Doğal afetlerin en büyüğü depremdir.
Diğer afetlerde evlere girmeye çalışılırken; depremde evden çıkmaya çalışılır.
Evini, malını hatta evladını bırakıp "kelebekler" misali herkes farklı yönlere kaçar.
Deprem'in şiddeti, büyüklüğü de afetin ve yıkımın büyüklüğüne delalettir.
Merkez üssü Kahramanmaraş olan iki büyük deprem yaşadık.
10 büyük ilin yıkıma uğradığı yüzyılın felâketi.
Gecenin sabaha yakın ve herkesin evde olduğu bir saatte. Bir iki dakika belki de daha az bir zamanda yıkılan kocaman binalar ve altında kalan on binlerce can.
Toplu ölümler ve yok olan aileler.
Kimin yasını tutacağını, kime ağıt söyleyeceğini bilmeyen şoka girmiş geride kalanlar.
Acı büyük. Dert büyük ve yas tutmak daha büyük.
Ancak geride kalanların yas tutma zamanı değil, yardımlaşma ve güç birliği yapma zamanı.
Diyarbakır'da deprem'in acısı büyük hemde çok büyük. İşin sevindirici yani yardımlaşma ve dayanışmanın da daha büyük olmasıdır.
Herkes elinde gelenin fazlasını yapmaya, yardıma ihtiyacı olana yardım etme telaşı içinde.
Bir fırında ekme aldım. Fırıncı fazladan iki somun ekmeği bana uzattı. Sorduğumda "bu da bizden, katkımız olsun" demesi gözlerimi yaşarttı. Elinden gelenin en iyisini yapması çok güzeldi.
Camiler, düğün salonları, okullar... Ve daha niceleri in kullanımına açılması, evinde, işyerinde, satın aldıkları ile insanlara yardım etme çabaları.
Gün birlik ve beraberlik günü.
Gün yardımlaşma ve dayanışma günü.
Kusur ve eleştiri değil, destek olma ve güzellikleri paylaşma günü.
Allah beterinden saklasın.
Acısı olanlara Sabri cemil ve enkaz altında olanlara kurtarmayı nasip etsin.
Hepimizin başı sağolsun.
Selam ve dua ile