Cumhuriyet Halk Partisi, AK Partinin, Sarayın kimyasını bozdu, bozmaya devam ediyor.
Canan Kaftancıoğlu davasının yankıları sürerken, Ekrem İmamoğlu davasının ertelenmesinin toplumsal yansımaları, iktidarın boşa çıkan hamleleri olarak Türkiye’nin siyaset tarihine yazılıyor.
Bunlar hukuksuz davalar.
Ayrıca, gezi direnişinin yıldönümüne denk getirilmiş olan bu davaların bir anda Türkiye'nin gündemine oturmuş olması, belki de AK Parti'nin, saray yönetiminin hesaplamadığı bir durum oldu.
‘Ters tepti’ olarak yorumlanacağı gibi,
‘kamuoyunun tepkisini’ ölçüyorlar olarak da değerlendirebiliriz.
Ya da ‘çıkış kapısı’ arıyorlar da diyebiliriz.
İktidar bunları biraz bilerek biraz da can havliyle yapıyor, ‘çıkış’ yolu arıyor.
Çünkü geldiğimiz bu aşamada; ‘Çoklu organ yetmezliği’ yaşıyor. Zaman, zaman kendilerinden geçmeleri, hafıza kaybı yaşamalarını normal görmek gerekir diye düşünüyorum.
Ya, Devlet Bahçeli'nin grup toplantısında CHP Genel Başkanını hedef almasına ne demeli?
Ülkenin batmasına neden olan, o çoklu organlardan biri de MHP ve Devlet Bahçeli’nin bizzat kendisi.
Dünya tarihinde, devletler, ülkeler yönetiminde kim kimi, kimleri hangi yöntemlerle bertaraf etmeye çalışmış ise, hazırladıkları tezgâha, kurdukları tuzaklara mutlaka kendileri düşmüşlerdir.
Demokrasi mücadelesi verenlere eziyet edenlerin hiç birinin bu hayattan normal, mutlu, gözleri kapalı, huzur içinde ayrıldığına dünya tarihinin tanıklığı henüz yok.
Adam, Ana muhalefet partisinin liderine, Atatürk’ün koltuğunda oturan Genel Başkana ‘Hücre’ tarif ediyor. Hem de haksız, hukuksuz, adaletsiz bir şekilde, Demirtaş ve Kavala’yı tuttukları hücreleri adres gösteriyor.
*
Yazık ettiler bu ülkeye, bu devlete, bu millete, bu Cumhuriyete.
Cumhuriyet rejimini tehditle taçlandırma gayreti içindeler.
Tehdit ettikleri, hücre yolu gösterdikleri insanlar ise;
Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırma mücadelesi veriyor.
Cumhuriyeti, Demokrasiyi tehditle taçlandırma gayretleri elbette ki boşa gidecektir.
Fren patladı, ülkeyi, milleti uçurumdan aşağıya attılar, suçlu yaratıp aradan sıyrılmaya çalışıyorlar. Bütün bu yaptıkları anlamsız şeyler bunun için.
‘Çıkış kapısı’ arıyorlar, bulamıyorlar, bulamayınca da rastgele hareketler yapıp, sağa-sola saldırıyorlar.
Sadece tehdit ediyorlar.
Siyasetten, politikadan vazgeçtiler, ekonomiyi nasıl düzeltiriz diye düşünme gibi bir gayretleri yok, sadece tehditle ayakta durmaya çalışıyorlar.
Demokrasi güçleri tehditle biat eder mi?
İşte bunu test ediyorlar, olmuyor, çıldırıyorlar.
*
‘Çıkış kapısı’ yok.
Boşuna arıyorlar.
Erzurum’da oğlu tacize uğrayan çarşaflı annenin Diyanet İşleri Başkanına yönelik, ‘Allah senin de kadronun da belasını versin’ dediğini TV ekranlarından seyrettiğim andan itibaren artık çıkış yollarının, kapılarının kalmadığına net kanaat getirdim.
Cumhuriyet tehditle değil,
Demokrasiyle taçlandırılacak. .