Birkaç gün yazı yazmayayım, dinleneyim, okuyucuyu da fazla sıkmayayım diye düşünüyorum, tam da günlük yazı yazma konusunda uyku moduna hazırlanıyorum, olmuyor.
Arkadaş, bu kadar renkli, hareketli, gündemi bol olduğu kadar yalanı bol ülke olur mu?
En çirkini, affedilmeyecek olan da ne, biliyor musunuz?
Halka söylenen yalanlar.
Kendisini var edene yalan söylemek, onu kandırmak dünyanın en aşağılık davranış biçimidir.
Anne-baba gibidir halk.
İnsan anne-babasına yalan söyleyip kandırır mı?
Sizi var edeni inkâr etmek gibidir.
Devleti var eden unsurlardan biri olan halkı inkâr etmek olur mu?
Olmaz, ancak oluyorsa da, yapan varsa, alfabeden bildiğimiz harfleri yan yana dizip adını da koyabiliriz; ÇAPSIZLIK!
Doğru konuşan da var elbette.
Cüzdan sahibi olanlar kadar vicdan sahibi olanlar da var.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nu izliyorum Fox TV’de, ilginç. Kendisine yapılan kumpasın nasıl olduğuna dair ince mesajlar vermeye başladı.
Özellikle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kendisiyle ilgili söylediklerine fena içerlenmiş olacak ki, onu gündemin tepesine yerleştirdi. Bundan sonraki süreçte ciddi bir hesaplaşmanın söz konusu olacağını şimdiden görmek mümkün, çünkü mızrak çuvala sığmıyor. Sığmadığı için de çok yere çok kişiye batarak rahatsız edecek. Rahatsız olanlar başkalarını rahatsız edecek, kirli ilişkiler, kirli çamaşırlar ortalığa dökülecek. Herkes kendini kurtarmaya çalışacak, başkalarını suçlayacak.
İçerde, dışarıda hesaplaşma başladı.
İktidar kanadından ayrılanlarla kalanlar arasında karşılıklı suçlamaların dozunun giderek artışına tanıklık edeceğiz. *
Derin bir temizlik şart.
Derin işlere derin temizlik.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılına temizlik yaparak hazırlanmak gerekiyor.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılını karşılayacağımız zamana az kaldı, bu kirliliklerinin hiç birinin temiz bir yüzyıla taşınmaması gerekiyor ki, aydınlık bir gelecek vaadi gerçekçi dursun.
Yoksa yalanla dolanla aydınlık olmuyor.
Yalan-dolan; karanlıktır, girdaptır, bireysel kurtuluş mantığına hitap eder.
**