Kayyumlu kentte kayyumlu parti imajıyla seçime giden bir parti olmak demokratik temayüller açısından çok sıkıntılı bir durum olsa da, Cumhuriyet Halk Partisi maalesef böyle bir ortamın tam da göbeğine düştü Diyarbakır’da…
Yapılacak bir şey yok, olağanüstü kongre için imza toplanmış, gereği yapılmamış, kurallar ihlal edilmiş, partiler kanunu çerçevesinde mahkeme ‘kayyum’ atamış. Bunun bu aşamaya geleceği çok net biliniyordu. Hem Genel Merkez hem de il yönetimi, aynı zamanda davayı açanlar konunun bu aşamaya varacağını biliyor olmasına rağmen, neden beklendi?
Soru bu.
Diyarbakır, belediyeleriyle kayyum kıskacından bir türlü kurtarılamazken, iktidar için umut veren, bu anlamda rüzgârı arkasına alan bir partinin kayyum terimine mahkûm edilmesi, sosyal demokrat-sol bakış açısının çerçevesinin dışında bir durumdur. Kayyum heyeti gerçi durumu ince bir ayarla yumuşatarak, bir açıklama yapmış, imza kısmına da ‘Çağrı heyeti’ demiş. Kayyum adını bu durumda anmayacağız, çağrı heyeti diyeceğiz. Akıllıca bir buluş, ancak sonucu değiştirmiyor.
Bütün bunlara rağmen, durumun toparlanacağına inanıyorum, ancak, toparlanırken, yeniden sorunlara neden olacak bir atmosferin yaratılmamasıdır. Zaten Diyarbakır CHP’de bu noktaya gelinmesinin tek nedeni, ‘Küçük olsun benim olsun’ anlayışıdır. Yetki verilenler ya da yetki alanlar bir süre sonra vazgeçilmez siyasetçi rollerine soyunup, 3-5 sosyal medya paylaşımından sonra Milletvekilliğini kendi nezdinde garantiye almış bir rüya ile gezintiler yapıyor. Hal böyle olunca, kucaklayıcı, birleştirici, buluşturucu bir tarzın dışına çıkılıyor, sonraki aşama, şimdi yaşananlarda ifadesini buluyor.
Sonra grupsal karşıtlıklar, düşmanlıklar, kuyu kazmalar, ayak kaydırmalar, genel merkeze özel ziyaretler silsilesi içinde partinin gerçek değerleri kaybolup gidiyor. Milletvekili adaylığı yaptığım bir partide yaşananlar sosyal demokrat olarak beni de çok üzüyor. Ancak, gelinen noktada ne kayyum olarak atananları ne de il başkanı ve yönetimini sorumlu olarak görmüyorum.
Sorumluluk, Genel Merkezindir, genel merkez adına Diyarbakır’dan yetkili olanlardır. İktidara giden parti, Diyarbakır gibi potansiyeli olan bir kentte ‘Sosyal demokrat iradeyi’ mahkemelere, kayyumlara, grup ve kişilerin insafına, egosuna teslim etmemeliydi. Kavga, gürültü daha da şiddetlenebilir, o nedenle Genel Merkezin Diyarbakır ile ilgili çok özel, sağlıklı, grup ve şahsiliğin dışında çözüm yolları üretmesi lazım ki, bölgenin tamamına hitap edebilsin.
Gerçekçi olmak lazım, öyle ‘bu defa tamam Milletvekili çıkaracağız’ demekle, masa kurup partiyle alakası olmayan adamları etrafında toplamakla, gönül platformlarıyla, çok ‘özel’ olduğuna dair çevreye ‘satış’ yapmakla olmuyor, gerçekçi olmanın yanında sahici olmak lazım.