2007'de öldürülen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetiyle ilgili hukuki süreçte hareketlilik varken, devletin tepesinden de görüşler gelmeye devam ediyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu, Fethullah Gülen Cemaati'ne yakın olduğu iddiasıyla gündeme gelen polislerin ifadesi sırasında Dink ailesiyle temasa geçip geçmediği sorusunu Habertürk Gazetesi'ne yanıtladı.
"Hrant Dink’i ben akademik hayatımda tanıdım, entelektüel camiada da sevdiğim, saydığım bir insandı. Birkaç konferansta da birlikte olduk. Hatta şunu hiç unutmam: 11 Eylül’den kısa bir süre sonraydı. İstanbul Barosu’nda birlikte bir açık oturumdaydık. 'Bizim oğlanı orada esmer görünce Türk-Müslüman zannetmişler, dövmüşler. Biz gavur bile olsak, sizin gavurunuz, bu toprakların gavuruyuz' dedi. Bir kere Hrant Dink cinayeti tesadüfi bir cinayet değil. Katledildiği günü hiç unutmam. Haber bana geldi, çok üzüldüm. Abdullah Bey (Gül) Dışişleri Bakanı’ydı, onu aradım. Ben İstanbul’da, o Ankara’daydı. 'Bütün diasporayı İstanbul’a cenazeye çağıralım. Bizim büyükelçilerimiz resmen arayıp davet etsin' dedim. Çağırdık, hepsi geldiler. O bir devrimdi. Sonradan, gelenlerin arasında bize karşı çok sert olan birçoğuyla kamuoyunun bilgisi olmadan görüştüm. Hepsi de, 'Biz Türkiye’nin böyle olduğunu bilmiyorduk' dediler. Bir, hükümetin onları davet etmiş olması onları şoke etti. İki, halkın Hrant Dink’e sahip çıkması. Bizim bu tabuları birer birer kırmamız lazım."
Buna göre, Davutoğlu'nun anlattığı anı sırasında Hrant Dink'in oğlu Amerika'da okuyordu.
Aile ile görüşme sinyali
Davutoğlu, Hrant Dink'in ailesiyle görüşüp görüşemeyeceğini ise "olabilir" diye değerlendirdi.
"Olabilir tabii. Mesela ben Ermeni kimliği dolayısıyla değil, kendisine güvendiğim için Etyen Mahçupyan’ı başdanışmanım yaptım. Cumhuriyet tarihinde bir Ermeni vatandaşımızın geldiği en önemli kamu görevi. Dediğim gibi bu tamamıyla onun entelektüel kimliğiyle alâkalı ama ne konuşmaktan çekinirim, ne bunları tartışmaktan... Bütçe konuşmamda muhalefete seslendim. 'Mahallelerinizden, semtinizden çıkın' dedim. 'Güçlü olduğunuz yerlerde konuşmayın, zayıf olduğunuz yerlere gidin. Tunceli’de de herkes maskeleri indirsin' dedim. Bu maskeler indiğinde, yani insan açıkçası gizli bir riyakârlık şekline dönüşmüş olan farklı görünme arzusu bittiğinde her şey doğallaşacak."
Davutoğlu, 2015 genel seçimleri öncesi olası saldırılara karşı da önlem aldıklarını söyledi, "Devlet demek tedbir demektir. Tedbir demek bir tehlike varsa onu sezmektir. Seçimler öncesi hep bir şeyler oldu. Çözüm süreci ilerlediğinde hep bir şeyler oldu. Bu yüzden tehlike var ve biz de tedbirlerimizi alıyoruz" dedi.
Erdoğan, Cemaat'i faili meçhulle suçlamıştı
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin kamu görevlilerinin yargılanmasıyla ilgili soruşturmada ifadeler de sürüyor. Son olarak dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah da ifade verdi.
Soruşturma kapsamında daha önce de Emniyet İstihbarat Dairesi'nin eski başkanları Sabri Uzun ve Ramazan Akyürek ile dönemin İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör ifade vermişti. Dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay da ifadeye çağrıldı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da, isim vermeden Gülen Cemaati'nin faili meçhul cinayetlere karıştığını söylemiş, "Eğitimden, hizmetten, himmetten bahseden yapının birtakım kirli cinayetlere, faili meçhul cinayetlere bulaştığını dahi bugünlerde öğreniyoruz" demişti.