Politika faizi yüzde 42,5 oranlarına ulaştı.
Nereden nereye?
Ya da ‘nereye doğru gidiyor uz’da diyebiliriz.
NAS, YAS oldu, toplum ekonominin cenaze namazında saf tutuyor.
Enflasyonun tek haneye düşürülmesi ile ilgili hedef için ise; 2026’ya işaret ediliyor.
Kim öle, kim kala!
‘Gözümüz aydın’, kredi kartı faizleri artmayacakmış!
Büyük nimet.
O da bir şey, büyük avantaj!
Asgari ücret mi?
Memur maaşları mı?
Çok önemli değil, ücretli kesim böyle bir hayata alıştı zaten.
Bu hayat tarzına alışmış iken, ‘durmak yok, yola devam’ (mı)?
Yola çıktık yürüyoruz, pilavdan dönenin kaşığı kırılsın deyip sonuna kadar ilerleyelim.
Güneş ufuktan şimdi mi doğar, kış şartlarında gecikir mi, bilemem, ancak aydınlık bir gelecek için aydınlık fikirler üretmek lazım. Belki de durmak, sağa-sola bakmak, arkada bırakılanlara göz atmak, ‘titreyip kendine gelmek’ gibi bir ‘Şok’ tedaviye ihtiyacımız var, toplum olarak.
‘Öğrencileri STK adı verilen bazı gruplara teslim edersek geleceğimizi kurtarırız’ gibi bir tezi savunan Milli Eğitim Bakanının, hemen ardından ‘Öğrencileri, çocukları bu yolla dağ’a gitmekten kurtarıyoruz’ savı ile hareket etmesini nasıl yorumlamak gerekir?
Bakan, mecliste muhalefete yönelik; ‘Sizin tarikat, bizim STK dediğimiz 10 grupla anlaşmamız var, onlar çocukların dağ’a gitmesini engelliyor’ cümlesi son derece irite edici. Bana göre; ekonomik sıkıntılarımızı unutturacak kadar ağır bir yük! Devlete yüklenmiş çok ağır bir yük.
Devlet dağa gidişi engelleyemiyor da, tarikatlar mı engelleyecek?
Tarikat, imam, hacı, hoca, şeyhe teslim edildiğinde çocuklar hangi dağdan kurtarılıyor ki?
Hadi diyelim ki, bunu Kürt gençleri için söylediniz ki, bu düşünülmüş olsa bile, son derece kırıcı, üzücü, aynı zamanda gerçek dışı bir durum.
Peki, ya Trakya’daki, Karadeniz’deki, Orta ve İç Anadolu’daki çocuklar, öğrenciler hangi dağa gidiyor ki, bunu engelleyecekler.
Dağ’ı kastederek, Kürtlere, Kürtlüğe, Kürtlerin yaşadığı bölgelere yapılan atıfların sağlıksız yansımalarının bizleri bugünlere kadar getirdiği tecrübelerle sabittir. Birileri hala aynı şeyleri yapıyor.
Bakan, ‘Dağ’a gitmekten kurtarıyoruz’ dediği an, aklıma gelenler bunlar.
Biraz bekledim, ancak sorumlu bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak yazmam, bu soruları sormam gerekiyordu.
Sormam gerekiyordu, çünkü bekledim, izledim, muhalefet söz ettiğim anlamda açıkça bu soruları gündemleştirmedi.
Bütün meselemiz; şu an zaten hiç olmayan dağ’a gidişi engellemek mi?
Dediğim gibi, Trakya, Karadeniz, Akdeniz, Ege, Anadolu’nun çocuklarının aileleri çocuklarını dağ’a göndermek için Kandil’e sülüs mü yazdırıyor?
Ne konuştuğunu bilen bir Milli eğitim Bakanına ihtiyaç var bence.
Dağ’a gidişi Devlet engeller ki, onun da yöntemleri zaten uygulandı, uygulanıyor da.
Toplumu aydınlatmak gerekiyorsa da, şu an Dağ’a herhangi bir gidişin söz konusu olmadığı yönünde gözlemlerimizin olduğunu söylemekte yarar var.
Devlet kayıtları da bunu kanıtlar diye düşünüyorum.