Partisinin grup toplantısında konuşan BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, AKP ve paralel devletin iç içe olduğunu belirterek, "Hazırladığınız paket kabak çıkmıştır. Tıpkı Oslo ve Silvan'da olduğu gibi suçu karşı tarafa atmak için fırsat kolluyorsunuz. Süreçten beklentinizin olmadığı paketten ve heyete yaklaşımdan ortaya çıktı" dedi. Demirtaş, İmralı Adası'nın hükümetin yetkisinde olabileceğini ancak onun içindeki kişinin halkın önderi olduğunu ve kimseye bağlı olmadığını belirterek, "Size bağlı olan adanın soğuk duvarlarıdır. Bize bağlı olan Öcalan'ın sıcak yüreğidir" diye belirtti. Demirtaş, Rojava sınırında örülen duvar için 2 Kasım'da Nusaybin'de sınıra yürüyüş yapacaklarını kaydetti.
BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin grup toplantısında konuştu. Demirtaş, konuşmasına geçmiş Kurban Bayramı'nı kutlayarak başladı. Demirtaş, İslam coğrafyasının Kurban Bayramı'nı kan ve gözyaşı içinde karşıladığını belirterek, "Neredeyse İslam coğrafyasının tamamında ölümler devam etti. Bayramda kanın durmasına vesile olmadı. Ama yine bizler bayramların manevi gücüne inananlar olarak barışın ve özgürlüğün takipçisi olmaya devam edeceğiz. Onuru için direnen bütün halkların, Rojava halkının, Van'da bayramı açlık grevinde geçiren halkımızın bayramını özel olarak kutlamak istiyorum" dedi. Demirtaş, ayrıca Arap Alevilerinin bayramını da kutladı. Demirtaş, ölüm yıldönümü nedeniyle de Cegerxwin'i andı. Yine Lice katliamının yıldönümüne değinen Demirtaş, vicdan sahibi insanların katliamı andığını söyledi.
'Bahtiyar Aydın devlet tarafından öldürülmüştür'
Demirtaş "O dönemin hükümeti dahi Lice'ye giremiyordu. Bir ülkenin bir ilçesi günlerce devlet güçleri tarafından bombalandı. Tam 401 ev tahrip edildi. 17 sivil katledildi. Bu katliama dair dava bile açılamadı. Çözümden, demokratikleşmeden söz ediyoruz ya bakın bu katliam yakın tarihin acı olaylarından biridir. Bahtiyar Aydın bizzat devlet tarafından öldürülmüş ve bu bahane ile Lice halkı katledilmiştir. Lice'nin direniş tarihinden hesap sorulmak istenmiştir. Aradan geçen 20 yıla rağmen onurlu halkımız katliamın hesabını sorma sözü ile partisinin etrafında kenetlendi. O gün Lice'yi bitireceğini sananlar bugün o sokaklarda gezecek yüz bulamıyorlar" dedi. Demirtaş, Lice halkının ve onun direniş ruhunun ortadan kaldırılamadığını söyledi. Demirtaş, aradan geçen 20 yılın 12 yılının da AKP döneminde olduğun belirterek, faillerin AKP döneminde terfi ettirildiğini belirtti. Demirtaş, hakikatlerin araştırılmasının bundan dolayı önemli olduğuna işaret ederek, "Gazi, Dersim ve Lice ile hesaplaşılmadığı müddetçe, Türkiye'de şeffaf bir devletten söz edemeyiz. Sayın Öcalan görüşmelerde ısrarla hükümete paralel devlet mesajını veriyor. Türkiye'de bir paralel devlet yapılanması vardır. Türkiye'de iki devlet her daim yönetimdedir. Eğer AKP bu paralel devleti tasfiye ettiğini samimiyetle ortaya koymak istiyorsa, bunun tek göstergesi Ergenekon davaları değildir. Bu kirli geçmişle yüzleşmek ve hesap sormaktır. AKP ve paralel devlet iç içedir. Yeri geldiğinde bunu kullanan bir anlayış vardır. Paralel devlet barış ve çözüm süreçlerinde önümüzü en fazla kesen ve AKP'nin de çok rahatsız olmadığı bir durumdur" dedi.
Tutuklu vekil vurgusu
Paralel devlet anlayışı tasfiye olmuş olsaydı Özel Yetkili Mahkemeler'in olmaması gerektiğini söyleyen Demirtaş, "Bunlar paralel devletin yargı organlarıdır. Bunu kim kullanıyor şimdi, AKP kullanıyor. Tutuklu vekillerin ve 10 bine yakın siyasetçimizin tutuklanmasını bunlar yaptı. Talimatı siyasi iktidardan aldı. Yeni döneme başladık ama 7 arkadaşımız parlamento çalışmalarına katılamıyor" ifadesini kullandı. Tutuklu vekillere yönelik hükümetin açıklamalarını da eleştiren Demirtaş, "Daha yargı kararını vermeden bunların gözünde bu arkadaşlar suçludur. Bizim faaliyetlerimiz neyse Hatip Dicle'nin Kemal Aktaş'ın Faysal Sarıyıldız'ın faaliyetleri odur. Yargılanma nedenleri de budur. Savcı şiddeti örgütlemekle suçlamıyor. Dosyada tek bir çakı veya tırnak makası yoktur. Yaptıkları yürüyüşler ve mitingler vardır. AKP özel yetkili mahkemelerden memnun diye biz buna saygı göstermek zorunda mıyız? O mahkemelerde görev yapanların çoğu bizden daha politik. Yargıç ve savcı cübbeleri var ama kimi cemaatin kimi de iktidarın emrindedir. Çıkarları neyse dosyaya ona göre bakıp karar veriyorlar. Bu mahkemeler siyasi bir partinin hukuk komisyonu gibi ise biz bunların verdiği karar saygı duyabilir miyiz? Vekillerin tutuklu olmasının tek nedeni budur" diye konuştu.
'Paket kabak çıktı'
"Özel Yetkili Mahkemeler kalkmadığı müddetçe Türkiye'de hiçbir mahkemede bağımsız yargıdan söz edilemez" diyen Demirtaş, mahkemelerin adalet dağıtmadığı bir ortamda parlamentonun yeni dönem çalışması başlattığını söyledi. AKP hükümeti tarafından açıklanan "Demokratikleşme paketi"ne değinin Demirtaş, "Paketin açıklanmadan önceki sunumu hatırlamak lazım. 'Herkes şok olacak', 'Çok büyük süprizlerimiz var', 'Bugüne kadar yapılmış en büyük demokrasi hamlesi' dediler. Başbakan kanal kanal gezip pazarlama hamlesi yaptı. Bu ürün kapak çıktı. Evet 'Şok olacaksınız' demişlerdi. Bu kadar pazarlamanın ardından bu kadar ucuz ürün çıkınca herkes şok oldu. Kendisi bile paketi hazırlarken, sürpriz yumurta kadar heyecan yaratmadığının farkında olacak ki, 'Daha bekleyin süprizler olacak' dedi. Sanki pazarda ürünün pazarlayan işportacıdır. Ortadoğu kan gölüne dönmüş, Türkiye'de iç savaş arifesindeyken bir süreç başlamış ve bunun en kritik aşamasında Başbakan çıkmış 'bekleyin daha olacak' diyor. Niye bu pakette olmadığını açıklamıyor. Anadilde eğitimin kamusal alanda veya anadilde bütün hakların kamusal alanda serbest kalmasının önünde ne engel vardı ki bu pakette açıklanmadı. Kendilerine soruyorum. Akil İnsanlar Heyeti birçok bölgede öneri aldı. Herkes, anadil serbest kalsın dedi. Türkiye'nin neredeyse tamamına yakını Kürtlerin haklarının elinden alınmasının haksızlık olduğunu ve bunun yeni anayasa ile verilmesini ve Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılacağını söyledi. Ne engel o zaman. Toplum istiyor. Ordu mu engel? Yok. Sizin emrinizdedir. AB mi, Yunanistan mı, Esad mı karşı. Niye bu pakette bunlar yok. Kürtler bu kadar uygun koşullar hazırlamışken, PKK gerillaları sen rahat adım atabilesin diye sınırların dışına çıkmışken, biz BDP olarak bu kadar siyasi risk üstlenmişken, sen mikrofonların karşısına çıkıp 'yapacağız, edeceğiz' diyemezsin" dedi.
'Oluşan ortamı heba ettiler'
Demirtaş, "Andımız" meselesinin zaten toplumun vicdanında mahkum olduğunu, başörtüsü sorununun da verilen mücadele ile zaten aşıldığını söyledi. Demirtaş, anadilde eğitimin özel okullarda olmasını da eleştirerek, "Şimdi biz bunların hiçbiri Türkiye'ye zarar verir demiyoruz. Bu paket çok daha güçlü ve sorunları kökten çözen anlayışla hazırlanabilirdi. Oluşan ortamı heba ettiler. Başbakanı kendi köşesinde allayıp, pullayanlara söylüyorum. Bu ortam kolay olmuyor. Bu ortam başbakanın iki dudağının arasında değil. Bugünlere gelene kadar insanların canı ve kanı var. Şimdi adım atması için sunulan fırsatların kendi eli ile bitirilmesidir bu. Ne olacak şimdi? Bu kadar fırsatı ucuz ve çıkarcı şekilde değerlendirir, aylardır halka verdiğin sözleri yerine getirmeme ile Türkiye'yi nereye götüreceksin. 'Bizim amacımız siyasetin güçlenmesidir' diyen kendisi değil miydi? Bu bize verilmiş bir söz değil. İmralı'da Kandil'de denilmiş değil. Mikrofonlar önünde Başbakan söyledi. Pakette buna ilişkin bir şey var mı? Seçim barajını bile kendi çıkarlarını gözeterek düzenlemeye çalıştılar. TMK, CMK, TCK bütün bunlara ilişkin madde veya fıkra var mı? Yok. Avrupa Yerel Özerklik Şartı önemli bir şeydir. Sorunu çözmeyecek ama iyi niyet için önemliydi. Buna ilişkin hiçbir şey yok. Alevi yurttaşlara ilişkin bir şey yok. Sorsanız Hacı Bektaş Üniversitesi yaptı diyecekler. Hakaretin daniskasıdır. Yavuz Sultan Selim'e karşılık yaptılar. Nevşehir Üniversitesi'nde Alevi kültürü veya edebiyatı mı anlatılıyor. Hayır. Gidin ilahiyat fakültesine bakın Alevilik yok. Şimdi Hacıbektaş adı altında Alevileri asimile edecekler" dedi.
'Paketten memnun olan sadece AKP çevreleridir'
Demirtaş, "Beğenmiyorlar diye eleştiriyorlar. Gece gündüz kendilerine biat etmemizi istiyorlar. Paketin reklamını yapacağına taraflarla oturup müzakere edecektin. Heyetlerimiz defalarca hükümet ile yapılan görüşmelerde paket konusunda ortaklaşma istemiştir. Buna rağmen ısrarla paket AKP'nin siyasi rantına dönüştürülmeye çalışılmıştır. Paket kamplaşmayı derinleştiren bir pakete dönüşmüştür. Paketten memnun olan sadece AKP çevreleridir. Yürüyen müzakereler hükümetin onayı ve bilgisi dahilinde değil mi? İmralı ya giden devlet heyeti ve partimizin heyeti hükümetin bilgisinde gitmiyor mu? Peki bu paketi sürecin en kritik aşamasında açıklarken, Kürt ve Alevi sözcüğünü ağzına almamaktan imtina etmek nedir? Siyasi korkaklıktır. Korkmasanız çıkarsınız 'biz görüştük' dersiniz ve muhatapları ile anlaşıp ortak paket çıkarırsınız. Bunu yapmadığınıza göre süreçle ilgili beklentiniz yoktur. Tıpkı Oslo ve Silvan'da olduğu gibi suçu karşı tarafa atmak için fırsat kolluyorsunuz. Süreçten beklentinizin olmadığı paketten ve heyete yaklaşımdan ortaya çıktı" dedi.
'Size bağlı olana İmralı'nın soğuk duvarlarıdır'
Demirtaş, İmralı Adası'nın hükümetin yetkisinde olabileceğini ancak onun içindeki kişinin halkın önderi olduğunu ve kimseye bağlı olmadığını belirterek, "Size bağlı olan adanın soğuk duvarlarıdır. Bize bağlı olan Öcalan'ın sıcak yüreğidir. Bizim derdimiz akan kanının kalıcı olarak durmasıdır. Siz başka bir parti biz başka bir partiyiz. Sizin tabanınız var da bizim ki yok mu? Biz AKP sevdalısı değiliz barış sevdalısıyız. Gidişatınız iyi değil, inşallah Allah sonunuzu hayırlı eder. Seçimde sizin başınıza ne gelir, gelmez o halkın kararıdır. İnşallah bu sefer çıkacak şeyden büyük ders alırsınız. Bütün bu imkanlara rağmen kalıcı barışı getirmediğinizi için halk bunun hesabını soracak size" ifadesini kullandı. Demirtaş, hükümetin insani bir konu olan hasta tutsaklar konusunda bile tavrının belli olduğunu söyledi. "O günden bu yana hasta tutsaklar yaşamını yitiriyor. Bayram günü Diyarbakır'da Halil Güneş fenalaştı. Kendisini ziyaret ettiğinim için biliyorum. Hasan Kaçar sadece gözlerini oynatabiliyor. Elini ve kolunu kullanamıyor. Bu halde. Kendisine Adli Tıp Kurumu sağlamdır raporu veriyor. Bunun gibi 526 tutsak var. Bunlarla ilgili defalarca görüşme yaptık. Süreçle ilgili değil insani bir şeydir diye. Sadece gözünü oynatan tutsağa sağlam diyorsan senin hekimlikle ilgin yok" diyen Demirtaş, bütün bu gelişmelerin paketle ilgisinin olmadığını ancak yapılmadığını söyledi.
'Suriye'ye müdahale olsaydı Türk askeri Kürdistan'ı işgal edecekti'
Demirtaş, Rojava'da yaşanan sorunların da paketle ilgisinin olmadığını, Kürtlere bakış açısıyla olduğunu bunların değişmesi yerine tam tersine döndüğünü söyledi. Demirtaş, hükümetin Suriye politikasını Kürtlerin hak almaması üzerine kurduğunu belirterek, "Önce NATO'yu göreve davet ettiler. Müdahale istediler. Bu olsaydı Türk askeri Kürdistan bölgesinde işgal yapacaktı. Bu olmayınca çeteleri devreye soktular. Türkiye çetelerle gayri resmi askeri müdahale yaptı. Silahı bitince mermisi, parası bitince parası gönderildi. İnkar edecekler. Hangi devlet bu suçu üstlenebilir. Bu çeteler orada sivil katliam yaptılar. Kendi toprağında kendini savunan bir halka karşı katliam girişimi yaptılar. Öyle bir noktaya gelindi ki AKP bile savunamaz oldu. Bu silah geri dönüp kendilerini vurmaya başladı. Şimdi tekrar politikalarını gözden geçirme kararı aldılar. Halen çeteler siyasi olarak destekleniyor. İslam hukukunu bilen Davutoğlu'na soruyorum. İslam coğrafyasında Müslüman'ın Müslüman'a cihadını nerede okudun. Kürtler orada Türkiye'nin toprağına göz mü diktiler. Kimin toprağını kime karşı koruyorsunuz. Çeteleri orada desteklerken içerde yürüyen süreci dinamitlediğinizi fark etmiyor musunuz?" dedi.
'2 Kasım'da Nusaybin'de sınıra yürüyeceğiz'
Konuşmasının devamında Rojava sınırına örülen duvarı da eleştiren Demirtaş şunları kaydetti: "Kürt bölgesi ambargo altında. Gazze gibi. Bu tarafta AKP'nin öbür tarafta Semelka'da Kürt tarafının. Bunun kırılması için gücümüzü kullanacağız. Güney Kürdistan hükümeti politikalarını gözden geçirecektir. Bundan kuşkumuz yok. AKP şunu iyi bilmeli biz Rojava sınırındaki duvarı asla kabul etmeyeceğiz. 100 yıl önce tel örgüler ve mayınlarla böldüğünüz Kürt halkını bir kez daha bölemeyeceksiniz. 2 Kasım'da Nusaybin'de sınıra yürüyeceğiz. Ambargo kalkmalıdır. Sınırlar insani yardıma ve günlük ticarete açılmalıdır. Duvar örülmesine son verilmelidir. Çetelere desteğe son verilmelidir. Eğer bu konularda hükümet samimi adım atarsa biz bunun güçlenmesi için elimizden geleni yapar ve o gün Nusaybin'de büyük bir şölenle bunu destekleriz."
Pilotların serbest kalmasında dahi Türkiye'nin çeteler üzerindeki etkisini ortaya koyduğunu belirten Demirtaş, "Lübnan'da bulunanlar bu ilişkiyi bildiği için 2 Türk pilotu esir aldı. Hükümet iyi ilişkilerinin olduğu bu El Kaide'ci güçlerle pazarlık yaparak pilotları serbest bıraktırdı. Öyle büyük diplomatik bir başarı yok" dedi. Yerel seçim çalışmalarına değinen Demirtaş, "Yerel seçim sorunların çözümü açısından Türkiye toplumuna fırsat sunabilir. BDP ortaya koyacağı performans ile buna adaydır. Batıda da HDP yapacağı çalışma ile sorunların çözümüne aday olacağını ortaya koyacak. Bu proje basit bir partiler arası proje değildir. Türkiye'de farklı halkların birbirine mecbur olduğu ve bu toprakların herkesin ortak toprağı olduğunun formüle edilmiş halidir HDP. Bizler bu projenin arkasında bütün gücümüzle çabalayacağız. HDK ve HDP'nin kongreleri olacak. Şimdiden kendilerine başarılar diliyoruz" dedi.
( DİHA)