Diyarbakır-Taliban-Fransa

NACİ SAPAN
Dedim ki; yolsuzluk, hırsızlık, arsızlık, imar, ihale, minibüs, taksi derken çevreye ciddi rahatsızlık verirken, okuyucuları da yorduk, biraz beyin jimnastiği yapalım, dışarıdan içeriye, içeriden dışarıya dünyaya da bir göz atalım, yorumlayalım.
Global eksende mini bir bakış açısı; Siyaset, ekonomi, yönetim biçimleri, olan bitene çok uzak değiliz, ancak ‘ülkeler ve insanlar’, ‘Güç ve iktidar’, ‘Kitle ve iktidar’ tanımları üzerinden Diyarbakır’dan Afganistan ve Fransa'ya göz atmakta yarar var.
*
Ajanslardan bir haber;
“Afganistan'da zorla iktidara gelen Taliban yönetimi, kadınlara yönelik yeni bir karar aldı. Ülkede kadınların üniversite eğitimi almasını yasaklayan Taliban yönetimi, bu defa da ülkedeki tüm yabancı ve yerli STK'lardan kadın personel çalıştırmamasını istedi.”
‘Ülkeler ve insanlar’, ‘Güç ve iktidar’, ‘Kitle ve iktidar’ tanımlarını yokluyorum kafamda. Sonra Diyarbakır’daki STK’lar ve bizim kadınlar düşüyor aklıma.
Diyarbakır-STK-Kadın-Afganistan-Taliban!
Bir kent ve bir ülke karşılaştırması yapmayalım mı?
Kürtler, ‘Şêr şêre, çı jıne çı mêre’ (Aslan aslandır, dişisi erkeği fark etmez) demiş, sorunu tarihin derinliklerinde çözmüş.
Biz, Diyarbakırlılar, hem genel anlamda, hem de erkekler kesimi, kadınlarımızdan, kadınlarımızın hemen yanımızda olmasından, birlikte emek-çaba harcamaktan hiç rahatsız olmadık. Üstelik yeni bir durum da değil. Sadece yeniye denk gelen alan genişliği, kadınların daha fazla alanda daha fazla görünür olmasını sağladı.
Benim hatırladığım, 1970’li yıllardan itibaren kadın-erkek yan yanayız. Kadınlarımızın, Diyarbakır’daki STK’larda, siyasi partilerde, iş alanlarında var oluşları, görünür olmaları, karar noktasında olmaları bizleri hiçbir şekilde rahatsız etmiyor, aksine mutlandırıyor.
‘Bize bir zararı yok, size ne gibi zararı olur ki, ey Taliban’.
Bir insan kendisine hayat hakkı tanıyana neden hayat hakkı tanımaz?
İlginç değil mi?
Size nefes veren annenizin nefesini tıkıyorsunuz!
*
Elias Canetti'nin kitle ve iktidar kitabının tanımı duruma açıklık getiriyor, paylaşayım dedim;
Canetti 1930’larda kitle eylemlerinin her tür politik mücadelenin en önemli silahı olduğunu fark ederek “kitle” ve “iktidar” ilişkisi üzerinde çalışmaya başlar.
“iktidar” simgesi olarak Hitler'in vahşeti doğru iz üzerinde olduğunu gösterir: Kitle yıkıcı, iktidar öldürücüdür. Ölüme karşı direnmenin yolu ise emre karşı koymak ve yaratmaktır. “Düşünmek ısrar etmektir” der.
*
Fransa ve Kürtler!
Mesele, hepimizin bildiği ırkçı bir saldırı, bağlantıları, organizesi falan, filan, üzerinde çok tartışılabilir. Asıl konuşulması gereken, sükûnet ve sabır olmalıdır. Hele ki, sivil demokratik siyaseti savunanlar, bu tür olaylar karşısında 5 kez düşünüp, bir kez konuşması ya da yazması gerekiyor. O an yangını körükleyenleri engellemek sabırlı siyasetçinin işidir. Birlikte körüklemek, sonradan atılan geri adımı makul göstermez. Çünkü iş işten geçmiştir, silinen Twitter durumu kurtarmayabilir. Üniversite öğrencisi ruhu ile bir halkı temsil eden siyasetçi ruhunu aynı potada buluşturmak toplumsal sorumluluğa denk gelmiyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.