Yerelde yönetim biçimleri artık eskisi gibi değil, ayrıca da olmamalı. Sadece, yol yapmak, su dağıtmak, cadde ve sokakları düzenlemek, çiçek ekimi, bol, bol eğlence etkinlikleri düzenlemekle belediyecilik hizmetlerinin tamamlanmış olduğu sonucuna varmamak gerekiyor.
Özetle; Yerel yönetimler artık sadece altyapı projeleri ve günlük hizmetlerle sınırlı değil; kentlerin geleceğini inşa eden stratejik aktörlerdir. Dünyada da bu işler böyle yürüyor artık. Akıllı kentler var ediliyor.
Bunları neden söylüyorum; Bu anlamda Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinde bir hareket gözlüyorum. Belediye yönetimi son zamanlarda böyle bir anlayışı geliştirmeye çalışıyor. Dikkat çeken bir dönüşüm süreci var gibi.
Özellikle Birleşmiş Milletler Mukim Koordinatörlüğü, ILO, UNFPA, FAO, UNICEF, WFP, JICA, EBRD, AFD, Dünya Bankası, İslam Kalkınma Bankası, İLBANK, TÜSİAD, Sabancı Vakfı ve GIZ gibi küresel ve ulusal ölçekte önemli kurumlarla yürütülen görüşmeler var. Bu görüşmelere basında çıkan haberlerden dolayı tanıklık ediyoruz. Bu anlamda hakkını vermek lazım. Bunu ‘Diplomatik ekonomik açılım’ diye tanımlıyorlar.
Belediye, Avrupa Birliği başta olmak üzere farklı uluslararası fon sağlayıcı kuruluşlara proje sunuyor, finans kaynaklarına erişim sağlamaya çalışıyor, kabul gören projeler var. Kentin uluslar arası bir güvenirliliği söz konusu olduğu için projelerin kabul görmesi son derece sevindirici bir durum.
Bu projeler, ekonomik kalkınma, istihdam, çevresel sürdürülebilirlik ve sosyal refah gibi birçok alanı kapsıyor. Kentin altyapısını güçlendirecek, yerel kalkınmayı destekleyecek ve sosyal hizmetlerin kapasitesini artıracak projelerin tamamı, Diyarbakır’ı bölgesel çekim merkezi haline getirme hedefiyle şekillendirilebilir.
En dikkat çekici ve olması gereken proje ise, elbette ki hafif raylı sistemdir.
Duyduğum kadarıyla projeye hazine garantisi olmadan finansman sağlanmış. Belediyeler genellikle büyük altyapı projeleri için merkezi hükümetin desteğine ve garantörlüğüne ihtiyaç duyar. Ancak Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, İLBANK ile yürütülen çalışmalar sonucunda bağımsız finansman sağlayarak yerel yönetimlerin bu tür projeleri kendi girişimleriyle hayata geçirebileceğinin zeminini hazırlamış. Bu çalışma, Türkiye’deki yerel yönetimler için de bir model niteliği taşıması bakımından önemli.
Belediyelerin kendi finansman kapasitelerini güçlendirmesi, merkezi yönetime bağlı kalmadan büyük ölçekli projeleri hayata geçirebilmesi ve uluslararası işbirlikleriyle kent yönetimini daha etkin hale getirmesi, geleceğin şehir yönetimi anlayışında kritik bir rol oynayacağının işareti olacak.
Tüm bu gelişmeler, Diyarbakır’ın sadece yerel hizmetler üreten bir belediye yönetimine sahip olmadığını, aynı zamanda uluslararası işbirlikleriyle kent vizyonunu şekillendiren güçlü bir aktör olduğunu gösteriyor. Kentin altyapısını güçlendiren, sosyal ve ekonomik refahı artıran bu çalışmalar, Diyarbakır’ı bölgesinde örnek şehir haline getirme yolunda önemli adımlardır.
Yerel yönetimlerin yeni vizyon; Uluslararası İşbirlikleri ve Bağımsız Finansman Modelleri olmalıdır.