DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek ise HDK'yi Türkiye'nin gerçek meclisi, barış ve özgürlük isteyen gerçek mekanizması olarak gördüklerini ifade etti.
HDK 6. Genel Kurulu'nda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, HDK'nin bir bileşeni olarak kent meclislerini mahalle meclislerini nasıl birlikte örüleceğini görev olarak kabul ettiklerini kaydederek, "HDK'nin hak ettiği yeri, değeri kazanıncaya kadar hep birlikte mücadelemizi sürdüreceğiz" dedi. "HDK'nin salt bir siyasi mevzi, bir mücadele aracı değil aynı zamanda HDK'nin varlığı zaferin kendisidir" diyen Demirtaş, HDK'nin misyonuna ilişkin şunları söyledi: "Ulaşmak istediğimiz amacın kendisidir. Yeni toplumu var etmenin bizzati kendisidir. Siyasi partilerde örgütlenmek bir araç olarak amaca ulaşmak için son derece doğaldır. Ama HDK siyasi parti programını aşan doğrudan toplumda katılımcı demokrasiyi uygulamalı hale getirebilecek örgütlü toplumu yaratacak mekanizmadır. Bu konuda büyük eksikliklerimiz var. HDK'yi bilenler dışında geniş halk kesimlerinde HDK bilinmiyor. Bu kurumun ne kadar gerekli bir demokrasi aracı olduğunu anlatamadık."
'Tek adamlığın panzehiri öz yönetimdir'
Demirtaş, temsili demokrasi de yetkinin tek adamda biriktiğini ifade ederek, "Bunun panzehiri öz yönetimdir. Herkesin bir temsilcisinin olduğu mahalle meclisinde sorunları tartışmak bile bir demokrasi kültürüdür. Birbirini orada anlamak ve birlikte sorunları nasıl çözeceğini o mecliste birlikte tartışmaktır. Toplumu kendini yönetemeyecek bir hale getirip, 'Ben kralım, ben başkanım' deyip halkı hiçleştirmek en temel sorundur. Toplum örgütlü, demokrasiyi uygulayan bir toplum haline gelemezseniz bir birey bile olamazsınız. Dolayısıyla HDK sıradan yaklaşacağımız bir kurum değildir. HDK, toplumu bu anlamda örgütleyecek kurumdur. Burası bir siyasi parti değildir. Bir siyasi parti ile yaklaşırsak burayı küçültürüz. Siyasi partiler birer araçtır ve dardır" diye konuştu.
'Asıl demokrasi halk demokrasisidir'
Demirtaş, HDP'nin siyaset arenasında başarılı olabileceğini, fakat bunun tek başına bir demokrasi zaferi olmadığını ifade ederek, "Asıl zafer HDP'nin üzerinde yükseleceği örgütlü halk demokrasidir. Asıl halk demokrasisi budur. Asıl zafer öz yönetim olarak kavramsallaştırdığımız halkın kendi kendini yöneteceğiz mekanizmalardır" dedi.
'HDK, büyütmezsek zafer ertelenir'
Demirtaş, şunları söyledi: "HDK'nin ne olduğunu insanlar bilmezlerse, bu meclislerde örgütlenemezler, HDK'yi büyütemezsek, bizim için zafer çok uzak bir noktaya ertelenmemiş olur. Asıl sonuç alıcı mücadele budur. Geçmiş dönem özeleştirisini hepimiz bu şekilde verirsek başarabiliriz."
'Faşist ülkenin haini olmaktan gurur duyuyoruz'
Demirtaş, Cizre'de bu sabah saatlerinde yaşananlara ilişkin ise şunları söyledi: "2016 yılında sivil bir yaralıyı evinden ambulansla alınmasının mücadelesine sıkıştırıldık. Evet bu insani olarak küçük bir şey değil. Ama böyle bir şeye izin vermeyelim. Böyle lanet bir ülkenin yurttaşı olmak zorunda değiliz. Böyle bir devlet asla yurttaşın devleti olmaz. İnsanın yaşamının amacı devletin yaşamına endekslenmiş oluyor. Böyle bir yaşamı reddediyoruz. Böyle lanet bir anlayışı asla kabul etmeyecekler. Bize 'Son nefesimize kadar bu alçaklara teslim olmayacağız' diyorlar. Onlara göre biz bu devletin hainiyiz. Hangi devletin Kürt'ü katleden, insanın insan olarak görülmesine karşı olan, faşist bir devletin hainiymişiz. Böyle bir devletin haini olmaktan onur duyarız."
'Diktatörlük yapmak isteyenlere karşı o masada olacağız'
Yeni anayasa tartışmalarına ilişkin de görüşlerini açıklayan Demirtaş, "Biz özgürlükçü sivil demokratik eşitlikçi bir anayasa istiyoruz. Bunda tereddüt yok. Biz anayasa çalışmalarında olacağız, ancak AKP devletinin bir özgürlükçü anayasa yapacak inancıyla değil bunların hangi amaçla olduğunu anlatmak için o masada olacağız. Sivil özgürlükçü anayasa yapmak isteyenlere bizim kapımız açık diyeceğiz. Anayasal diktatörlük dayatmak isteyenlere karşı o masada dimdik duracağız. Keşke koşullar anayasa yapmaya elverişli olsaydı, yeni anayasa 'Bir yerde yaralı varsa oraya ambulans gönder' mi yazacağız? Darbe anayasasının mevcut kuralları takmayan özgürlükçü anayasası nasıl uygular. Bütün bunların tedbiri örgütlü ahlaki toplumdur" ifadelerini kullandı.
Ardından kürsüye gelen Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek ise direniş alanlarını selamlayarak başladığı konuşmasında, "Bugün özgürlük adına mücadele edip, toprağa düşenleri bütün yoldaşlarımı Seve Demir şahsında burada anıyor. Onların mücadelesine bütün halklar, inançlar olarak sahip çıkacağımıza inanıyorum. Sadece son 6 ayda 35 belediye eşbaşkanı arkadaşımız görevden alındı. Yüzlerce parti üyemiz tutuklandı" dedi.
'AKP, Kürt'e karşı çetelere destek veriyor'
Yüksek, bugün yaşanılanların nedeninin hem Türkiye'de hem de Ortadoğu'da yeniden bir hegemonya kurmak isteyen AKP gerçekliğiyle açıklayarak, "Bununla beraber artık köle gibi yaşamak istemiyoruz. Dünyadaki her halk gibi kendi kimliğimizle kendi vatanımızda özgürce yaşamak istiyoruz diyen bir halk gerçekliği var. Halklarımıza köleliği dayatan yüzyıl aşılıyor yeni bir yüzyıl açılıyor. Bu yeni yüz yıl olarak yaşadığımız bütün coğrafyada özgür olmak istiyoruz. Kendi halklarımızla ve bir siyasi statü olmak istiyoruz. Mesele budur. Bunun mücadelesini veriyorlar. Bu doğuşu engellemek için saldırıyorlar. Türkiye'nin öncelikli politikası Kürtler Ortadoğu'da hiçbir şekilde statü sahibi olmasın. Rojava bugün Cenevre'ye dahil olmasın diye bütün çabayı sarf ediyor. Kobanê sürecinde olduğu gibi Türkiye Kürtlere karşı savaşan güçlere destek vermiştir. DAİŞ gibi bir çeteye dahi destek vermekten uzak kalmamıştır" dedi.
'HDK Türkiye'nin gerçek meclisidir'
Türkiye'nin Kürt sorunu ve Ortadoğu politikalarına ilişkin de değerlendirmede bulunan Yüksek, şunları söyledi: "Ne olursa olsun Türkiye içinde ya da dışında Kürtler hiçbir kazanım elde etmesin üzerinden bir politika yürütülüyor. Bu yüzden ülkeyi kan gölüne çevirdiler, dışarıda da savaşın içine koydular. Sadece iktidarını korumaya çalışan AKP gladyosu kazanıyor, Türkiye halkları kazanmıyor. Bütün halkların kazancının yolu Kürtlerle birlikte ittifak kurmaktan geçiyor. Bu ittifakla Türkiye Ortadoğu'da da kazanırdı ama bugün her dakika ekonomik, siyasal olarak zayıflayan bir Türkiye gerçeği ile karşı karşıyayız. Bizler Kürt halk olarak, Kürdistan'da yaşayan bütün topluluklar adına şunu söylüyoruz; AKP'nin Kürtlere kaybettirmek politikasına karşı sonuna kadar direneceğiz. Bu mücadeleden asla geri adım atmayacağız. Çünkü doğru olduğunu, haklı olduğumuzu biliyoruz. Sonuna kadar bu mücadeleyi yükselteceğiz. HDK'nin çatısı altında olan bütün güçler ve kesimlerden de beklentimiz, hep beraber mücadele edelim. Kendimiz için demokratik bir gelecek için. Ortak bir vatanda birlikte yaşama varız. Kürt halkı olarak ne kadar zulme maruz kalırsak kalalım bu stratejimizden vazgeçmeyeceğiz. Bu anlamda bugün buradayız."
Yüksek, "HDK'yi Türkiye'nin gerçek meclisi, barış ve özgürlük isteyen gerçek mekanizması olarak görüyoruz" diye de ekledi.