Ben bir ara büyük kızım Sisem’i, öğleyin yapacağımız sabah kahvaltısına beni uyandırmak için geldiğinde korkutmuştum. Gariban Sisem, zaten uyur gezerdir, o daha odaya girmeden kalp şeklindeki pufu atmıştım. Tam kafasına denk gelmişti. Ben aynı anda ‘’Sisem!’’ de deyince ‘’Anneeee!’’ diye çığlık atmıştı! Lorin de bu olayı anımsatıp ablasını ti’ye alıyordu. Geceleyin Sisem’le kararlaştırdık. Yarına, beni uyandırmaya, bir punduna getirip Lorin’i yollayacaktı!
Eşimle Sisem’in seslenmelerini duyuyordum. Onlar mutfakta çalıştıkları için Lorin’e, hadi babanı uyandır, diyorlardı. Ben de hazırlığımı yapmış, pusuda bekliyordum. Gariban Lorin, uykulu uykulu, beni uyandırmaya geliyordu. Ben yorganı üzerime çekmiş ve baş aşağı uzanmıştım. Ayaklarım yukarıda, başım aşağıda ve yorgan üzerimde! Lorin, baba dediğinde, ben kapıya doğru olan başımı kaldırdım ve ‘’Hey, Lorin!’’ dedim. ‘’Anneeee!’’ dedi. Sisem hemen koşup geldi. Biz kahkaha atarken, Lorin’in suratı çarşamba pazarına dönmüştü. Serap da mutfaktan bize, niye kızımı korkuttunuz diye bar bar bağırıyordu! Olsun, Lorin bir daha ablasıyla dalgasını geçemeyecekti! Hem beni de beter korkutmuştu bir akşam. Hepsinin hıncını almış olduk!
SEVGİNİN BEDELİ
Ah, sevginin doğurduğu yanılsama duygusu!
Bir akrebi bile insana
Kollarını açmış
Koşa koşa kucaklamaya gelen
Bir dost sandıran yanılsama duygusu…
Ah, âşkın doğurduğu kutsal aldanma!
Büyük saflık
Ne demeli sana?
-Ne kadar çatar görünsem de
Dokunamadığım bir kelebektir yüreğim
Hiçbir zaman, hiçbir güzelliğe
Elveda demedi, demez de…-
Defalarca yanıldım, ama tanıdım artık onları
Sabahları yataklarında akrep olarak uyananları
Beqo Ewan’ları, yani çağdaş Brütüs’leri
Antonius Salier’leri
Enseleri kalınsa Drakula’ları olurum
Tuzu kuru olanlar sokulamaz yanıma!
Mağdur ve yoksulsalar ama
Yani basbayağı bir çöl akrebi
Varsın sançsınlar, öncesinden kıyamam!
Olur ya belki yanılıyorumdur!
Belki de değişebilirler
Akrebi sırtında karşıya geçiren kurbağa misali
Bile bile lades yani!
Ben efsunluyumdur zehre karşı
Barbar bir geçmişim var hem
Gündüzleri horoz gibi öterdim
Geceleri kurt gibi ulurdum sokaklarda
Ta çocukluğumdan ve ilk gençliğimden
Yani her zaman iyi değilimdir
Başka ne desem?
Defalarca yanıldım, tanıdım artık onları
Sabahları yataklarında akrep olarak uyananları
Tuzu kuru olanlar, sokulamaz yanıma!
Çaresiz ve garibansalar ama
Yani basbayağı bir çöl akrebi
Varsın sançsınlar, öncesinde kıyamam!
Ki hep böyle olur çünkü
Bir Mem û Zin’in âşkı kadar
Büyüktür insanlara sevgim!
Hey, onları kuytu bir yerlerde sonraları!
Hey, hak ettikleri gibi paylarım onları!
AYDIN ALP
YÜREĞİNİZİN KAPILARINI KIRACAĞIM – J&J YAYINLARI – 2019
Akşam yemeğindeyiz. Sisem, anne bende doğum lekesi var mı, dedi. Sonra ekledi: ‘’Hint inanışına göre doğum lekesi olanlar önceki yaşamında öldürülmüş olanlardır.’’ Annesi, dizinin üstünde küçük bir leken var. Ben de ona, kasapta sen çengele asılırken kalan lekedir o, dedim. Lorin de benden pası aldı ve dedi: ‘’Vay be demek Hindistan’da fillerin de eti yeniyormuş! Filler de demek kasaplarda satılıyormuş!’’ dedi. Sisem’in yanıtı gecikmedi. Anne, dedi. ‘’Hint inanışına göre, çok aptal insanların Dünya’ya ilk kez geldiğine inanılırmış.’’ Ve döndü Lorin’e ‘’Kardeşim, Dünya denilen gezegene ilk kez geldiğin anlaşılıyor! Dünya denilen gezegenimiz burası işte! Hoş geldin kafası çalışmayan, zavallı kardeşim.’’ dedi.
Eşim çocuklara kavurmalı yumurta uzatıyordu. ‘’Hani bana, benim kafam kel mi?’’ dedim. Eşim, her zaman, dedi. Buyurun buradan yakın!
Ben her zamanki gibi kapıda sandalyede oturuyordum. Müdüriçem bahçeye girince, hey gözlerim yollarda kalmıştı, dedim. Onunla beraber yürüyen Mesut Hoca: ‘’Dikkat et, gözlerine basmayalım.’’ dedi. Ejder Hoca da: ‘’Sırma saçları bir güneş paneli, maşallah!’’ Yapacağımız sınav için de bana: ‘’Senin sınavların bu dünyada bitmiş, öbür dünyada Münker-Nekir yapacak sınavlarını.’’ dedi.
Fıtıktan rahatsız olan Haşim Hoca’ya yönetmenimiz Salih Hoca ‘’Senin kilo vermen lazım. Benim kilo almam lazım. Aydın Hoca’nın da yazmaması lazım!’’ dedi.
Biz bahçede oturmuştuk. Okula giren veliler, müdür diye yanıma geliyorlardı. Okulumuza yeni gelen, güzeller güzeli rehberimiz Tuba Hoca da ‘’O kalbimizin müdürüdür!’’ dedi.
Okulumuzun yenilerinden Neşe Hocamız, şairler hep tipsiz olur ve hep öyle sayıklarlar diye düşünüyordum! Benden dolayı, di’li geçmiş zamanı kullanarak kendince önyargısını geri alıyordu. Sohbeti koyulaştırdıktan sonra aşkı konuşurken biz öğretmenlere, aşk beklenmeyen bir yağmur sağanağına tutulmaktır, dedi. Biz onu alkışlayınca da kızardı. Sonra kendisi de söylediğine şaşırdı! Ah, hiçbir şey unutturmuyor nasıl bir cehennemden geçtiğimizi! Unutturmasın da… Sevgiler, saygılarımla…