Şiirle herkes gibi ben de daha çocuk yaşta tanıştım, sevdim, okudum, yazdım, arayı hiç bozmadım, sıkıştıkça ona sığındım, onda var olmaya çalıştım. Hala okuyorum, hala yazıyorum, hala dara düştükçe ona, şiire sığınırım. Öyle ki onunla yaşadığım duygu yoğunluğu anlarında sözcükler kendiliğinden dökülüyor, ne yapsam da durduramıyorum, akıyor. Bazen bir dizede, bazen bir dörtlükte, bazen ise sonsuzluk deryasında buluşmak üzere dökülüyor sanki söz, sözcükler, yada kendi seline kapılmış inatçı bir su damlacığı gibi çağlıyor kendi yatağında dur durak bilmeden. Kimi zaman Türkçe, kimi zaman Kurmancî, kimi zaman ise Zazakî dökülüyor, o an hangi dili yaşıyorsam o dökülüyor, daha doğrusu o dilin büyüsüne kapılıyorum şiirde, şiir işçiliğimde. Kuşkusuz, her şiir yazanın şair olmadığını biliyorum. Ben de şair olmayan, ama şiir yazmayı seven, şiir okumayı seven, dahası şiirle hısım akraba olmaya çalışanlardanım, bir anlamıyla kendimce bir şiirciyim, evet bir şiirci, o kadar…
*
Zazakî yazdığım “Delala Çimrengîne rê Qesîdeyî” adlı şiirim, 2004 yılında 12. Hüseyin Çelebi Şiir Etkinliği kapsamında birincilik ödülüne layık görüldükten sonra, 2007 yılında Vate yayınları tarafından kitap olarak basıldı. Dersim’den, Ağrı’ya, Hakkari’den Diyarbakır’a kadar, bölgemizin her bir köşesinde yaşanmış trajedileri, kırım ve katliamları konu alan bir şiirdir. Öfkelendiğim, hatta zaman zaman delilik moduna girdiğim anlarda, kendi kendime konuştuğum Zazakî’de yazmamın bir nedeni olmalı. Sanırım ne Türkçe, ne de Kurmancî yeterince kendimi kaptırıp içine veremiyorum, zalime öfkemi kusamıyorum, illaki ihanete lanet okuyamıyorum. Başka ne olabilir ki su kadar sevdiğim şiirim…
O wext
sey nikayî, sey ewroyî
day adirî ver
şarê Rîzî
meymanê Awa Hemeke, awa kewserî
û Çemê Sarume
werze…
O wext
topî
nikaz zî bombeyê qazanan eştî
û kîmyayî
bêqusûr danê qefesê ma ro
delalê
werze…
*
Kurmancî şiirlerden oluşan baskıya hazır “Gula Reş” adlı şiir kitabımdan, “Seyda eşqa wenda” şiirimden bir bölüm. Bana öyle geliyor ki Zazakî Kürtçe’nin Almancasıdır, Kurmancî ise Kürtçe’nin Fransızcasıdır. Muhtemelen Soranî de Kürtçe’nin İngilizcesidir. İdare ve kavgada Zazakî, sanat ve diplomaside Kurmancî, hem idarede hem diplomaside, hem de sanatta Soranî öne çıkıyor olmalı. Demem o ki Zazakî daha bir serttir, daha bir resmiyeti dayatır, buna karşılık Kurmancî daha bir yumuşaktır, daha bir mesafeyi aradan kaldırır. Sanatta, özellikle şiirde bu daha bir öne çıkıyor…
Hezkirin
erê, hezkirin
wekî hezkirina rojê
avê
axê
ba
baperika çiyê
kulîlka çola hêviyê
stêrka şevê
û wekî hezkirina dilê her li seyda eşqê
eşqa warê ku êdî ez ne lê
ez jê sar
û jê dûr…
*
Doğrusunu söylemek gerekirse ilk şiirlerimi Türkçe yazdım. Elbette Türkçe’yi en az ana dilim Kürtçe kadar seviyorum, zerre kadar bu dile karşı bir önyargım yoktur, düşmanlığım olamaz zaten. Hiç bir dil düşmanlaştırılmamalı. Sorun Türkçe değil, sorun Kürtçe’ye olan düşmanlıktır, asimilasyoncu devlet politikasıdır, onun yarattığı tahribattır, daha doğrusu Kürtçe’yi yok etmeyi hedefleyen resmi ideolojidir. İnkarı, imhayı dayatan, kimi zaman Kemalist, kimi zaman da Türk İslamcı karaktere bürünen resmi ideolojiye karşı diriliş ideolojisi ile daha doğrusu var olma ideolojisi ile dilini, kültürünü, kimliğini, tarihini savunmak gerekiyor. Bu anlamda hiç bir Kürdün ideolojisiz kalma, ideolojisiz yaşama lüksü yoktur. İşin en acı tarafı ise resmi ideolojinin Kürde dayattığı ideolojisizlik kültürünün, yokluğa, bitişe, teslimiyete, hatta ölüme giden yolda Kürdü savunmasız bırakmanın dışında hiçbir amacı, hedefi yoktur. Herkes devlet, herkes örgüt, herkes ideoloji sahibi olabilir, bir tek Kürt aydını, entelektüeli, sanatçısı, gazetecisi, yazarı, şairi ideoloji sahibi olamaz, ideolojik duruş sergileyemez. İdeolojisiz yaşamı Kürde dayatanlar sanıyorlar ki Kürtlerin Pablo Neruda’dan, Nazım Hikmet’ten, Frida Kahlo’dan, Nelson Mandela’dan, Slavoj Zizek’ten, Ahmet Arif’ten, Cegerxwîn’den bihaber yaşıyorlar... Bunca laftan, politik saptamadan sonra yazının aslına döneyim, zulamda biriktirdiğim Türkçe şiirlerimden, “Aşk ne ki” adlı şiirimden bir bölümle bitireyim.
Sözüm söz olsa
sendeki Tanrı’dan olmazım
Güneş’ine değdiğimde küle dönmezim
aşk ne ki
ışığım sensin…
*
Şiirli, şiirci günler dileğiyle…