Dipten Gelen "Darbe"!

Şeyhmus DİKEN

 

Benzer durumlarda çok kullanılan bir deyim vardır, bilinir; "Çarşambanın gelişi perşembeden bellidir" derler. Aynıyla vakî.

7 Haziran seçimlerinin ön startı Nisan başı gibi verildikten ve bir yandan cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, öbür yandan Başbakan Ahmet Davutoğlu ikili salvo ile yeni meydan muharebesini başlatınca hikâyenin bugünlere evirileceği belliydi.

Belli olmayan seçim sonuçlarına göre alınacak tavırdı. Ama her durumda "Çözüm süreci"nin mevcut ve yürümeyen hâliyle "bittiği" ve yeni bir tarz-ı siyasete bürüneceği hâliydi.

Nitekim öyle de oldu. İktidara / muktedire cepheden bihakkın muhalefet eden Halkların Demokratik Partisi "Seni Başkan Yaptırmayacağız" gibi iddiası hayli yüksek bir sloganla meydanlara çıktı. Gürlediği ve gümlettiği slogan hem meydanlarda hem de ilgili kamuoyunda karşılık buldu.

Seçim sonuçlarına da yansıdı. Seksen vekil yüzde 13 küsur oy oranı ile Türkiye Siyaseti yeni bir sürece girdi. Kamuoyu bunun sonuçları üzerinden bir beklentiye girmişken; muktedir "yenilgiden zafer çıkaran" bir ruh haliyle ben hâla "yıkılmadım ayaktayım" jeneriğine takılarak "uzatmaları" oynama moduna girdi.

Adalet ve Kalkınma Partisi seçimlerden yüzde 41 ve 258 vekille salt çoğunluğun altına düşünce "Ne yapabiliriz" sorusuna cevap arayarak hızla yeni süreci lehine dönüştürmek için "dümen kırdı". Önce HDP'yi yok sayma süreci başladı. Yanına da sanki zafer kazanmış biri gibi MHP'yi katarak.

Bütün bunların bir üst evresi aslında yasal ya da darbe dönemleri sonrası kendini "Mutlak iktidar" gören muktedirlerin yaptığı gibi bir aşamaya evirilen AKP iktidarı ruh hali oldu. Aslında yeni hükümet kuruluncaya kadar "geçici" olarak sadece gündelik "rutin işleri" yürütmekten sorumlu olacak olan "uzatmalı iktidar" bir anda ülkeyi tankla, topla, savaş uçakları ve ülke içi müdahilliklerle "savaş hâli"ne soktu.

Bütün bunları hem de "yangından mal kaçırır" gibi tez vakit, kısa zaman aralığında gerçekleştirdi. Operasyonlar, ölümler, toplu katliamlar, ferdi suikastlar, basın yayın kuruluşlarına engellemeler, tutuklamalar, infazlar adeta 1990'ları anımsamaya yönlendirdi hafızaları.

Olan biten özetle bu! Peki ne olacak!

Savaş Hali'ni rıza göstererek kabullenecek miyiz? Değil elbet. Madem seçmenin, kamuoyunun meşru temsiliyeti ile ortaya bir sonuç çıktı. Bu sonucu inadına meşruiyet üzerinden dünyaya barışın sesini daha gür çıkartarak anlatmak zamanıdır. Bunu da yapacak olan Parlamento içi siyasal muhalefet ile parlamento dışı sivil muhalefettir.

Şeyhmus Diken 29.temmuz. 2015 Diyarbekir

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.