Diyarbakır'da kayıp yakınları ve İHD Diyarbakır Şubesi tarafından organize edilen "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" oturma eylemine katılan BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, oturma eyleminin arından basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularına yanıtladı. Mardin'in Nusaybin ilçesi ve Qamişlo sınır hattına örülmek istenen "utanç duvarı"nın inşaatının bugün tekrardan başladığına dair bilgilere ilişkin kendisine soru yöneltilen Demirtaş, "Bu hükümetin sözünü tutmadığı anlamına geliyor. Duvar örmek korkunun işaretidir. Türkiye'de sınırlara duvar örülerek daha büyük sorunların oluşmasına asla izin vermeyeceğiz. Halk bu konuda çok tepkilidir, tepkisini en üst düzeyde gösterdi. Bu sadece BDP'nin meselesi değil, Türkiye'nin batısının da buna ses vermesi gerekir. Türkiye'nin herhangi bir sınırında duvar örme çalışması var mı? Niye Kürtler arasına duvar örülüyor. Bunu çıkıp açıklasınlar. Bir yandan 'Kürt sorununu çözüyorum' diyecek öbür yandan duvar örecek. Tarihte örülen bütün duvarlar o devletlerin tarihine utanç diye yazılmıştır. AKP tarihe bu utancı yazdırmak istiyorsa kendisi bilir. Ama biz bu utancı asla kabul etmeyeceğiz. Bu duvarı yapamayacaklardır. Halk elinde sonunda o duvarı yıkar" diye konuştu.
Demirtaş: Heyet bizim uygun gördüğümüz şekilde şekillenip gidecek
Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun geçtiğimiz yıl Diyarbakır'da yaptığı bir konuşmasında Davutoğlu'nun "Sınırların artık ortadan kalkması gerekir. Sınırların esnemesi gerekir. Doğru politika budur" şeklindeki sözlerini hatırlatan Demirtaş, "Halkın orada yaptığı miting iyi anlaşılmalıdır. O daha başlangıçtır. Biz sınırın ticarete açılması gerektiğini inancındayız. Doğru olan politika budur" diye belirtti. Gazetecilerin İmralı Adası'na giden heyete ilişkin yönelttiği soruyu da cevaplayan Demirtaş, "İsmim sunulmamıştı. 3 arkadaş bildirilmişti ve 3 arkadaşta gitti. Heyetlerimiz bizim uygun gördüğümüz şekilde şekillenip gidecek. Önemli olan sürecin bir şekilde canlanmasını sağlayabilmektir. Şu anda süreç tıkanmış durumda ilerlemiyor. Dolayısıyla heyetlerin gidip gelmesi yeni gelişmeleri sağlayabilir. Özellikle Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kırılması, kendisinin dış dünyayla temas sağlayabilmesi için biz çaba sarf ediyoruz" dedi.
'Allah Bülent Arınç'ın yardımcısı olsun, işi zor!'
Bülent Arınç'la Başbakan arasında yaşanan krize ilişkin de görüşlerini dile getiren Demirtaş, "Hükümet içerisinde uzun süredir benzeri rahatsızlıkların olduğunu biliyoruz. Bakanların birçoğu Başbakan'ın arkasını toplamakla meşgul. İş öyle bir noktaya vardı ki artık Başbakan'ın ortaya attığı bu akıl almaz tartışmayı makul bir hale dönüştürebilecek hiç kimse yok. Yani hiç kimse artık bu saçmalığı düzeltemiyor. Başbakan 'Ben onu kastetmedim' diyor ama onun ne söylediğini herkes çok iyi biliyor. Türkiye'yi ve hepimizin evini kendi evi olarak görüyor. Kendisini de hepimizin babası olarak görüyor. Hiddetli bir baba olarak ta herkese parmak sallayıp, yaşamanı dizayn vermeye çalışıyor. Başbakan'ın böyle bir yetkisi yoktur. Diktatörlerin bile böyle bir yetkisi yoktur. Kendisi kendini bir diktatör olarak görüyorsa, onda bu yetki yoktur. Öyle bir hale geldi ki Bülent Arınç bile düzeltemiyor. Başbakan'ın dağıttığını toparlamakta ustadır ama kendisi bile bu konuda yardımcı olamamıştır. Allah yardımcı olsun Bülent Arınç'a, onun işi de zor. Bütün Türkiye o zulmü çekiyor. Kendileri de biraz çeksinler. Biz bütün Türkiye olarak Başbakan'ın kahrını çekiyorsak birazda onlar çeksin. Onlar bugüne kadar eleştirmeyerek, yanlışlarına göz yumarak Başbakan'ı şımartarak bugüne getirdiler" diye belirtti.
'Valiliğin açıklaması görüntü kirliliği şeklinde'
İmralı'ya gidecek olan heyete karşı tutumları kabul etmediklerini daha öncede dile getirdiklerini belirten Demirtaş, "İsimler konusunda inatlaşmaya gitmek doğru değil. Hükümet inatlaşmaya girdikçe yanlış yapar. Bu tür yanlışlardan dönülmüş olması hangi gerekçe ile olursa olsun önemlidir. Biz sadece o kısmına bakıyoruz. Herkesin gidebilmesi gerekir" dedi. Diyarbakır'daki "Ne Mutlu Türküm Diyene" yazılı tabelanın valilik tarafından kaldırılmasına ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Demirtaş, "Valiliğin açıklaması görüntü kirliliği şeklindedir. Yani o gerekçe ile kaldırmışlarsa her halde yenisini yapacaklar. Eğer sürecin gereği olarak ve Diyarbakır gibi Kürt yoğunluklu bir şehirde o söz anlamını yitirmiştir o nedenle kaldırılmışsa bunun anlamı olabilirdi ama valilik 'paslandı diye kaldırdık' diyor. Irkçı, tekçi, etnisiteyi öne çıkaran sloganların topluma dayatılmasının doğru bir tarz olmadığın dile getiren Demirtaş, kaldırılmasının doğru olduğunu ancak hükümetin ve valiliğinde arkasında durması gerektiğine dikkat çekti.
'HÜDA-PAR bize karşımı iktidara karşımı kuruldu?'
Demirtaş, Batman'da HÜDA-PAR üyesi oldukları iddia edilen kişilerin silahlı saldırısı sonucu Özcan Temel'in yaşamını yitirmesinin ardından yaşanılanlara ilişkin soruya da cevap verdi. Demirtaş, bu konuda şunları söyledi: "BDP, HÜDA-PAR tartışması olarak yansıtılıyor. Öyle bir şey yok. Bizim HÜDA-PAR'la ya da başka bir partiyle çatışmamız yok. Herhangi bir siyasi parti siyasi çalışma yürütürken, bugüne kadar bizim fiili engelimizle karşılaşmadı. Kendileri de çok iyi biliyor ki karşılaştıkları engel gidiyorlar açıkça BDP'li olduğu bilinen, BDP'de yöneticilik yapan esnafın camına kendi partilerinin afişlerini asmaya çalışıyorlar. Sonra izin verilmedi, BDP bizi engelledi diye kıyameti koparıyorlar. Kusura bakmayın ama biz gelip sizin partinize BDP bayrağı asıyor muyuz? Batman Valisi ve emniyet iyi biliyor. İki kişi mahallenin ortasında kaleşnikoflarla bildiri okudular." diyerek, siyasi çalışmanın böyle bir yapıldığını sordu. Ulusal birliğe zarar verecek hiçbir politikayı kabul etmeyeceklerini belirten Demirtaş, "Kendileri bu birliğe katkı sunmak istiyorlarsa doğru yol bellidir. BDP ile çatışarak olmaz. Daha kendilerinin ağzından tek bir hükümet eleştirisi duymuş değiliz. Bu nasıl muhalefet partisi anlamış değiliz. Hep BDP'ye, Kürt hareketine hakaret. Bize karşımı kuruldular yoksa iktidara karşımı kururdular buna karar versinler."
'Göstermelik bir operasyon da olabilir'
Demirtaş, sonra olarak Adana'da ele geçirilen roket başlıklarına ve devletin El Kaide'ye desteğine yönelik sorulan soruya ise, "Başbakan bu konuda sessiz kalıyor. Uluslararası kamuoyunun tepkisi çok yükseldi. El Kaide'ye bağlı güçler ciddi sivil katliamlar yaptılar. Şimdi artık savunulabilecek durumu kalmadı bunun. Geri adım atmak zorunda kaldılar. Fakat yardımın tam kesildiğini söylemek imkansız. Sınır kapıları şu anda denetimsiz, kontrolsüz bir şekilde çetelerin geçişine açık. Nereye gittiği, kim tarafından hazırlandığı, oraya kadar nasıl geldiği? Tüm bunların açıklanması lazım. Türkiye içinde bazı güçlerin birbirine karşı operasyonudur. Yoksa o kadar malzeme toplandığı ya da yüklendiği sırada devletin haberi yok muydu? Adana'da yakalayan güç ayrıdır. Bütün onları Türkiye'de örgütleyip oraya götüren ayrıdır. Ama ikisi de Türkiye içindedir. Devlet kurumları birbirine operasyon yapmıştır. Göstermelik bir operasyon da olabilir" diye yanıtladı.
(diha)