Cizre’de ‘terörle mücadele’ adı altında büyük bir katliam yapıldığını iddia eden Demirtaş, yasaklar boyunca yaşananları ulusal ve uluslararası hukuka taşımak için belge ve delil toplama çalışmalarının süreceğini söyledi. Demirtaş ayrıca birkaç ay önce diyalog ve masaya dönmek için Kandil ile temasa geçtiklerini ancak Ankara’nın ‘geri dönüş yok, süreç yok’ dediğini aktardı. Raporun sunumunun yapıldığı salonda, “Cizre Anlatıyor” isimli bir video gösterimi de yapıldı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Cizre Çalışma Ekibi’nin hazırladığı Cizre Raporu, düzenlenen basın toplantısıyla sunuldu.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın sunumunu yaptığı rapor Cizre’de 14 Aralık 2015-2 Mart 2016 tarihleri arasında 79 gün sokağa çıkma yasağının yaşandığı döneme odaklanırken; 3-12 Mart tarihlerinde ilçede yapılan görüşme, tanıklık ve gözlemleri içeriyor.
Belgesel gösterimi
Basın toplantısı Cizre’de yaşananlara dair video gösterimiyle başladı. Cizre’deki bodrumda öldürülenlerden Mehmet Tunç’un sesinden kesitlerin de yer aldığı belgesel gösteriminde duygusal anlar yaşandı.
Daha sonra söz alan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, raporun detaylarına ilişkin konuştu.
Demirtaş, Cizre’deki sokağa çıkma yasaklarının başladığı andan itibaren yaşananları, hükümetin tutumunu, bodrumlarla ilgili tanıklıkları, operasyonların bittiği açıklamasının ardındaki süreci anlattı.
Cizre ile birlikte sokağa çıkma yasaklarının yaşandığı her yerde yaşananları raporladıklarını ve hukuki süreç için hazırlandıklarını belirten Demirtaş’ın açıklamaları şöyle:
“‘Terörle mücadele’ adı altında katliam yapıldı”
“Cizre’de ‘terörle mücadele’ adı altında büyük bir katliam yapıldı. Bir hükümetin eline silah almış insanlara karşı karşılık verme, karşı koyma hakkı var ama bunu yaparken iki şeye dikkat etmelidir.
“Birincisi elinde silah olan insanların silahını bırakmasının diyalogla sağlayabiliyorsa bunu sonuna dek kullanmak ve denemek zorundalar. Silahla karşılık vermek zorundaysa da tümüyle hukuka, insan haklarına riayet etmek zorundalar.
“İkisini yapmadan doğrudan yok etme amacıyla hareket ederse oradaki hükümet askeri müdahalesi meşruiyetini yitirir. Askeri ve polisi operasyonlar başladıktan sonra insan haklarına, savaş hukukuna uymuyorlarsa da ortaya ciddi suçlar çıkar.
“Cizre, Nusaybin ve benzeri yerlerde yaşatılan ve yaşanmaya devam eden bütün bu süreç hükümetin çok büyük suçlarının günahlarının ortaya çıkmasına neden olmuş vahşet tablosudur.”
“Hükümet diyalog kapılarını kapattı”
“Hükümet diyalog kapılarını kapattığını ve ilçe yıkılsa dahi operasyonları yapacağını duyurdu. Operasyon birimlerine net talimat verildi. İnfaz doğrudan talimatlar ile gerçekleşti. Büyük bir kısmı silahsız üniversite öğrencisiydi. İnfaz edilmeyeceklerine ve öldürülmeyeceklerine ilişkin garanti istiyorlardı öğrenciler. Aralarında yaralılar vardı. Dayanışmak için oraya gitmişlerdi.
“Şunu söylüyorlardı ve ‘biz burada olduğumuz sürece bize bir şey yapamazlar’. Bir nevi canlı kalkan oldular. İletişim kurmak imkansızdı. Daha sonra sayının 100’den fazla olduğunu öğrendik.
“Oradakilerin silahsız olduklarını bizden iyi biliyorlardı”
“Tüm girişimlerimiz sonuçsuz kaldı, hepsi orada ölecek ve öldürülecek mesajı veriliyordu bize. Oradakilerin silahsız olduklarını bizden daha iyi biliyorlardı.
“Amaç bir dehşet, korku psikolojisini Cizre’de ve onun üzerinden tüm Kürtlerde yaymaktı. Devletin ne kadar acımasız olabileceğini orada göstermek istiyorlardı. Bu gençler orada kurban olarak seçilmişlerdi.
“Başka cenazeler de getirilip bodrumlara konuldu”
“Cizre’nin değişik mahallerinde öldürülmüş insanların cenazeleri de getirilip bu bodrumlara konmuştu. Nasıl kim tarafından öldürüldüğü savcı tarafından incelenmesin olay mahallinde delil kalmasın diye Cizre’deki tüm cenazeleri üç bodruma koyup yakmışlardı.
“Cenazelerin büyük bir kısmı sadece bir kül yığınından ibaret olduğu için kimlik tespiti yapılamadı. 79 insanın cenazesi kimliği bilinmeyecek şekilde kimsesizler mezarlığına defnedildi.”
“Mutlaka hesap sorulacak”
Katliam yapan liderler şu ve ya bu şekilde mahkum olacak
“Genelkurmay bakanı, jandarma genel komutanı, emniyet genel müdürü ve siyasi sorumlular olarak cumhurbaşkanı, başbakan, sağlık bakanı, içişleri bakanı, Şırnak valisi ve kaymakamı ile ‘vur’ emrini veren, ‘hukukun dışına çıkabilirsiniz’ diyen herkes bu katliamdan sorumludur ve mutlaka bir gün yargılanacaklar.
“Başbakan bu olanlardan dolayı özür dilemek zorunda kalacak ve tarih önünde mutlaka hesap sorulacak.
“Tek derdimiz hesap sormak değil. Asıl ve acil konumuz mevcut durumu durdurabilmek.”
“Kandil’le temas kurduk, Ankara ‘geri dönüş yok’ dedi”
Demirtaş, sunumun ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Yaşanan savaşa dikkat çeken Demirtaş, dikkat çeken bir açıklama yaptı.
Çözüm için daha önce Kandil’le irtibata geçtiklerini ancak çağrılara hükümetin kulak tıkadığını söyledi:
“Ben burada belki ilk defa açıklayacağım. Birkaç ay önce bizim bir kez daha diyalog ve masaya dönmek için Kandil ile temasa geçtiğimizi hükümet biliyor. Onun için uğraştığımızı hükümet biliyor bunu reddeden hükümetin kendisidir. Biz bunu tekrarlayacağız fırsat buldukça diyaloga tekrar başlanması için iki tarafı zorlayacağız. Ama Kandil görüşmeye hazır olduğunu söylerken, Ankara’dakiler ‘asla masaya dönüş yok, süreç diye bir şey yok’ dediği müddetçe tek taraflı masa mı olur?”
Rapordaki Tespit ve Öneriler
HDP raporunda ise şu tespit ve önerilerde bulunuldu:
*Savaş ve çatışma öldürür; barış yaşatır.
*Sorunların karşılıklı diyalog ve müzakere temelinde çözülmediği durumlarda, toplumsal adaletten söz etmek mümkün olmayacak.
*Abluka kalktıktan sonra Cizre’ye gelen heyetler devlet yetkililerin gözünde “potansiyel terörist” muamelesi görmüştür.
*Abluka altına alınan kentlerde ortaya çıkan tahribatın onarılması, bağımsız komisyonların oluşturulabilmesi ile mümkündür.
*Yaşanan katliamlar ve Vahşet bodrumları Cizre halkının toplumsal hafızasında asla unutmayacağı bir dönem olarak yer almıştır.
*Ablukada kadınlara karşı işlenen savaş suçlarıyla birlikte, kadınların direnişlerini içeren kadın hakikatlerinin ortaya çıkarılması için bir çalışma yapılmalıdır.