Diyarbakır-ticaret ve akıl oyunları!

NACİ SAPAN

Kimine göre 200, kimine göre 300 milyon TL’lik, yani trilyonluk bir ticari oyun hikâyesinin tanığı olduk geride bıraktığımız hafta itibariyle. Diyarbakır’ın, dolayısıyla Türkiye’nin gündemini işgal etti, altın-para-kazanç-faiz karışımı ticaret biçimi.

Ne olacak?

Bekliyoruz, takipteyiz, bakacağız, göreceğiz.

Edindiğimiz bilgilere göre; müfettişler gelmiş, ciddi bir soruşturma başlamış. Aralarında, çok büyük parası olan, ancak yatırım yapmak yerine kolay kazanç yolunu seçen ‘iş adamı’ kılığındaki kişilerin de olduğu, üst ve alt düzey bürokratlarında araya kaynak yaptığı bir ticaret zinciri var ortada.

Zincirin halkaları kopartılır mı, kopartılmaz mı?

Bilemiyorum.

Aynı şekilde 1990’lı yıllarda da böyle bir ticaret zinciri olayı patlamıştı, yine aralarında tanınmış işadamları, bürokratlar, eğitim kurumlarının başındaki şahsiyetler vardı. Dava açıldı, soruşturma yapıldı, sonra sessiz sedasız durum tarihin arşivlerinde yerini aldı.

Bu son ticari vaka da öyle olur mu olmaz mı?

Ortam, her türlü müsait, herkes herkesi, her şeyi biliyor, kimse kimseyi rahatsız ve tedirgin etmiyor. Çünkü aynı yolun yolcusu ‘adamlar’ var Diyarbakır’da. Kentin dokusunun bozulmasına kendi kazançları uğruna yol veren, yol açan rantçı kesimin kontrolünde kent. Yeni de değil bu durum, uzun süredir var ve ‘çete’ci bir mantık oluştu, onların temsilcileri cirit atıyor kentin dört bir yanında.

Akıllı diye tabir ettikleri binalarda, villalarda oturuyorlar, o metrekarelerle övünüyorlar. Aynı zamanda dindar olduklarını iddia ediyorlar, adaletten, haktan hukuktan söz ediyorlar. Büyüyen beton yığını kentle övünen, eski Diyarbakır’dan bihaber, iktidar bonuslu bir güruhun elinde kalmış velhasıl Diyarbekir.

İki örnekle kapatayım, sinir bozuyor çünkü.

1)-Biri anlattı. Alacak meselesinden kaynaklı karşılıklı tartışıyormuş iki kişi. Biri ‘paramı ver’ diyor, diğeri ‘yoktur’ diyor. Uzun mücadele sonucu borcunu ödemeyi kabul etmiş borçlu olan, ancak, ‘bekleyeceksin’ demiş. Niye, ‘Esrar ektim, biçip satayım, ödeyeyim’ demiş. Mübarek sanki buğday, arpa biçip-satıyor. Yani, bu kadar pervasız bir durum var ortada. Böyleyse bu ticari organizasyonun varlığı da gayet normal.

2)-Bir yaşlı dostumla sohbet ediyordum.

Söz akıllı binalardan açıldı.

Ne dedi, biliyor musunuz?

‘Bina akıllı olmuş ne yapayım, iş ki içindeki akıllı olsun.’

Şehir akıllı olmuş, ne yapayım?

Önemli olan içindekilerin akıllı olması!

**

Kuyumcuya kaptırılan para-altın, tamamen ‘kara’.

Kime/kimlere ait olduğu da merak konusu, kamuoyu bekliyor.

Belki de çoğu halktan çalınmış paradır!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.