Ülkemizde eğitim ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla özel sektör tarafından dershane adıyla kurulan sınavlara hazırlık kursları, belirli dönemlerde gündemimizi oldukça meşgul etmişti.2014-2015 yılları arasında dershaneler kapatılarak, yerlerine sınırlı derslerin verilebildiği kursların açılmasına karar verilmişti. Tabi eski yönetmeliklere göre dershane açmanın daha kolay olduğu dönemlere kıyasla yeni kurs modeline göre yer açmak, şartları yerine getirmek neredeyse imkânsız hale getirildi. Birkaç kurumsal yapı dışında (Onlar dahi yeni yönetmeliğe tam uygun yer açamadılar)açılan kursların büyük çoğunluğu çeşitli adlar altında iş yapmaya başladı.
Hatırlarsanız 2015 yılında dershaneler kapatıldığında bu sektörde çalışan binlerce öğretmenin durumu ne olacak? diye o dönemlerde ciddi sesler çıkmış ve hemen akabinde bazı kriterleri yerine getirenler mülakatla sözleşmeli olarak atanmışlardı.( atanamayanlar, mülakat ve kontenjan engeline takılanlar kendi kaderlerine bırakıldılar)Mülakat ve kontenjan engeline takılan binlerce dershane emekçisi, olağanüstü sıkıntılı bir sürecin içine girdiler. Tabiri caizse ‘ kurtlar sofrasın’ da ekmek arayışına girdiler.O denemden sonra sektörde yaşanan hızlı değişim ve merdiven altı oluşumlarla emek sömürüsü, hukuk ve kayıt dışılığın alası yaşandı. Farklı bir forma giren dershaneler bu yeni iklimde iş arayışında olanları türlü türlü gayri hukuki ve gayri ahlaki uygulamalar bekliyordu.Daha önceleri sınırlı olan yasal haklar neredeyse tamamen işverenin inisiyatifine bırakıldı.Yeni adlarıyla –özel öğretim kursları-kişisel gelişim kursları- yeni nesil kurs-faaliyetlerini yürüten kurslarda iş bulan öğretmenler, geçmişi arayacak kadar kötü şartlarla karşı karşıya kaldılar.Özel okullarda çalışanlara kıyasla kurslarda çalışanlar neredeyse yasal hiçbir statüye sahip olmadan, esnek mesai, düşük maaş ve burada sayılmayacak kadar olumsuz durumlara maruz bırakıldılar. Adına ‘yeni nesil’ kursçuluk dedikleri kurs merkezleri yeni yönetmeliklere uymadıkları gibi neoliberal yaklaşımın en çarpık haliyle öğretmenleri karşı karşıya bıraktı. Öğretmen alımlarında branşlar arasında ayırımların yapılması, yarı zamanlı ve saatli çalıştırma biçiminden dolayı tam zamanlı çalışmak durumunda olanların iş bulma konusunda oldukça zorlanmaları, bu işin kalitesini iyice düşürmüştür.(5580 sayılı özel öğretim yasası ile 4857 sayılı çalışma koşularını belirleyen yasalar tamamen hiçe sayıldı)
Diyarbakır şehir merkezinde sayıları yüzlerle ifade edilebilecek kadar çok sayıda resmi, yarı resmi ve merdiven altı kurslar var.Bu kursların çok az sayıda olanı işin hakkını vermeye çalıştığını söyleyebiliriz.İşin en ilginç tarafı da eğitimle ilgisi olmayan, farklı iş sahalarında iş yapanlarında bu alana girmiş olmalarıdır.Ayrıca milli eğitimde çalıştığı halde bu pastadan pay alabilmek için kursçuluğayatırım yapan çok sayıda eğitimci var.Burada işin trajikomik tarafıda milli eğitimde çalışıp çeşitli öğretmen sendikalarına üye olan ve hatta hak,hukuktan yana dem vuranların bu emek sömürü çarkından beslemeleridir.En önemli yaklaşımları çıkara dayalı ilişkilerin ön planda tutulduğu, aşırı pragmatist yaklaşımdır. İşin muhasebesi için insan kaynakları olan öğretmenler birer meta olarak görülmüştür.Algı ve yaklaşımlar bu çıkar esaslarına göre şekillenince, çalıştırılan eğitim emekçilerinin sorun ve ihtiyaçları geçiştirilerek görmezden gelinmiştir.Özellikle pandemi süreciyle beraber tam zamanlı çalıştıkları halde kimi öğretmenler ücretsiz izne ayrılmış gibi gösterilmiş kimi de yine tam zamanlı çalışmalarına rağmen kısa dönem çalışmış gibi gösterilmiştir. Bu durum sigorta primleriile maaşlara yansıtılmıştır. Özellikle bu tür kurumlarda rehber öğretmen pozisyonunda haftanın altı günü yoğun emek ve mesai ile çalışanların uğradı hak ihlalleri, niteliksiz iş yükü,az imkanla çok iş isteme(fazla mesai, düşük maaş, sigortasızlık, mobingler, angaryalar vb)gayri hukuki ve gayri ahlaki seviyelere ulaşmıştır. Bu olumsuz durumların öğretmeler üzerinde bıraktığı etki ve yarattığı psikolojik sorunlar çok ciddi sevilere ulaşmıştır. Çalışmak zorunda olan öğretmenlerin uğradıkları olumsuz yaklaşımlar kişilik tahribatına yol açan noktalara varmıştır. Kendini güvende hissetmeyen, motivasyon unsurlarından yoksun, niteliksiz işlerle sürekli meşgul olan ve her an işinden olacakmış hissi veren bir çalışma ortamı….Özellikle eğitim yönetimi konusunda hiçbir krizi yönetme, öğretmenini adil çalıştırma konularından yoksun kişilerin işin koordinatörlüğünde olması ayrı bir trajedir. Günümüzde kursçuluğun geldiği nokta Diyarbakır başta olmak üzere diğer illerimizde de’ bana dokunmayan yılanbin yaşasın’moduna girdiğini söyleyebiliriz. Aslında günümüzdeki kursları ifade ederken 2015 öncesi ve sonrası diye iki dönem şeklinde ele almamız daha sağlıklı olur. Daha öncede ifade ettiğimiz gibi tüm eksiklilerine rağmen 2015 öncesi dershane sektörü günümüz kursçuluğunun geldiği noktadan daha nitelikli olduğunu söyleyebiliriz.
Yukarıda ifade ettiğimiz sorunların temelinde, eğitime ‘kar’ odaklı anlayışın hakim olması ile yasalarda oluşan boşluklar yer almaktadır.5580 sayılı özel öğretim yasası ile çalışma koşularını belirleyen 4857 sayıl yasa işletilmemektedir.Yasalar ve uygulamalar daha çok işverenin lehine işlemektedir.Hukuki ve insani olansa özel kurslarda çalışan öğretmenlerin temel haklarının birilerinin insafına değil, anayasal çerçeveye gerçek manada dayandırılmasıdır. Bu konuda maalesef ilgili kamu kurumlarından başta MEB olmak üzere gereken adımlar henüz atılmamıştır.Son dönemlerde Özel Sektör Öğretmenleri Birlikteliği Derneği adıyla(ÖSÖB-DER)kurulan dernek, özel sektörde çalışan öğretmenlerin maruz kaldıkları haksızlıkları ortaya çıkartarak, öğretmenlerin özlük haklarına kavuşmaları için gerekli yasal zeminin oluşması için ülke genelinde faaliyet yürütmeye çalışmaktadır. Umarım özel sektörde çalışan öğretmenlerin haklarına kavuşmaları için bu dernekköprü olur.
Bir ülkenin gelişmesinin en büyük kriterlerinden biri, vatandaşlarına kendilerini güvende hissetmelerini sağlayacak yaşam koşularının sağlanmasıdır. Geleceğin toplumunun inşasındabüyük rol alan tüm eğitimcilerin ve özellikle özel sektörde çalışan öğretmelerin çalışma koşullarının hak ettikleriseviyeye ulaşması bunun gereğidir.Hem ülkede hem de Diyarbakır da özel öğretim kurumlarında(özellikle sınava hazırlık kursları) çalışan öğretmenlerin çektiği sancıların artık son bulması hayati bir meseledir.