratik hak ve özgürlüklerimizin yok sayılması, ekonomik bunalım, işsizlik, yoksullaşma, sosyal alanda derinleşen çöküntü, dejenerasyon, yozlaşma… temel sorunlar olarak öne çıkıyor… buna seçmen iradesinin ayaklar altına alınması gözaltı, tutuklama, hapis cezaları, düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne getirilen yasaklama ve engeller…. Diyarbakır’ın modern, insanca yaşamın eşit bir şekilde paylaşıldığı bir kent olabilmesi için de her türlü rant hesabından uzak, halkımızın yaşamını kolaylaştıran, geliştiren, tüm sağlık ve çevre faktörlerini hesaba katan, tarihsel ve doğal miras ve değerlerimizi koruyan, ciddi, altyapı ve üst yapıda radikal bir kentsel dönüşüm projesine, olan ihtiyaç da Diyarbakır’ın öncelikli sorunlarının başında gelmektedir. Bugün için korona pandemisine de acil, etkili ve halkımızı mağdur etmeyecek çözümlerin geliştirilmesi öne çıkan en yaşamsal sorunlarımızın başında gelmektedir.
Vatandaş mağdur edilmeden yerinde dönüşüm olmalı
Diyarbakır Bağlar Kaynartepe mahallesindeki kentsel dönüşüm hakkında neler düşünüyorsunuz. Sur örneği hafızalarda sizce Sur'da olan Bağlar'da tekrarlanır mı?
Vahit Aba: Sur’daki uygulama anlayışının Bağlar’da da tekrarlanmayacağının hiçbir garantisi yoktur. Çünkü Sur’daki uygulamanın ekonomik, düşünsel ve siyasal mimarı ile Bağlar’dakini uygulayacaklar. Aynı anlayış ve kaynaktan beslenmektedirler. Kentsel dönüşüm projeleri her türlü rant hesabından uzak bir anlayışla, şehrin 50 yıllık geleceğinin tüm insani, tarihi, ekolojik koşulların halkın ortak ekonomik çıkarları temelinde hesaplanarak tasarlanıp uygulandığı bir anlayışa dayanırsa bir anlam kazanır. Ama ne yazık ki, bugüne kadarki kentsel dönüşüm projeleri daha çok birilerine rant kazandırmak üzerine kurgulanmıştır.
Kentte vakalar alabildiğine arttı
Kentte son dönemde korona vakaları arttı. Sizce tedbirler yeterli mi, sahadaki gözleminiz nedir?
Vahit Aba: Aslında sadece Diyarbakır’da değil genel olarak Türkiye ve Kürdistan’ın hemen hemen her şehrinde korona vakalarının alabildiğine arttığı açıktır. Hatta gerçek rakamlarla açıklanan resmi rakamalar arasında büyük bir açı olduğunu kendi yakın çevremizde gördüğümüz gerçeklikle çok kolay sınayabilmekteyiz. Gerek devletin aldığı tedbirler, gerekse halkımızın bu konudaki duyarlılığı ne yazık ki yeterli değildir. Türkiye Devleti, hem sağlık koşullarının temini, gerekse mağdur duruma düşen halkın ekonomik açıdan desteklenmesi konusunda hiç bir ciddi adım atmamıştır. Korona tedbirlerinin yaşam bulması için sosyal hareketliliğe, temasa ve koronanın yayılmasına sebep olan iş ve yaşam alanlarında ciddi kısıtlamalara, işyerlerinin kapalı kalmalarına ihtiyaç vardır. Bunun için de işçinin, memurun, esnaf, köylünün ek maaş, karşılıksız kredi desteği, vergi affı, maddi destek vb. şekillerde mutlaka desteklenmesi lazım.
Devletin gerekli sağlık ve ekonomik tedbirleri almadan bir ‘’sürü bağışıklığı’’ anlayışıyla hareket ettiği görülüyor. Bu da risk ve tehlikeyi artırıyor.
Halkımızın da maalesef maske, hijyen ve fiziki mesafe konusunda yapınması gereken tedbirleri almadığı, sağlık kuruluşlarının uyarı ve tedbirlerine uymadıkları görülüyor. Bu vesileyle halkımıza çağrımız, kendimiz, sevenlerimiz ve bir bütün olarak halkımız için tedbirleri uygulayalım mutlaka.
'PAK dışında adında ‘’Kürdistan’ olan diğer 3 parti hakkında da kapatma davası açılmış'
Partinize adından dolayı bir kapatma davası söz konusu. Son gelişmeler neler bu süreci özetler misiniz?
Vahit Aba: PAK 4 Aralık 2014 tarihinde resmi bir nitelik kazandı.15 Ocak 2015 günü Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı “Parti ismi ve programınız Anayasaya ve Partiler Yasası’na aykırıdır, değiştirmeniz gerekir’’ diyerek PAK’a bir ihtar gönderdi. PAK da verdiği yazılı cevapta ‘’ Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslararası anlaşmalardan kaynaklı uluslararası hukuk gereğince, şiddete başvurmayan, şiddeti savunmayan bir parti yasal olarak kurulup faaliyet gösterebilir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90. Maddesi, Türkiye devleti kanunları ile uluslararası hukuk karşı karşıya geldiğinde, uluslararası hukukun geçerli olduğunu söylüyor. Bu anlamda da PAK Anayasa’nın 90. Maddesi’ne göre de yasal olarak kurulabilir. Parti ismimizin Kürdistan olması ise coğrafik, milli, tarihsel bir gerçekliği, bir milletin ve ülkesinin varlığını ifade ediyor. Kürtlerin kendi geleceklerini belirleme hakki ve bugün için federatif çözüm önerimiz de, BM tarafından aslında kabul edilmiş bir hakkın uygulanması talebidir. Bu nedenlerden dolayı da parti ismimizi ve programımızı değiştirmeyeceğiz: Eğer bir değişim gerekiyorsa, Türkiye Anayasası ve diğer yasalarının Uluslararası hukuka göre yeniden değişmesi daha doğru olur”.
Daha sonra 2016 yılında bu kez Anayasa Mahkemesi Başkanı “Parti ismi ve programınız Anayasaya ve Partiler Yasası’na aykırıdır, değiştirmeniz gerekir” diyerek PAK’a bir ihtar gönderdi. Biz de PAK olarak, daha önce Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na göndermiş olduğumuz cevabi yazıyı Anayasa Mahkemesi başkanlığı için de gönderdik. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi 19 Ocak 2019 tarihinde PAK hakkında kapatma davası açtı. Kapsamlı bir savunma yaptık. Biz de hem siyasi hem de hukuki açıdan olmak üzere Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na hem Türkçe, hem de Kürtçe olarak sunduk. Ve ismimizi, programımız aynen savunduk. Anayasa Mahkemesi tarihinde ilk kez bir siyasi parti kendi programını ve siyasi savunmasını Kürtçe olarak yaptı, o da PAK’tır. Şu anda Anayasa Mahkemesi’nin Genel Başkanımızı sözlü son savunma için çağırmasını bekliyoruz. Ama yaşanan konjonktür, Türkiye’deki siyasi süreç vb. bir çok faktör bu süreci uzatabilir. Tabii ki PAK dışında adında ‘’Kürdistan’ olan diğer 3 parti hakkında da kapatma davası açılmış ve onlarda da aynı süreç devam ediyor.