Dün çok sevdiğim bir dostum aradı. Geçen eylül ayında bu dostumun çocuğunu benim aracılığımla bir dershaneye kaydetmiştik. Sözüm ona Diyarbakır’ın en donanımlı dershanelerinden biriydi. Öğretmen kadrosu, yayınları, rehberliği mükemmeldi, en azından ben öyle biliyordum. Fakat heyhat ki fena yanıldım.
Elbette dershaneler birer ticari müessesedir, elbette kâr edecek, elbette yatırımcı kazanmayı hedefleyecek. Bu en doğal haktır ve kişisel gelişim kursları adı altında çalıştırılan bütün eğitim işletmelerinin de hakkıdır.
Bazı dershane işletmecileri her ne kadar kırk tilkiyi tek kümeste zıplatıyorsa da çoğunun eğitimci olması nedeniyle her zaman vicdanlı ve merhametli olduklarını düşünmüşümdür.
Hepiniz biliyorsunuz geçen öğretim sezonunda şu baş belası Covid19-korona hastalığı nedeniyle tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde ve ilimizde de eğitim öğretim faaliyetleri mecburen durduruldu. Dolayısıyla özel eğitim kurumları, özel okullar ve dershaneler de (kişisel gelişim kursları) eğitime ara vermek zorunda kaldı.
Bu süreç nedeniyle eminim birçok özel okul ve dershane ekonomik sıkıntılar yaşadı, zarar etti. Fakat benim gibi binlerce, on binlerce veli de almadığı eğitim-öğretim hizmetinin ücretini peşin veya erken vererek mağdur oldu. Çünkü özel okullar, dershaneler ödeme yapan velilere hiçbir geri ödemede bulunmadı.(Bazılarını tenzih ediyorum) Başta ben olmak üzere çocukları eğitim öğretim hizmeti almadığı halde mağdur olan hiçbir veliden en azından Diyarbakır’da ve çevremde en küçük bir hoşnutsuzluk olmadı, bize ve aldığımız kültüre göre olmaz da, ayıptır. Dedim ya hepimiz biliyoruz zor bir süreçten geçtiklerini, fakat…
Gel gör ki bazı dershane işletmecileri utanmazca ve arsızca vermedikleri eğitim-öğretim ücretini veliden talep ediyor, önceden imzalanan senetleri avukatları aracılığıyla icraya veriyor. İşte girişte bahsettiğim dostum, bir öğrenci velisi olarak bana durumu anlatıyordu. Kendisini arayan bir avukat, sonradan arandığında aramalara kapalı bir telefon numarası vererek icrayla bu dostumu tehdit etmiş. Tabii ki umarım bu yazımı Diyarbakır Barosunun değerli yöneticileri de okur ve bu tam eğitilmemiş, iletişim fukarası avukatı eğitirler.
Eğitim vicdan işidir. Şöyle bir örnek vereyim: Bir nakliye firmasıyla Ankara’ya taşınmak için anlaştınız ve parayı peşin verdiniz. Araba Gaziantep civarında bozulsa ve şoför eşyanızı yolda bıraksa, üstelik paranızı iade etmese, en azından yarısını ne hissedersiniz! Bunun hukuki ve vicdani hükmü nedir?
Ya da taşınmak için anlaştınız, ama paranın yarısını peşin verdiniz, yarısını sonra vereceğim dediniz. Araba Gaziantep’te bozulsa ve şoför eşyalarınızı yarı yolda indiripüstüne de geri kalan parayı talep ederse ne hissedersiniz! Bunun hukuki ve vicdani hükmü nedir?
Dershaneler ve işletmecileri vermedikleri hizmetin ücretini nasıl talep ederler? Buna dair Milli eğitim müdürlüğü bir çalışma yapıyor mu, bir soruşturma var mı? Maliyenin bundan haberi var mı? Talep edilen kayıt ücretleri beyan edilen rakamlarla uyuşuyor mu…vb.
Uyarıyorum ve mağdur olan binlerce öğrenci velisini tepki göstermeye çağırıyorum. Çocuklarınızı iyi bir öğretim için gönderdiğiniz bu kurumlar, vermedikleri eğitim-öğretim hizmeti dolayısıyla sizi icraya veriyorsa siz de onların adını teşhir edin. Hakkınızı mahkemelerde savunun. Çünkü hukuk sizden yana ve emin olun Diyarbakır barosunun vicdanını parayla değiştirmemiş birçok değerli avukatı var. Ben de gerekirse o kurumların adını tek tek teşhir ederim!
Böyle bir yazı yazmak istemezdim. Yazıya onlarca kez farklı girişler yaptım ve her girişten sonra içim daraldığı için delete tuşuna basarak sildim. Gerçekten böyle bir yazıyı yazmanın utancını taşıyorum. Yıllarca eğitim- öğretim alanına emek vermiş, bu alanla ilgili onlarca konferans vermiş, yüzlerce makale yazmış, özel kurumlar işletmiş ve “kirlenmemek” adına özel sektörden elini ayağını çekmiş biri olarak ifade edebilirim ki, bu yazıyı içim kanayarak yazıyorum. Yazık, çok yazık…
Abdurrahim Kılıç