Değer; günlük yaşamımız içinde çok sıkça kullanmakta olduğumuz anlamlı bir kavramdır. Değer sadece ekonomik anlamda bir üretimde yaratımı değil; bir düşünce, sanatsal bir eser ve bazen de bir sürece damgasını vuran kişi olmaktadır.
Bir değerin kalıcılığı ve etki gücünün yüksek düzeyde olması, onun dayandığı temellere ve onda somutlaşmasına; yerelden evrensele uzanan özellikler göstermesine bağlıdır. Bu durumda, onun güç ve etkisi katlanarak artmaktadır.
Evrenselleşen ve toplumsallaşan bu değerler birey ve toplumların hafızalarına kazınarak günümüze kadar gelir. İlkeleri insanlığa ışık olur. Binlerce yıllık tarihsel süreçlere damgasını vurur. Veya kendi alanında yeni bir tarz, yeni bir çığır açar.
Eğer değer toplumsallaşıp, bazı nesnelerde kendini simgelerse hafızalara daha güçlü kazınır ve etrafında bir güç oluşturur. Ve zamanla bu simge amaç için bir araç işlevi görmeye başlar. Derinleştikçe ve yaygınlaştıkça da kendi sınırlarının dışına taşarak, evrensel bir özellik kazanır. Ona getirilmek istenen sınırlandırmalar ise evrenselleşmesini engelleyemez. Güçlü temellere dayanan değer yoluna devam eder.
Değer’in böylesi objektif bir özellik kazanması için sıradan olmanın ötesinde olması gerekir. Sıradan özellikler ne genelleşir nede evrensel bir özellik kazanır. O zaman değer’in günlük yaşamın ötesinde bir yücelik ve nitelik kazanması önemlidir. Günlük yaşam içerisinde kimi öğeler önemli olabilir, fakat bahsetmek istediğimiz anlamda bir değer özelliği göstermez.
Değer vermek, düşünmek ve algılamakla da bağlantılıdır. Bu yüzden neye nasıl değer verdiğimiz kişilere, ilgi alanlarına, ihtiyaçlara göre değişmektedir. İnsanlar duygu ve düşüncelerine göre beğenip beğenmemeye göre bir değer biçmektedir. Onun yargısını etkileyen birçok neden olabilmektedir. Bu değişkenlikte bireysel, toplumsal algıdan, kişisel beklentilere kadar bir dizi neden, değer vermeyi etkilemektedir.
Bireylerarası ilişkilerde değer sübjektiftir. Kim kimin için ne derece değerlidir veya değildir. Burada değişkenlik değer kavramının değişkenliğinden değil, bireyin olay ve olguları yorumlama biçim ve yöntemlerinden kaynaklanmaktadır. ‘’Değerli’’ olarak baktığımız insan bizim doğrularımıza, ölçülerimize göre değerlidir. Veya onu objektif değerlendirme yerine, sübjektif yaklaşıyorsak ‘’değersiz’’ değildir. Kendi ölçü ve koşullarımıza uymayanı değersiz görmemiz tümüyle duygusaldır, özneldir; yargılama kişisel ölçünün sonucudur. Burada değerlendirme görelidir. Değerin kendisi ise gerçektir ve başkalaşmaz.
Değerler ideal gerçeklerdir ve sübjektif yaklaşımlara göre değişmez. Gerçek değer, koşullar değişse de değişmeyendir.