Adaletin tecelli etmesi, gerçeklerin bir gün mutlaka ortaya çıkması gibi doğal hayat dokunmalarının varlığı konusunda zaman, zaman umutsuzluğa düşsek de, sonuçlarına odaklanmak gerektiği konusunda umutlarımızı yitirmeyelim.
Bağlar eski Belediye Başkanı Hüseyin Beyoğlu’na tutuklama kararı çıktı, tutuklandı. Daha önce rüşvet soruşturması kapsamında gözaltına alınmış, sonra yurtdışı yasağı kararı verilerek serbest bırakılmıştı. Devam eden bir dava vardı, dün duruşması vardı. Belediye çalışanı bir tutuklu vardı, mahkeme, Beyoğlu içinde tutuklanması istemiyle yakalama kararı çıkardı.
Böyle bir gelişme yaşanacağı geçen haftadan belliydi. Kendi evi dâhil 14 yakının evlerine gece yarısı baskını gerçekleştirildi. Edindiğimiz bilgilere göre, bol miktarda altın, döviz bulundu bu evlerde. Bu mal varlıklarına tedbiren el konuldu. Bugünkü duruşmaya o günden bakınca, böyle bir gelişmenin yaşanacağı ihtimali söz konusuydu. Ancak, bugünkü duruşmaya istinaden bir tutuklama yapılacağı ihtimalini aklımdan geçirmiştim. Mal varlıklarına el konulduğuna göre, duruşma öncesi tutuklama olmalıydı, olmadı.
Eğer, duyduklarımız doğru ise, müthiş bir yolsuzluk gerçekleşmiş Bağlar Belediyesinde. Bu müthiş yolsuzluğu Beyoğlu tek başına yâda yakınındaki birkaç kişiyle yürütmüş olamaz. Bu tür yolsuzluklar yapıldığında geniş bir ağın varlığı söz konusudur.
Bu ağ nereden nereye kadar uzanıyor, bilemeyiz, ancak, bu kadar pervasız yapıldığına göre, ‘hırsızlık çetesi’ reçetesi çıkarılabilir. Kim bilir, belki de Ankara’ya kadar uzanır. Olur ya, elinde, kıyıda, köşede bir defteri vardır, ne aldı, ne verdi, kimlere ne dağıttı?
‘Battı balık yan gider’ misali, ‘Ben yandım, beslenenler de yansın’ diyebilir.
Belki de başkasının adına tapulanmış gayrimenkuller, taşınmazlar kayıtlıdır o deftere!
Maksat, kamuoyu aydınlansın!
Bekleyip göreceğiz.
Hırsızlık konusunda bir aydınlanma süreci yaşamamız gerekiyor.
Diyarbakır’daki bütün belediyelerle ilgili yolsuzluk, usulsüzlük, hırsızlık, arsızlık, imar vurgunu gibi müthiş rant içeren, 8 yıllık kayyumların aynı romandan alınma hikayesini de içinde barındıran ‘tekmili birden’ bir ‘Yolsuzluk dosyasına doğru evirme söz konusu olabilir mi?
Yoksa hikâyenin tamamının kahramanı olarak Hüseyin Beyoğlu mu seçildi. Bütün gözler Beyoğlu’na çevrili iken, diğer belediyelerdeki yolsuzlukların üstümü örtülmek isteniyor. Ya da başka bir deyişle bütün olan-bitenlerin ‘kurbanı’ olarak Beyoğlu mu seçildi?
Bütün bu soruların cevabın zamanın içinden alacağız.
O nedenle bekleyip, izleyip, takip edip, göreceğiz.
Bağımsız yargıya güvenimiz sonsuz…