Daha fazla oyalanmaya ne gerek…

Zülküf Kışanak

Devletin her türlü imkan ve kabiliyetine rağmen iktidar partisi AKP ile ortağı MHP’nin ağır yenilgisiyle sonuçlanan son yerel seçimlerden bu yana, daha doğrusu ana muhalefet partisi, Cumhuriyetin kurucu partisi, sosyal demokrat parti olarak bilinen CHP’nin birinci parti sırasına yerleşmesiyle gündeme gelen “normalleşme” süreci bir türlü hayata geçmiyor, bilmediğimiz, yada bilinmesi istenmeyen kimi nedenlerle sürekli öteleniyor, inatla kaçınılmaz sonla yüzleşilmek istenmiyor, bir anlamıyla her türlü baskı ve şiddet ortamına, her geçen gün artan yokluk ve yoksulluğa, giderek büyüyen adaletsizliğe, her bir tarafa yayılan anti demokratik yaşama rağmen yanlışta, daha doğrusu normal olmayanda ısrar ediliyor, her yurttaş gibi Kürtler de gün yüzüne kavuşur, kendi diliyle, inancıyla, rengiyle, en önemlisi kendi adıyla hayat bulur diye, olur ya nefes alır diye öteleniyor…
*
Ne iktidar partisi AKP nede birinci parti CHP sır veriyor, “normalleşme” kasıtından. Cumhuriyettin yüzyıllık tırnak içindeki normalleşmelerinden, bir anlamıyla bu partilerin ettiklerinden, yaptıklarından biliyoruz ki Kürdün payına hep en kötüsü düşüyor, daha fazla sürgün, daha fazla yokluk, daha fazla baskı, daha fazla işkence, daha fazla ölüm düşüyor. Her ne kadar işi Kürdün özeli olan düğününe, halayına, şarkısına kadar götürseler de her zamanki gibi rahat olmadıklarını biliyoruz. Belli ki eskisi gibi öyle kolay normalleşemiyorlar, Kürdün imha ve inkarını esas alan normallerinin etrafında öyle eskisi gibi kolay kenetlenemiyorlar, bir olup, “Sen yap abiciğim, ben karşı çıkıyormuşum gibi yaparım birader, ahali uyanana kadar işi hal ederiz. Bu arada malı da götürürüz…” diyemiyorlar. Bu iyi, bu halkların hayırına bir gelişmedir, demokrasi mücadelesi adına bir imkan olarak kabul edilmelidir…
*
Belli ki islamcı iktidar partisi ile halkları düşmanlaştırmak için kin ve nefret ekmekte sınır tanımayan ortağı faşist parti ile kendi mahallelerinde “İri olsa da, diri olsa da, bir olsa da…” tek başlarına daha fazla esip gürleyemiyorlar, hiç olmadıkları kadar sıkışmışlar gibi görünüyorlar. Bu nedenle de birinci partiyi kırım ve katliam siyasetine, olası bölgesel savaşa ortak etmeye, dahası bunu normalleşme siyaseti diye yutturmaya, kabul ettirmeye çalışıyorlar. Birinci parti direniyor gibi, “Ben bu oyunda yokum, olmuyor…” diyor gibi bir o yana, bir bu yana savrulup duruyor. Daha ne kadar bu tazike direnebilecek, tuzaklardan kurtulabilecek, kaçak dövüş olarak bilinen kaçamak siyasetini yürütebilecek, orası belli değil. Dizayn etme brifingleri devreye girince ne olur, bilemiyoruz…
*
Siyaset belirsizliklerle yürütülemez, boşluk kaldıramaz. Öyleyse Kürtler, devrimciler, demokratlar, aydınlar, vicdan sahibi olan herkes, her kesim birinci partinin kıvırmalarına daha fazla bel bağlamamalı, kendi siyasi rotasını çizmeli, bilinen en ilerici yönetim biçimi olan demokrasiyi kötülüklerin anası olarak gören iktidarın alternatifini, elbette birinci partiyi de değişim rotasına sokacak, en geniş haliyle muhalefeti örgütlemelidir. Herkesin bildiği gibi tek başına değil, hep bir arada mücadele ederek başarmak mümkündür. Daha fazla oyalanmaya ne gerek…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.