TİGRİS HABER - TÜİK tarafından her yıl yapılan Yaşam Memnuniyet Araştırması sonuçlarına göre son iki yıldır Türkiye’de en mutsuz insanların Diyarbakır’da yaşadığını belirten Eren, Diyarbakır halkının mutsuzluğunun sebepleri arasında kuşkusuz Kürt sorununda çözümsüzlük, adaletsizlik ve baskılar yer almakla birlikte Diyarbakır halkının gün geçtikçe yoksullaşmasının da büyük bir rol oynadığını belirtti.
Sabah 5’te bir kilo ucuz et için sıraya girip saatlerce bekleyen yurttaşlar olduğunu belirten Eren, tanınmamak için havanın kararmasını bekleyip çöpten yiyecek toplayan nenelerimizin ve amcalarımızın sayısı gün geçtikçe arttığını ifade etti.
Çiftçilerin sorunlarından, artan ev kiralarına, depremde ağır hasar alan binalara da değinen Eren, Diyarbakır’ın deprem bölgesinden çıkarılmasını eleştirerek, esnaf ve sanatkârlara verilen kredilerin faizlerinin arttırılmasını da adaletsizlik olarak nitelendirdi. Elektrik kesintilerini, kentte yaygınlaşan uyuşturucu kullanımını, hastanelerde yaşanan sorunları ve ekolojik yıkımlara da değinen Eren, İktidar yetkililerine Diyarbakır halkına yapılanlar ayrımcılık değil midir ve bu ayrımcılığa son vermek için daha ne kadar bekleyeceksiniz sorusunu sordu.
Serhat Eren’in yaptığı konuşmanın ana başlıkları şöyle
Bu sorunlar yetmezmiş gibi, şimdi de kentimiz deprem bölgesinden çıkarıldı ve esnaflarımızın çektiği kredilerin faizleri artırıldı. Diyarbakır halkının acısını, kayıplarını ve yaşadığı zorlukları görmezden gelmek nasıl bir adalet anlayışıdır?
6 Şubat depremleri sonrasında, Diyarbakır’da tam 2082 iş yeri yıkıldı. 411 kişinin yaşamını yitirdiği, 3 bin 252’si ağır hasarlı, 1828’i orta hasarlı 30 binin üzerinde az hasarlı bina olmasına rağmen nasıl olur da deprem bölgesinden çıkarılır.
Daha ne olması gerekiyordu.
Diyarbakır esnafımızın feryadını duyun! Diyarbakır’ı yeniden deprem bölgesi ilan edin ve esnafımızı bu faiz yükünden muaf tutun. Yalnızca Diyarbakır’a değil, bölge kentlerine de hizmet veren kamu hastanelerinde, radyoterapi cihazları ve radyasyon onkolojisi uzmanı sayısının yetersizliği büyük bir sorun olarak karşımızda duruyor. Işın tedavisi gibi hayati öneme sahip hizmetler, sadece tek bir kamu hastanesinde verilebiliyor. Hastane önlerinde oluşan uzun kuyruklar, randevu sistemindeki aksaklıklar, eski ve yetersiz tıbbi cihazlar…
Sorunlar saymakla da bitmiyor.
Son olarak Diyarbakır’da yaşanan ekolojik kıyımlara ilişkin de bir iki şey söylemek istiyorum. Kentimizde bir taraftan Şenyayla’da, Lice’de orman ve ağaç kıyımları yaşanırken, diğer taraftan Dicle başta olmak üzere, nehirleri ve akarsuları kirletiliyor. Bakın bu fotoğraflar Şenyayla bölgesinden. Birilerini zengin etmek adına 3 yılda yaşanan değişime bakın. Bu fotoğraf vicdana, adalete, ekolojik yaşama sığar mı? Bu ormanlar, bu ağaçlar Kürtlerin yaşadığı coğrafyada talan edildiği için mi sessiz kalıyorsunuz?
Diyarbakır halkına yapılanlar ayrımcılık değil midir?
Bu ayrımcılığa son vermek için daha ne kadar bekleyeceksiniz? (Haber merkezi)