Dicle’nin bilinmeyen efsanesi 1

İSA TEKİN

Dicle Kenarında bir derviş yaşarmış Geçmiş zamanda bu ermiş Namaz vakti Dicle kenarında abdest alırken. Gökyüzü birdenbire kararmış şimşekler çakmaya başlamış, kovalardan boşalırcasına yağmur yağmaya başlamış. Dicle de bir anda dalgalar dört beş metre yükselmiş suyun rengi kırmızıya dönmüş. Ermiş bir Kayanın altında Dicle’nin dalgalarını seyre dalar. Bir bakar ki kocaman dalgaların arasında bir insan kafası suya bir batar bir çıkar. Hayretini gizleyemez aman Allah’ım buda ne? Derken kafadan bir ses şöyle der. ‘Beterin beteri var, beterin beteri var.’ Ermiş dile gelir bundan daha beteri var mı? Derken o gövdesi bedeni kopmuş kafa dalgaların şiddeti ile Kayalara çarpar ve paramparça olur. Ermiş demek ki ‘beterin beteri buymuş’ der. Bu yaşadığımız depremler bana bunu hatırlattı paylaşmak istedim.

DİCLENİN BİLİNMEYEN EFSANESİ-2

Dicle nehri dört hak kitapta Nil, Fırat ve Dicle kutsal nehirler olarak geçer. Dicle Nehrinin yedi tane gözesi varmış, yedi ayrı mağaradan çıkıyormuş. Bu yedi göze birbirlerini tamamlayınca Dicle oluyor. Dicle adında çok rivayetler vardı. Bilim adamları yeryüzünün oluşumunun dört milyar yıl olduğunu araştırırken Dicle nehrinin de üç milyar yıl olduğunu rivayet edilmektedir. Kutsal kitaplarda Danyal peygamberin mucizesine dönüşmüş. Canlıların ilk barınağı ve sığınağıdır. Volkanik Karacadağ patlamış. Ateş lavları Dicle’ye kadar akmış ve Dicle’nin kutsallığı karşısında ateş ve su kardeş olmuş, kutsal kitaplara konu olmuş. Tevrat’ta Digris, İncil’de Tigris, Kuran’da Dicle olarak yazılmış. Akışında ki hüzün ve ses bizim acılarımız ve ağıtlarımızdır. Bu sese kuşlar, böcekler eşlik eder. Mezopotamya güneşinin ilham perisidir. İnsanlığın doğuşu ile Âdem ile Havayı beslemiş. Mezopotamya’nın atar damarlarından biridir. Akışıyla toprağa hayat, canlılara can, havaya dirhemdir. Tüm canlıların yaşam kaynağı ve barınağıdır. İlk evler, köyler, ilk kentler burada kurulmuş. İlk buğday, ilk arpa ve ilk mercimek burada filizlenmiş, ilk hayvanlar burada evcilleştirilmiştir. İlk hayvanlar burada kurban verilmiştir. İlk insanlar burada öldürülmüş, yağmalar ve istilalar burada başlamış. İnsanın insanı sömürmesi, ihanet etmesi burada başlamış. İlk aşklar ve sevdalar bu kutsal topraklarda başlamış. İlk aşklar ve sevdalar bu kutsal nehrin kenarında yaşanmış.

Danyal peygamberin efsanesi rivayete göre Allah tarafından Danyal peygambere bir vahiy ile gelir. Denir ki; elindeki asayı al suyun çıktığı mağaraların ağzından itibaren başlayarak bir çizgi çiz su arkadan gelir. Ancak yetimlerin dul kadınların, fakirlerin, yoksulların ve vakıfların malına ve mülküne yetiştiğin zaman güzergâhını değiştir ki su bunlara zarar vermesin. Danyal peygamberde Allah’ın bu emrine rivayet ederek, Dicle Nehrinin güzergâhını çıktığı noktadan itibaren asası ile çizmeye başlar o çizdikçe su da arkasından gelir derken yedi gözden çıkan bu kutsal su Danyal Peygamberin Basra körfezine kadar çizdiği çizgiyi hiç kimseye zarar vermeden yukarda bahsedilen özelliklere sahip. Mal ve mülke isabet etmeden Allah’ım buyruğuna uygun olarak yönünü çorak ve verimsiz bir alandan geçecek şekilde değiştirerek akar. Bu nedenle yedi gözden oluşan Dicle çıktığı yerden başlayarak bir taraftan bu yedi kolu birleşirken, diğer taraftan Basra körfezine kadar olan akış güzergâhının birçok yerinde zikzaklar ve menderesler vardır. Bu nazlı nehir üzerindeki kıvrımların çok oluşu ve hiç kimseye zarar vermeyecek şekildeki akışında Danyal Peygamberin elinin bulunması inancı hâkimdir.11 Dicle’nin kutsallığı bu inançtan gelir. Bu büyüklerimin bana anlattığı birinci efsanedir.”

“Süper. Başka efsaneleri varsa onları da öğrenmek istiyorum? Dicle mükemmel anlattın.”

“ Tamam, abla ikinci efsanede şöyledir; Mezopoartamya’da çok eski zamanlarda halkını çok seven bir kral ve Ezman , Baran ,Brusk ,Çiyan,Jiyan,Agır ve Zınar adında yedi oğlu varmış. Bu kral halkını çok iyi yönetmiştir. Herkesin bir işi varmış. Ülkesi tam yeşil bir cennetmiş. Cennet olmasını sağlayan en büyük etken Dicle nehriymiş. Çünkü su olmazsa hayat olmaz. Dicle o zaman su çok olduğundan gemiler çalışırmış rivayete göre. Bu gemilerin tersanesi Hasankeyf civarındaymış. Yapılan kazılarda bu rivayeti doğrular niteliktedir. Yani o dönemde kara taşıma işlerinde at, eşek, katır, öküz gibi hayvanlar kullanırken; su ile taşımacılık gemiler ile yapılıyormuş. Kral bu taşıma işlerinin sağlıklı yürütülmesi için çok çalışıyormuş. Kral bir ferman yayınlamış. Ferman da şöyle yazıyormuş “Her kim ki erkek çocuğu dünyaya gelirse o yıl Dicle kenarına en az yüz kavak ağacı eksin. Çocuğu evlenme çağına geldiğinde o kavak ağaçlarını kesip satsın çocuğunu evlendirsin. Böylece evlenme çağına gelen çocukların maddi sıkıntısı olmaz demiş. Bu ferman tüm halkının hoşuna gitmiş ve uygulamaya koymuşlar. Bu iyi kralın yedi tane erkek çocuğu, Kralın bu erkek çocukları da babalar gibi halkın içinde halk ile birlikte çalışıp üretiyorlarmış. Kimi çocukları hayvancılığın daha çok gelişmesi için çalışıyorlarmış. Kral bir gece bir rüya görmüş. Rüyasında Dicle nehrinde su yerine kan akıyormuş. Kan ter içinde uyanmış. Yardımcılarını uyandırmış. Gördüğü bu kötü rüyayı anlatıp yorum istemiş. En yaşlı rüya yorumcusu kralım bu rüyanızın tabiri şöyledir. Kutsal nehrimiz Dicle’nin yedi gözesine yedi canavar girip suyumuzu kesecekler. O zaman kuraklık ve yoksulluk başlayacak. Mezopotamya çöle dönüşecek. Hastalıklar çoğalacak, insanlarımız ölecek, açlık başlayacak, insanlar açlıktan dolayı bir birbirlerini öldürecek. Mezopotamya’da güneş daha yakıcı ve daha kavurucu olacak. Tüm yeşillikler su olmadığı için koruyacak, ormanlarımız, meyve ağaçlarımız yok olacak. Kral araya giriyor. Peki, bunun çaresi nedir? Der yorumcu söyleyeceğim ama bana kızmayacağınıza söz verin. Kral söz, siz anlatmaya devam edin. Ya bu mutlu, sağlıklı, size sadık halkınızı ile birlikte yok olacaksınız ya da sizin yedi tane erkek çocuğunuz var onları feda edeceksiniz. Kral nasıl olacak, yorumcu her bir erkek çocuğunuz bu yedi mağaraya gidip o canavarları öldürüp geri dönerse bu cennet toprağımızı ve halkımız kurtulur. Yalnız burada çok önemli bir şey var. Sizin çocuklarınızdan başka gençler giderse büyü bozulur. Eğer bir iki çocuğunuz yerine diğerler gençlerden gönderseniz bile yine büyü bozulur. Bu canavarlar galip gelir. Allah bu yedi cengâveri sana vermiş. İstediği zaman alır. Bu rüya çok derin bir rüya. Diğer rüya yorumcuları ve yardımcıları da bu yoruma katılırlar. Kral yaşlı yorumcuya sorar; peki ne kadar zamanımız var? Yedi göze, yedi canavar, yedi kardeş, yedi hafta efendim diye yanıtlar. Yedi çocuğunuz yarın sabah yola koyulmalı. En küçük oğlumuz ilk gözenin mağarasına girip o mağaradaki canavarla savaşırken, diğerleri küçükten büyüğe doğru en büyük oğlunuz son mağaradaki canavarla savaşacak. Kral sorar peki her çocuğum kaç savaşçı ile gidecek? Yorumcu her çocuğunuza yedi savaşçı rehberlik edecek. Kral peki der. Yardımcılarını ve rüya yorumcularını dışarı çıkarır. Sabaha kadar düşünür. En son kararı verir. Çocuklarının kaldırılmalarını emrini verir. Çocuklarına durumu çok detaylı bir şekilde anlatır. Yedi çocuğu da babalarının ellerini öper. Her biri yedişer rehberini de yanına alarak yola koyulular. Dicle’nin sarp Kayalık, dağlık bölgelerini, aşarak sıra ile mağaralara doğru yol alırlar. Kral emir verir. Tüm ahali toplanır. Kral bu vahim durumu olduğu gibi halkına anlatır. Halk bir ağızdan krala şunları söyler.” Biz de senin çocuklarınız, izin verin biz de gidelim. Kral ben size güveniyorum. Hepiniz bunları gönülden söylediğinize inancım tamdır. Ama sizler gitseniz, büyü bozulur. Canavarlar ölümsüzleşir ve ölmezler. O zaman ne yaparsak yapalım bu cennet toprağımız cehenneme döner, gelin hep birlikte Dicle’nin kenarına gidip dua edelim. Dilek tutalım dileklerimizi Dicle’ye salalım der.

Günlerce insanlar yatmaz. Gür ateşler yakılır. Dilekler Dicle’ye salınır. Ama hep bir endişe ve korku vardır. Ya Dicle’den su yerine kan akarsa asıl o zaman büyük felaketlerin başlangıcı olur. Günler geçtikçe heyecan ve korku artarken, Dicle berrak daha berrak akmaya devam etmektedir. Günler haftaları kovalıyorken, insanlarda korkularını kovalamaya çalışıyordu. Ve bir sabah kralın en küçük oğlu davullar, zurnalar, zılgıtlar eşliğinde, babasının sarayına doğru gururlu bir şekilde dönüyordu. daha sonra Kralın diğer çocuklarının dönüşü kralı ve halkını çok mutlu etmiş. Halk bu fedakârlığı gösteren krallarını hiç yalnız bırakmadı. Onların bu davranışı kralın yedi erkek çocuğunu feda etme tavrının ne kadar doğru olduğunu göstermişti. Huzur ve gelecek için bu fedakârlığı yapmıştı. İşte böyle Deniz abla bu rivayet ve efsaneleri yaşlılarımız hep bize anlatırlardı. Ayrıca Dicle Nehrinin kenarında yaşayan halk yöreye özgü daha birçok efsane anlatıyor. Mesela Dicle ve Fırat’ın kardeş veya sevgili olduğu Basra körfezine dökülmeden önce kavuştuğunu, Basra körfezinde Deniz sularının daha sonra yükseldiğini, Dicle ve Fırat’ın kavuşmasının bu Deniz suyunun yükselmesi sonucu kaybolduğunu, yine yakın bir zamana kadar yirmi yedi balık türünün bu kutsal nehirde yaşadığını söylenir. Başka bir rivayet ise; Dicle nehrinin doğu kolu olan Dibni çayı mağaralarının birinden çıkıyor, buranın ismi Bılkıleyn mağaraları deniyor. Yedi gözden bahsetmiştim ya, kralın oğlu canavarı öldürmeye giderken canavar yaralanıp kaçtıkça yeni bir mağara oluşuyor. Canavarın yaralı iken ayağını her kayaya vuruşta yeni bir mağara oluşuyor. En zor bu canavar öldürülüyor. beş mağara daha oluşuyor. Bazı araştırmalarda Bizans dönemine ait yoğun bir şehirleşmenin olduğu ispatlanmıştır. Deniz abla eğer Diyarbakır’a gelirsen seni Bırkleyn mağaralarına gezmeye götürürüm? Biz ailecek gittik. Çok ilginç ve güzel mağaralar var. Asur krallarından kalma yazıt ve kabartmaları var. Bırkleyn mağaraların da yapılan ön kazı incelemelerinde elde edilen kalıntılar ışığında bölgenin M.Ö. 6000 yılından itibaren kullanıldığı, Makedonya kralı İskender’in pers seferine giderken on beş bin kişilik ordusuyla burada konakladığı, Dicle nehrinin o zaman suyunun çok derin ve bol olduğu en dar yerinin genişliğinin yirmi metre olduğu söylenir. İşte böyle ablacığım. Bu efsaneleri bir günde anlatmakla bitiremeyiz.

Gelip görmek, yaşamak lazım.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.