Yaşamın zorlukları bizi her taraftan sararken umutlarımızı da alıp götürmektedir. Yokluğun ve yoksulluğun getirdiği darboğaz sokakta yürüyen insanların tavır davranışlarına da yansımaktadır. İnsanların nasıl bir ruh hali içinde olduklarını anlamak için derin araştırmalara ve tahlillere gerek bile kalmamaktadır. Sokakta kısa bir gözlemle insanların içinde bulundukları ruh hallerini anlamak mümkün olmaktadır. Sokakta yürüyen insanın yüzlerine bakıldığı zaman ne kadar gergin olduğu görülmektedir. İnsanların yüzlerindeki gülümsemelerinin kaybolması, omuzlarının çökük dolaşmasının en büyük nedeni cepte paranın olmama, olan paranın da evin ihtiyaçlarını karşılamaya yetmemesidir.
Eskilerin dediği gibi yokluk mertliği bozduğu için hayatın zorluklarına karşı yenilen insanın kafası dik duramaz. Omuzları çökmüş ve kendine güveni zayıflamıştır. Her köşe başından bir alacaklısının çıkma ihtimali, ödemesi gereken faturalar, akşam eve eli boş dönmesi ister istemez onu kaygılı ve kendine güvensiz yapmıştır. Kaygılar içinde boğulan bir insanın yaşama sevinci, gelecek umudu nasıl olacaktır. Psikolojisi darmadağın olan birisini eski ruh haline nasıl dönecektir.
Yaşam kaygısı olan, gelecekten umudunu kesen, sadece karınlarını öyle ya da böyle doyurarak fiziki varlıklarını devam ettirmeye çalışan insanların yaşadıkları travmaları atlatmaları öyle kolay olmayacaktır.
Bu yüzden psikolojisi bozulan insanların hastanelere başvurmaları da istenilen sonucu vermeyecektir. Bu kadar ağır yaşam sorunları içinde kendisine gelen hastasına doktor nasıl bir reçete yazarak onun derdine çare olacaktır.
Psikolojik sorunlar içinde hayata tutunmaya çalışan, sadece açlık güdüsünü bastırmaya çalışan insanlarla geleceğin sağlıklı toplumuna doğru nasıl bir yürüyüş olacaktır? Yine de umudu kaybetmeden ufuklardayız. Sisli ufuklar arasında fululaşan umut gibiyiz. Dibine ışık veremeyen mumlar misali yine de, her şeye rağmen yaşadığımız kadim topraklar adına alevimiz sönmesin, umudumuz diri kalsın diye inadına yaşam diyelim.