DİYARBAKIR ECZACI ODASINA İLK KADIN ADAY!

Diyarbakır Eczacı Odası Başkanlığı için adaylığını açıklayan DTSO Kadın Meclisi üyesi ve aynı zamanda Ticaret Borsası Kadın Girişimciler İcra Kurulu üyesi olan eczacı Rojda Yılmaz Tigris Habere konuştu.

Mümin Ağcakaya- Özel Röportaj

“14 yıldır bu meslekteyim. Ve artık öyle bir hale geldi ki buradaki halkla bir yerden sonra iç içe giriyorsun. Herkes ailen gibi oluyor. Çünkü doğumlarını, evliliklerini, çocuklarını, ölümlerini, her şeylerini birlikte yaşıyorsun.

“Halkla iç içe olmayı seviyorsanız, insanların sorunlarına dokunup yaralarına bir nebze olsun merhem olmayı önemsiyorsanız; eczacılık gerçekten güzel bir meslek.

“Bizim gibi kapalı toplumlarda özellikle kadınların ailelerine söyleyemedikleri, doktora izah edemedikleri rahatsızlıklarını gelip bize anlatarak çözüm arıyorlar

“BİRLİK OLALIM BİR ARADA OLALIM” sloganı ile yola çıktık. En büyük sorunumuzun bir arada olamamak olduğunu düşünüyorum.

Yaşam ve okul hayatınız hakkında ne söylemek istersiniz?

Diyarbakır doğumluyum. İlk Orta ve Lise öğrenimi Diyarbakır’da tamamladım. Daha sonra Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesini kazandım. Bizim zamanımızda eczacılık fakülteleri dört yıllık eğitim veriyordu. Şu an ise eğitim süresi beş yıl. Üniversiteyi bitirdikten sonra Diyarbakır’a geldim. Bir süre uygun yer aradıktan sonra eczanemi açtım. Bu süreçte üç ayrı yer değiştirdim. Yaklaşık 18 yıldır görevimi sürdürüyorum.

Daha önceden de eczacı olmak istiyor muydunuz? Çocukken de böyle bir hayaliniz var mıydı? Yoksa koşulların bir sonucu mu bu mesleği seçtiniz?

Diyarbakır’da Cumhuriyet Fen Lisesinde 3 yıl yatılı okudum. O dönemde de öğrenciler arasında bir rekabet vardı. Meslek olarak aklımda eczacılık yoktu açıkçası. Tıp Fakültesi daha popülerdi. Ben de tercih yaparken bir kaç tıp fakültesini yazdım. Lise çağlarında yatılı okuyunca, o sorumluluğa alışınca bir özgüven kazanıyorsun. Çünkü daha 13-14 yaşında çocuksun. Bu yaşayışın bana kazandırdıkları da çok oldu. Ama Diyarbakır’da okumak istemediğim için Dicle Üniversitesinde tıp fakültesini tercih etmedim. Sıralamada hasbelkader bir Ankara Eczacılık Fakültesini yazdım ve puanım yüksek olduğu için Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesini kazandım. Açıkçası eczacılığı çok bilinçli seçmedim. Ama okulu bitirdikten sonra bu mesleği yapmaktan dolayı çok mutlu olduğumu söyleyebilirim. Eczacılığı bitirdikten sonra Diyarbakır’a döndüm. Ekonomik koşullar insanı zorluyor, öğrenciyken başka bir şehirde yaşamak kolay ama yeni bir hayata yeni bir şehirde başlamak ürkütücü geliyordu. O zaman o cesareti bulmuş olup kalsaydım belki orda devam ederdim ama döndüm. İyi ki dönmüşüm diyorum. Çünkü Diyarbakır ı çok seviyorum ve gün geçtikçe anlıyorum ki buradan başka yerde yaşamak istemem. Döndükten sonra iyi bir yer bulup eczane açmak için arayışlarım başladı. Gelip burada bir semt eczanesi oldum. Aynı zamanda yakınımda bir aile sağlığı merkezi var.14 yıldır bu meslekteyim. Ve artık öyle bir hale geldi ki buradaki halkla bir yerden sonra iç içe giriyorsun. Herkes ailen gibi oluyor. Çünkü doğumlarını, evliliklerini, çocuklarını, ölümlerini, her şeylerini birlikte yaşıyorsun.

Eczacılık zor bir meslek mi?

Aslında zor değil, keyifli. Az önce dediğim gibi, halkla iç içe olmayı seviyorsanız, insanların sorunlarına dokunup yaralarına bir nebze olsun merhem olmayı önemsiyorsanız; eczacılık gerçekten güzel bir meslek. Okuma şartları daha zordu bizim zamanımızda. Ben üniversiteyi bitirdiğim zaman 7 tane eczacılık fakültesi vardı. Şimdilerde sayısına biz de yetişemiyoruz sanırım 50’nin üzerinde eczacılık fakültesi var. Bunun içinde özel üniversitelerin sayısı da çok fazla. Yurtdışında okunup sonra denklik alınan fakülteler de var. Biz 3.000-5.000 sıralamalarda okullara girerken şu an 100.000 sıralamalarda öğrenciler eczacılık fakültelerine giriş yapıyorlar. Bu durum da eğitim kalitesini düşürüyor. Yeni açılan fakültelerin eczacı akademik kadro eksikliği varken bu kalite daha da düşüyor. Her şeye rağmen zor bir meslek değil.

Halkla çok iç içesin, başı ağrıyan da size gelip ilaç alıyor, hasta olan da olmayan da geliyor. Bir yerde şifa kaynağı oluyorsunuz?

Eczacılar en yakın sağlık danışmanınızdır diyoruz. Sadece sağlığa dair değil hizmetimiz, çocuğuyla, eşiyle, komşusuyla, geliniyle kişisel sorunu olan da gelip derdini anlatıyor. Onlara sadece ilaç odaklı değil, konuşarak da çözüm üretmeye çalışıyoruz. Her şey de ilaç üzerinden yürümüyor. Çocuğu okuldan eve erken gelen hastamız arıyor; oğlum ya da kızım senin eczanede bekleyebilir mi diye. Aslında insanlar bize güveniyorlar ve uzun bir süre aynı yerde kalıp; o ilişki ağını hastalarla kurduğunuz zaman, çocuklarını bile sana emanet edebilecek kadar güveniyorlar.

Yani sadece ilaç satmıyorsunuz. Çevrenizdeki bazı insanlar gidip doktora bile söyleyemedikleri rahatsızlıklarını gelip size rahatlıkla anlatıyor ve çözüm bulmaya çalışıyorlar.

Bizim gibi kapalı toplumlarda özellikle kadınların ailelerine söyleyemedikleri, doktora izah edemedikleri rahatsızlıklarını gelip bize anlatarak çözüm arıyorlar. Bu hizmeti meslek gereği, aldığımız eğitim kadarıyla onlara sunuyoruz. Ama gerekli durumlarda da işin uzmanına yönlendiriyoruz.

Halkla diyalogdan yana olan bir insan için eczacılık aynı zamanda halkın sorunlarıyla iç içe oluyor. Bir yerde danışma merkezi gibi rol oynuyor. İnsan ilişki trafiğiniz bazen çok fazla oluyor. İnsanlar en azında bir görüşeyim diyor. Belki doktora gidip aynı rahatlıkla anlatamadığı sıkıntılarını tanışıklığın verdiği rahatlıkla gelip size anlatıyorlar.

Bu durumdan keyif alıyor musunuz?

Elbette ki. Biz nasıl onların ailelerinden biri oluyorsak; onlar da bizim için öyle oluyorlar. Onları dinlemekten keyif alıyorum. Elimizden geldiği kadar sorunlarına çözüm bulmaya çalışıyorum ve bundan da mutlu oluyorum.

Herkesin mahallesinde muhakkak ki ulaşabileceği bir eczacı vardır. Hangi mahallede olursa olsun hiçbir meslektaşım elinden geldiği yardımı sunmaktan geri durmaz.

Diyarbakır Eczacı Odasının başkanlığına adaysınız bu konuda neler söylemek istersiniz? Yönetime seçilirseniz ne tür şeyleri gerçekleştirmek istiyorsunuz?

2000 yılında üniversiteden mezun olup Diyarbakır Eczacı Odasına üye kaydımı yaptırdım. Bu mesleği daha iyi öğrenmek adına o günden bugüne Odanın bütün birimlerinde çalıştım. Mutfağından gelmeyim diyebilirim. En son 2011-2013 yılları arasında ikinci başkanlık yaptım. Bir de ecza kooperatiflerimiz var. İlaç temininde bulunduğumuz, aynı zamanda üyesi olarak aidiyet hissedip ortak olduğumuz yapı. Bölgemize de hizmet veren İstanbul Ecza Kooperatifinde 2014-2016 yılları arasında denetleme kurulu üyesi olarak görevde bulundum.

‘BİRLİK OLALIM BİR ARADA OLALIM’ sloganı ile yola çıktık. En büyük sorunumuzun bir arada olamamak olduğunu düşünüyorum.

Eczacı Odamız bizim meslek örgütümüz. Buna sahip çıkmak zorundayız. Bu ülkede STK’ların önemine inanan biriyim. Hiç kimsenin yapamayacağı, çözemeyeceği olaylarda STK’ların tarafsız davranarak sorunları çözebileceğinin farkındayım.

Var olan sorunlarımızın çözümü noktasında güçlü bir meslek örgütüne sahip olmamız gerektiğine inanıyorum. Bunun için de kimseyi ayrıştırmadan, ötekileştirmeden, kutuplaştırmadan tek ses olarak bu işi yapmalıyız. Odanın var olan yönetim yapısının değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Odaya bir kadının adaletli, toparlayıcı eli değmeli diyorum. Son dönemlerde kaybettiği sivil toplum kuruluşu vizyonuna yeniden kavuşmasını istiyorum.

Çözüm bekleyen, sıkıntı yaratan ne tür meslek sorunlarınız var?

Sıkıntılarımızın en yenisi artan Eczacılık Fakülteleri sayısı sebebiyle oluşan istihdam sorunu ve neticesinde önümüze bir ateş topu gibi düşen yardımcı eczacılık uygulamasıdır. Eskiden Eczacılık Fakülteleri 4 yıllık eğitime sahipti. 2013 yılı itibariyle bu süre 5 yıla çıktı. 2018 yılından sonraki mezun arkadaşlarımız için buna ek olarak 1 yıl süreli yardımcı eczacılık yapma mecburiyeti getirildi. Yani üniversiteden mezun olur olmaz kendinize ait bir eczane açamıyorsunuz. Ya başka bir meslektaşınızın yanında ( staj gibi ) ya da bir kamu hastanesinde 1 yıl çalışmak zorundasınız. Eğer ki bu süreyi bir meslektaşınızın yanında geçirecekseniz tüm giderlerinizi de o arkadaşımız karşılıyor. Yardımcı eczacılık bizim için ciddi bir sıkıntı. İnanılmaz bir sayı var. Bunda da şöyle bir kriter var. Cirosu belli bir tutarın üzerinde olan eczaneler yardımcı eczacı çalıştırmak zorundalar. Ama okuldan yeni mezunla, yardımcı eczacı çalıştırma zorunluluğu olan eczane sayısı il bazında maalesef ki birbirini tutmuyor. Fazlasıyla arkadaşımız açıkta kalıyor. Ve Fakültelerin kontenjanlar sayıları nerdeyse her yıl iki katına çıkıyor. Önümüzdeki süreçte bu durum gerçekten çok ciddi bir sorun olacak. Bu sorunlarla ilgili çözümler bulma adına da çalışmalar yürüteceğiz

Az önce bahsettiğim belirli bir cironun üstündeki eczacılar yardımcı çalıştırmak zorunda ama bizim yaklaşık 50-100 katımız ciro yapan ilaç firmaları, depoların böyle bir zorunluluğu yok. Bu zorunluluğun onları da kapsaması gerekir. Bunlar da çözüm anlamında bir nebze olsa nefes aldıracaktır. Sorunun büyük kısmını serbest çalışan eczacıların üzerine yıkmak doğru değil. Ayrıca kamu kurumlarında eczacılar için yeterince kadro açmaması da bir sorundur. Her hastaneye bir eczacı değil de her kliniğe bir eczacı olması gerekmektedir.

Klinik eczacılık hastalar açısından ne tür kolaylık sağlayacaktır?

Doktor ilacı yazdıktan sonra bunun takip aşamasında eczacı da olmalı diyoruz. Çünkü biz eğitim süremiz boyunca bütün akademik eğitimleri alıyoruz. İlacın alınıp vücuttan atılmasına kadarki bütün süreçleri nasıl etki edeceğini öğreniyoruz. Bu sebepten her klinikte bir eczacının olması hasta sağlığı ve kontrolü açısından da doğru olacaktır.

Toplumda genelde doktor ilaç yazar ve eczane de bunu temin eder gibi bir algı ve işleyiş var?

Maalesef öyle bir algı oluşmuş durumda. Ama biz eczacılar ilacın üretim aşamasından; temin aşamasına ve satışına kadar her şeyden sorumlu olan, bunlarla ilgili eğitimli insanlarız. Eczacılık sadece raftan ilaç alıp satmakla nitelendirilmeyecek kadar kutsal bir meslektir

Eczacıların ilacın hastalar tarafından nasıl kullandığı ve yaratmış olduğu etkileri de takip etme gibi bir görevi de olması gerekmiyor mu?

Elbette ki, hasta bize sürekli geldiği zaman hangi rahatsızlıkları olduğunu, hangi ilaçları ne sürede kullandığını ve bunların birbiri ile etkileşen ilaçlar olup olmadığının kontrolünü de yapıyoruz. Tam bu noktada klinik eczacılığın önemi de ortaya çıkıyor. Eczane hastanın yanı başında olan, her hangi olumsuz bir etki yaşadığında yeri gelip doktorundan önce koştuğu yerdir. Böyle bir görev ve sorumluluğu da vardır.

DTSO İş Kadınları Meclisinde de yer alıyorsunuz bu konuda da ne söylemek istersiniz?

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Meclisi üyesi ve aynı zamanda Ticaret Borsası Kadın Girişimciler İcra Kurulu üyesiyim.

Kadın Meclis çalışmalarını ilk duyduğumda gerçekten çok heyecanlandım. Çünkü o kadar erkek egemen bir toplum ki, sanki her şeyi erkeklerin yönetmesi erkeklerin yapması gerekiyormuş gibi bir algı var. Hatta Ticaret Odasından bir çalışma yürütürken, İsveç’ten gelen bir heyetle konuşmuştuk. Herkes bir konuyu anlatırken benim payıma Kadın Meclisini anlatmak düştü ve şunu söylemiştim. Erkek meclisine denk bir meclis olmak gibi hedefinde deyince. Oradaki yabancılar şaşkın bir ifade ile erkek meclisi ne demek diye sordular. Adı erkek meclisi değil tabi ki, içinde 2 tane kadın arkadaşımız var ama o kadar erkek egemen bir zihniyet ki; biz bile gayri ihtiyari erkek meclisi diye adlandırabiliyoruz. Erkeklerin olduğu kadar biz de bu işin içinde varız. Biz de çalışıyoruz, üretiyoruz, emeğimiz var. Zaman harcıyoruz. Bizim de varlığımızın kabulü için kadın meclisinin içinde yer aldım. Birbirimizi anlayıp, dinleyip, ortak tabanda buluşabildiğimizde çok güzel işler çıkarabiliriz. Ben kadın meclisi sayesinde her alanda farklı insanlarla tanıştım ve şu an bir ihtiyacım olduğunda kimi hangi iş için arayabileceğimi, ulaşabileceğimi biliyorum. Mesela dışarıdan bir arkadaşım bana tekstille ya da organizasyonla ilgili birine ihtiyacım var, bana birini önerebilir misin dediğinde hemen ilgili kadın meclis üyesi arkadaşımdan destek isteyebiliyorum. Onunla bu işi yapabilirsiniz diyebiliyorum. Bunlar benim için kıymetli şeylerdir.

Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ediyor, sağlıklı toplum diliyoruz.

Bende size teşekkür ediyorum.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Özel Haber-röportaj Haberleri