"Bu seçim, cennetin kapılarını açmayacak, ama biz bu seçimle cehennemin kapılarını kapatabiliriz "
Brezilya da seçim sloganıymış, iyiymiş.
Sorunlu ülkeler için son derece kullanışlı bir slogan.
Bize de uyar.
En azından cehennemin kapılarını kapatmak için harcanacak çabanın yakın zamanda olmasa da gelecekte, ileriye dönük huzurlu, sağlıklı, mutlu, umutlu günlerin gelmesine katkısı olur diye düşünürsek, 14 Mayıs günü yapacağımız iki hareket yeterli olacaktır.
Yani iki pusula, iki oy.
Biri, Cumhurbaşkanlığı için Kemal Kılıçdaroğlu’na, Milletvekilliği için de Cumhur ittifakı dışında diğer partiler.
Öyle görülüyor ki, yıllardır cenneti vaat edenler de 14 Mayıs tarihine kadar ‘iki arada bir derede’ misali ‘Sırat köprüsü’ üzerinde askıda duracak. Çünkü bütün kapılar kapalı onlara.
Hem İsa’dan hem de Musa’dan mahrum kalmak gibi bir durumun mahkûmları olmak da iktidar ve yandaşlarına nasip olsun, ne diyelim?
*
Doğrudur, hiçbir seçim cennetin kapılarını açmaz, ancak demokrasiye giden yolların kapılarını açabilir. Demokrasiyi araç değil amaç olarak gören ve algılayanların yüreklerine su serpebilir.
Onun için demokrasiye giden yolları cehenneme çevirmek isteyenlerin gayretlerini boşa çıkarmak, hangi ülkede olursa olsun, o ülkenin yurttaşlarının görevidir. Yurttaş olmaktan kaynaklı haklarını kullanmayanların hayatını cehenneme çevirmek isteyenler her zaman olacaktır.
Mesele; cehennem zebanilerinin yüzünü erken tanımaktır.
Toplum olarak, demokrasi trenini gasp edilmeden önce gözden kaçırmamak, toplu halde binmek ve sahiplenmek, cennetin kapılarını açmasa da, en azından cehennemin kapılarının kapalı tutulması anlamındadır.
Daha ne olsun?
Demokrasi treni kapıda duruyor.
Tek yapacağımız şey gözden kaçırmamak, araç olarak kullanmak isteyenlere fırsat vermemek, cehennemin kapılarını kapalı tutmaktır.
Gerisi kolay.
Kaybedilenler kazanılır, gidenler geri getirilir.