Diyarbakır insanı ve dostluk

Nesrin Erdoğmuş
Sevgili okuyucularım merhaba.  Bugün siz değerli okuyucularıma kadim kentimiz olan Diyarbakır insanlarından bahsetmek istiyorum.
Diyarbakır öyle bir şehirdir ki insanı mert, yiğidi pektir.
Çocuklarının yüzü güleç, analarının yüreği acıdır.
İnsanı dost sırdaş eli ve yüreği iledir.
Diyarbekir'linin sofrası Halil İbrahim sofrasıdır.
Bizde dostluk öyle bir hal almıştır ki, dost dediklerimiz için bir elimiz yağda bir elimiz kanda bile olsa zor anında koşarız.
Her zorda kaldığımızda neden kan bağı olan insanlardan yardım istersiniz?
Düşündünüz mü hiç?
Çünkü kardeşlik, akrabalık zor günlerde belli olur.
Peki ya arkadaşlık dostluk Sevgiyle uzatılan eller, zorda kalınca istenilen yardımlar.
Kan bağı can bağı olmuşlardır hepsi.
Arkadaşlarımız dostlarımız dediğimiz insanlar hayatımızda iyi ki varsınız.
 İyi ki sizleri tanışmışız....
Sevginiz ve Diyarbakır aşkınız hayattır, candır.
Yaşama sıkıca tutunmaktır. Diyarbakır aşkı Dost bağı sevgi bağı olmuştur.. Hani güzel beraberlikler geçirdiğimiz arkadaşlıklarımız vardır. Okul bitmiş, herkes kendi yoluna gitmiştir.
 Aradan yıllar geçmesine rağmen, yolda tesadüfen karşılaşmışsınızdır.
Hal hatır sorduktan sonra telefon numaralarınızı birbirinize vermişsinizdir.
Bunca ayrılıktan sonra arkadaşlığınız, kaldığı yerden tekrar başlamıştır.
Hatta daha güzelliklerle, daha güçlü bağla.
Dost bağı sevgi bağı olmuştur.
Kendinizi yalnız hissettiğiniz bir günde cep telefonunuza bir mesaj gelmiştir.
Avrupalardan hiç görmediğiniz bir arkadaşınızdan.
Size güzellikler dilemiştir.
Şaşırmışsınızdır!
Şaşkınlığınız yüreğinizde kocaman bir sevgiye dönüşmüştür.
Sizin için açılan avuçlar, yakılan mumlar olduğunu düşündükçe, yüreğinizdeki hüzünüm yerine mutluluk bedeninizi sarmıştır.
Uzaklardan bir telefon gelmiştir.
Nasılsın, zorda mısın?
Ahizedeki ses sevgili arkadaşım demiştir. Kopmuşsundur belki, gözlerinin nemine bırakmışsındır kendini.
İşte kan bağı can bağı, dost bağı sevgi bağı yaşanmıştır.
Yüreklerde senle olan insanları düşündükçe acında hafiflemiştir.
Hayat bize öyle sürprizler sunuyor ki, yaşamak farklı bir şey.
Gittiğin yolların dikenini gördükçe gülünü de görüyorsun?
Seviyorsun hayatı yaşama sımsıkı sarılıyorsun?
Kendine telkinlerde bulunuyorsun?
Güçsüz olmak bizlere yakışmıyor diyorsun?
Güçsüzlük zayıfların hali, sen zayıf mısın?
Seni yüreğinde taşıyan çok sevdiğin ailen, arkadaşların, dostların var diyorsun?
Seni olduğu gibi seven insanların var olduklarını, bilmek yüreğini ısıtıyor.
İşte de mutluluk bu....
Sevgili okuyucularım bazen hayatin, yaşadığımız şehrin ve dostluğun kardeşliğin en ufak bir olayda görüldüğünde insan duygulanıyor.  Yaşanan onca olumsuzluklar bir anda yok olabiliyor. Ve bu yaşadığımız kadim şehrin insanlarındaki dostluğun, vefanın samimiyetin yerini hiç bir zaman başka illerde görülmediğini veya çok nadir görülebildiğini varsaydıkça bu memleketimize sahip çıkalım diyoruz. Sosyal deneyleri bu memlekete bence hiç uygulamasınlar. Çünkü bu kadim şehrin evlatları yoksul olsalar bile vefalıdırlar vicdanlıdırlar... Bu kadim kente sahip çıkılmadığını gördükçe üzülüyorum.  Keşke bu kadim kentimize iş aş sağlayacak fabrikalar atölyeler açılsa da bu kadim kent refah seviyesi ile insanlığındaki gelenek ve göreneklerini tüm dünyaya tanıtabilseydi.
Yüreğimden sadece bu kadim kentteki insanların dostluğu sevgisi ve muhabbetindeki samimiyetini sizlerle paylaşmak istedim.
Bazen yalnız kaldığınızda hani bir ses vardır ya size ışık olmuştur. İşte zor anlarınızda o sesi hiç bırakmayın derim..
Sevgiler.