Parti, STK, dernek, cemiyet v.s..Bu çerçeve içine sığan ne kadar kurum var ise, olağan yada olağanüstü kongreleri, demokratik zeminlerin içselleştirildiği ortamlarda salonlarda kazanılır.
Doğrusu da budur.
İstisnai durumlar hariç, bir-iki yâda birkaç liste olur, taraflar çıkar kürsüde konuşur, kendini ve ait olduğu anlayışı anlatır, geleceğe dair planlamalarını sunar, sonrasında takdir üyelerindir. En önemlisi de liderin, başkan adayının konuşma üslubudur ki, eşit koşullarda yapılan yarışlarda seçim kazandırır.
Cumhuriyet Halk Partisinin İstanbul il seçimlerinde tanık olduk. İki adaylı seçimde, Cemal Canpolat’ın konuşması, üslubu, salonda seçimi kaybettirdi diye yorumladım. O konuşurken, kendimi orada oy kullanacak üyenin yerine koydum, diğer adayı hiç tanımadığım halde, sadece adını duymuşluğum var. O dakika oyumu Özgür Çelik’e yönlendirdim. Daha sonra konuşmasının içeriği, üslubu devreye girince de sanalda olsa oyumu onun lehine sandığa attım.
Sanıyorum, o salonda bulunan tarafsız düşünen çok sayıda üye aynı şeyi yaptı, oyunun rengini netleştirdi. Siyaset kurumlarında uzun zamandır özlenen bir seçim atmosferine tanıklık ettik diyebilirim.
80 öncesi, sonrası, hatta 90 yılların ortalarına kadar Sendika, dernek, cemiyet, parti il, ilçe seçimlerinin kazanma arenası kongre salonlarıydı. Kitleyi etkileyen, doğru sözler söyleyen, ikna eden adaylar olurdu, ‘hodri meydan’ yapılırdı, yiğitçe kazanılırdı.
Sonradan bu değerler yok edildi, vaatler, yalan-dolan ikna yöntemleri, menfaat ilişkileri ile seçimler garanti altına alındı, seçimlere tek liste ile gidildi ve kazanıldı.
Adına da ‘Demokrasi zaferi’ denildi.
CHP’nin diğer illerde de seçimleri oldu, ancak tek listeli olduğu için heyecan yaratmadı, partililerin içine de sinmedi. İstanbul, diğer iller adına da demokrasi mücadelesinin kongre salonunda nasıl gerçekleşmesi gerektiğine ciddi bir örnek oldu.
*
CHP örneğini vererek demokrasi mücadelesinin ne kadar önemli ve anlamlı olduğunu, siyaset kurumlarının ‘Militan’ ve ‘Militarist’ anlayışın dışına çıkması gerektiğine vurgu yapmak istiyorum. Kazanacağına kesin gözüyle bakılan Cemal Canpolat’ın 32 oyla kaybetmesinin asıl nedeninin konuşma üslubu olduğuna bir kez daha vurgu yapmak istiyorum.
CHP açısından son derece önemli bir gelişme oldu İstanbul seçimi. Kendini merkeze koyan, her koşulda ‘yönetmek benim hakkımdır’ diyen bütün kesimlere ders niteliğindedir. Böyle olursa başarı gelir, bu tarz yerelde ve genelde iktidarı getirir. Sadece parti içi iktidarı hedeflemek bazen yetmeyebiliyor!