Daha iyi anlıyorum. Şiirlerin hocası Cemal Süreyya’nın uzaktan seni seviyorum demesini, şiirlerin ustası Atilla İlhan’ın ben sana mecburum deyişini, yalnız şiirlerin kalabalık adamı Özdemir Asaf’ın sende gördüğümü başkası görecek diye ödüm kopuyor mısralarını, şiirlere can veren Can Yücel’in her şey sende gizli dizelerini.
Şimdi daha iyi anlıyorum. Mesela Abdüsselam El-Uculi’nin seni bekliyorum şiirini, Adonis’in sevgi evini, Bertolt Brecht’nin sorular dizelerini, Cesar Morro’nun saçlarının görkemli dumanlıyla geliyorsun gecede, Herman Hesse’nin kimsesiz akşam şiirindeki titreyen mısraları.
Ve daha iyi anlıyorum. Şiirlerin imparatoru Cemal Safi’nin Ayşen mısralarını, söz sultanı Abdürrahim Karakoç’un Mihriban şiirinin titreyen dizelerini, kelimelerin prangalarını kıran Ahmed Arif’in hasretinden prangalar eskittim demesini, kelimeleri yakan Sezai Karakoç’un Mona Roza şiirindeki cümleleri işleyişini, heceleri çıldırtan Cahit Sıtkı’nın desem ki şiirini daha iyi anlıyorum.
Zamanla daha iyi anlıyorum. İvan Minyati’nin onu bildim bileli şiirini nasıl yazdığını, Konstantin Simonov’un bekle beni dizelerini nasıl yaktığını, Lolse Bogan’nın yüz aşk sonesinden XLV ‘nin nasıl yazıldığını, V.V.Mayakovski’nin Lili demesini, Roni Nargulies’in siyah özüm şiirini nasıl işlediğini, Paul Eluard’ın kimseler bilmez beni demesini, Tagore’nin beni bağışla seni seviyorum şiirini pey der peyi nasıl işlediğini.
Eskisinden daha iyi anlıyorum. Mesela Ümit Yaşar Oğuzcan’ın bir gün sevdiğimi anlarsın cümlelerini nasıl nakş ettiğini, Hasan Hüseyin Korkmazgil’in Ağustos çıkmazı dizelerinin nasıl oluştuğunu, Neyzen Tevfik’in anladın mı şiirinde ki manayı, Ateol Behramoğlu’nun aşk iki kişiliktir demesini, Yavuz Bülent Bakiler’in cebeci istasyonu mısralarını nasıl yazdığını, Sabahattin Ali’nin çocuklar gibi şiirini yakıp küllerinden şahlandırdığını, Selçuk Bekâr’ın gözlerinde dizelerini eskisinden daha iyi anlıyorum.
Ve ben şimdi daha iyi anlıyorum. Sigara dumanı kadar yalnızlığımı, duygularımın pamuk ipliğiyle hallaçlanmalarını, morg alfabesinde kelimelerimin uzanışını.
Artık daha iyi anlıyorum. Yüreğimin denizindeki medceziri, acılarımın sahile tutunmalarını, hüznün kıyıda nöbetlerini, duygularımı öldürüp intihar süsü vermelerimi.
Daha iyi anlıyorum. Bu mısraları nasıl yazdığımı, dudağımda suni teneffüslerle yaşayan cümlelerimi, kalemimin kıyısında ölü sözcükler, onları sayfalarda yaşattığımı ve anlıyorum, yalnızlıklar şairi Devran Sinanoğlu olduğumu.