Devletin kurumlarını tek başına Fethullah Gülen ekibine kiraya vermişlerdi, kiracı kötü niyetli çıktı, kovuldu. ‘Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer’ diye düşünüyorduk, yanıldık. Onlar kadar olmasa da yanıldık, yağmurdan kaçırıp doluya teslim ettiler.
Şimdi Devleti çoklu kiracı yöntemiyle idare etmeye çalışıyorlar.
‘Türk tipi’ yönetim modeli bu olsa gerek.
Devletin kurumlarını şimdi bilmediğimiz bir ihale yöntemiyle tarikat, cemaatlere taşeron usulü idare ettiriyorlar.
Şu bakanlık falan cemaate!
Öteki bakanlık falan tarikata!
En önemli bakanlık Ensar vakfına!
Nikahlar Diyanete!
Yönetemeyince böyle mi oluyor?
Herhalde sonuçta ‘Halkın yönetimi’ diyecekler.
‘Halk kendini yönetiyor’ diyecekler.
Ayıptır ayıp!
Personeli tecavüz, taciz sanığı kurum ancak böyle bir yönetim anlayışı tarafından ‘taçlandırılır’. Ayıplı suçlarından dolayı kapatılması gereken Ensar Vakfına Milli Eğitimi yönetmesi için verilen yetkiyi kendi içinde tartışamayan bir iktidar partisinin bu ülkenin geleceğine ışık tutması mümkün mü?
&
Tek kiracıdan yana mağdur duruma düşen iktidar, onun üzerinden yürüttüğü çalışmalarını ‘çoklu kiracı’ yöntemiyle buluşturdu, taşeron sayısını artırdı, ele geçirdiği devletin kurumlarını, devlet tecrübesi olmayan bu taşeronlara peşkeş çekiyor.
Nereye kadar?
&
Sorgulanmayan, biat eden bir gazeteci profili ile bu yaptıklarının normal olduğu algısı yaratmaya çalışıyorlar. Yüzüstü yatan bu ‘gazeteciler’, kafalarını kaldıramadıkları, kaldırmadıkları, kaldırmaya hiç niyetli olmadıkları için, at gözlüğü tercihi ile her yapılanın doğruluğunu savunarak, etraflarına da kabul ettirme gibi bir çabanın içinde debeleniyorlar. Sıkışınca da katıldıkları TV programlarını terk ediyorlar. Bazıları da FETÖ konusunda sıkışınca, yılların FETÖ’cülerini ‘Devletin adamı’ diye kurtarmaya çalışıyorlar.
Yürüyün kim tutar sizi!
Meydan boş, bostan bekçisiz, varsa da kafası yukarıda, gözleri gökyüzüne takılı halde yıldızları sayıyor. Meydanı ve bostanı talan için koşullar uygun. Bu meydanın bu bostanın gerçek sahipleri hesap sormaya başladığında düz alanda kaçacak yeriniz olmayacak. Hakkın rahmetine kavuştuğunuzda ki, ne kadar rahmetle karşılanacağınız konusunda bir bilgi sahibi değiliz, vallahi yatacak yeriniz olmayacak.