Türkiye'yi sarsan büyük depremin yıldönümüydü, anmalar yapıldı. Sadece deprem bölgelerinde değil, tüm Türkiye’de anmalar gerçekleşti, acılar tazelendi, depreşti. Bir afet geride kaldı, ancak, yeni afetlere hazırlıklı olmak lazım.
Hazırlık nasıl olur?
İşin ehli insanlarla, liyakatli, becerikli insan ve kurumlarla olur.
Bunun içinde; hem merkezi hem de yerel yöneticilere yetki verirken iyi seçim yapmak lazım. Kırk düşünüp, bir karar vermeliyiz. Aksi takdirde, bütün felaketleri, kazayı, belayı, düşük yönetici profilini biz davet etmiş oluruz. Bunu yapınca da kimseye sitem hakkımız kalmaz, ayrıca olmaz da…
Bir yıl geçti, hala kentler yerde, tam anlamıyla ayağa kaldırılamadı.
Depremzedeler için barınacakları konutlar yapılmasına, teslim edilmesine rağmen depremzedelerin ve kentlerin sorunları çözüldü diyemeyiz. Hem merkezi hem de yerel yönetimler, aradan bir yıl geçmesine rağmen kendilerini gerçek anlamda ispatlayamadı, sorunları yüzde yüz çözecek bir performans ortaya koyamadı.
Anma gününde depremzedelerin sitemlerinden, sorunların tam anlamıyla çözülemediğini gördük.
Köklü çözümler gerçekleşmemiş. Mevcut çözümler bir yana, gelecekle ilgili çözüm parametresi de üretilmiş değil.
Ciddi bir deprem daha olsa, bir kat daha altında kalınacak, sorunlar daha da büyüyecek gibi bir izlenim var. Deprem bölgelerindeki dostlarımızla yaptığımız görüşmelerden de bunu anlayabiliyoruz. Kahramanmaraş, Malatya, Hatay’da da durum aynı; Merkezi hükümet/yönetimin yanı sıra yerel yönetimlerinde beceriksizliğini çok net görüyorum.
Yerel seçimlerin yaklaştığı şu günlerde, sorunlara yönelik çözümlerin siyasetin rantına kurban edildiğine tanıklık ediyoruz. Sadece deprem bölgelerinde değil, Türkiye'nin genelinde hala yerel yönetimlerin ne kadar önemli olduğunun bilinci ile hareket edilmiyor.
Kenti yöneteceklerin kabiliyet ve liyakatlerinden çok, siyaseten ‘duruşları’ tercih ediliyor. Öyle olunca da, belediyeciliği sadece ‘imar-rant’ aracı olarak gören zihniyetlerin tekeline teslim oluyor ve ediliyoruz. Belediye Başkan seçimlerinin yanı sıra Belediye Meclis üyesi seçimlerimiz de aynı mantık ile yapılıyor. Kendi alanın da uzman kişilerden çok, partiye yâda adaya yakın isimlerle donatılmış, sadece el kaldırıp indiren bir meclis’in kenti yönetme kabiliyeti de doğal olarak sınıfta kalıyor.
İmardan, şehircilikten anlamayan bir takım insanlar, kentin imarı ve şehirciliği ile ilgili parmak kaldırıp, indiriyor. Hizmet vermekten çok, cep şişkinliğini kontrol edenlerin kentlere yararı olamayacağı gibi ülkeye de yararı olmaz, böyle olduğunda insanlığa yararı zaten hiç konuşmamak lazım.
Tablo değişmedi, değişeceğe de benzemiyor. 31 Mart’a doğru giderken, kendi alanında uzman insanlardan oluşan belediye meclisi oluşturacak adayın ellerinden öpeceğim.
Hala zamanımız var, bekleyip, göreceğiz.
Başka illerden istemeye hakkımız yok, en azından Diyarbakır için böyle bir beklenti hakkımız var diye düşünüyorum.