Diyarbakır sur beldesinin surlarla çevrili mekânının binlerce yıldan bu yana hayatın kesintisiz olarak sürdüğü bir tarih ve kültür beldesi olduğu, şehir hakkında bilgisi olan birçok kesimin bildiği bir gerçek.
Tarihi kentlerle ilgili koruma bilincinin en azından kentimiz için son yılların ürünü olduğu da bir başka gerçek.
Bundan yirmi yıl öncesine kadar sur taşlarının sökülerek yapıların temel taşlarında ya da mezarlıklarda kullanıldığını birçoğumuz biliyoruz. Şükür ki artık bu anlayıştan sadece yöneticiler değil, sokaktaki vatandaş da kurtuldu.
Tabi bununla birlikte kentin eski mekânlarının bugün artık koruma bilinciyle birlikte kültürel ve ticari yapılar manzumesine dönüşmesine de olumlu bakılan bir süreç gelişmeye başladı. Eski dokulu şehir evlerinin yeniden restore edilerek hizmet kurumlarına dönüşmesi giderek hızlanıyor.
Yalnız bu noktada birkaç tehlikeli ve dikkat çekilmesi gereken noktayı vurgulamakta yarar var.
Hizmet kurumlarına dönüşen mekânların çevresindeki yaşam alanlarıyla ve yaşam alanlarında yaşayan halkın değerleriyle çelişik ruh haline evirilmemesi gerekir. Hizmetin türü, hizmetin teşhiri, hizmetin sunumu, hizmetin fiyat politikası gibi önemli noktalar hizmeti sunan kurumlarca asla gözardı edilmemeli. Ve tabi bu hizmet kurumlarını denetleyen kurumların da denetim noktasında asla taviz vermemeleri bir beklenti olmalıdır.
Gerek kente dışardan gelen konuklar için, gerekse kentin sakinleri açısından olsun Diyarbakır Suriçinin vitrin olduğunu asla unutmamak durumundayız.
Dolayısıyla suriçi vitrininin, suriçinin konukları veya sakinleri açısından kolay gezilebilir, ağız tadıyla yenilip içilebilir ve kazıklanmadan alışveriş yapılabilir, aynı zamanda güvenle dolaşılabilir mekânlar olduğu izlenimine şiddetle ihtiyacı var.
Bu sebeple Diyarbakır Suriçi mekânsal manada yeniden dizayn edilirken; şiddetle ve de ısrarla araçsız ve yaya bir suriçi konseptine ihtiyaç var.
Görülüyor ki; kimi ticari kurumlar tarafından hâlâ yeni otoparklara meyyal bir yeni düzenleme anlayışı ve beklentisi var. Buna başta belediyelerimiz olmak üzere, valilik, emniyet gibi kurumlar da dâhil olmak üzere yeniden bir suriçi kent dizaynına gerek var.
Sahiden sormak durumundayım; Diyarbakır suriçinin tarihsel ve kültürel hikâyesini eğer dünyaya sunmak ve anlatmaktan vazgeçerseniz, geriye şehir adına ne kalır!
Yeni ve sur dışındaki modern kent dokusu bizim bildiğimiz Diyarbakır’aait değil. Yeni yapılar, benzeri birçok kent dokusunun tipik kopyaları. Oysa bize lazım olan eski doku ve suriçi. Bu sebeple eski dokuyu ve eski dokunun ruhuna uygun yaşam alanlarını gözümüz gibi korumak durumundayız.