Müzakere, diyalog, çözüm, çözüm süreci, Kürtçe kurs, okulda tercihli ders falan derken, çok önemli bir zamana yayılan sürecin tanıklarıyız. Kürt meselesinin demokratik zeminde, demokratik kurallar içinde ortaklaşarak topluma mal edilmesinin yanı sıra, birlikte yaşam ruhuna uygun parametrelerle buluşturulması hedeflenmişti.
Ben hala bu hedeften çok fazla uzaklaşıldığı inancına değilim. Çünkü ortada ciddi bir emek, kıymetli, zamanlar var. Türkiye’nin topyekûn uğraşına denk gelen çok kıymetli bir zaman harcandı. Tecrübeler oluştu. Bu tecrübelerin, şimdi olmasa bile yakın, orta yâda uzun vadede yeniden devreye gireceği konusunda hiç endişem yok.
Siyasal iktidarlar, sivil siyasetler bazen en doğru kararlarla yol almak isteseler de, özellikle de Kürt meselesi gibi ulusalar arası aktörlerin de muhatap olduğu can yakıcı mesele, çoklu aktörler nedeniyle bazen sekteye uğrayabilir, uğratılabilir. Geride bıraktığımız zamanlarda, bunun tanıkları olduk. Bazen ciddi sorumlulukları olmasına rağmen, sorumluluk almayanlar da olabilir.
Biz, yurttaş olarak bütün gelişmelere vakıf olmayabiliriz. Tarafların bize yansıttığı kadarıyla, yâda meseleyi uzun zamandır takip edenlerin öngörü ve analizleriyle kısmen yol haritalarının nasıl olacağını tahmin edebiliriz. Ancak, nasıl sonuçlanacağı konusunda çok net ifadeler kullanamayız.
Nitekim çözüm süreci denilen süreçte çözüm konusunda ciddi bir inanış, aynı zamanda umut vardı toplumda. Süreç, kat edilen mesafe, öngörmediğimiz bir şekilde Dolmabahçe’de gömüldü!
Avrupa Birliği gibi çözümlerin ana karargâhı konumunda olan alanda, demokratik çözümlerin düşünüldüğü bir anda, özellikle de son 10-15 gündür ‘halay’, ‘Yaya’ yazıları üzerinden ciddi bir gerginlik yaşanıyor.
Ne oldu?
‘Toplum neden yayalar için yazılan yazı üzerinden gerginleştiriliyor’ diye ciddi bir sorgulama var.
Resmi kurumlar arasında, ‘kayıkçı kavgasına’ dönen ‘yaz-sil’ ‘mücadelesi’ kent insanını ciddi bir şekilde rahatsız ediyor. Kürt dili, Kürt kültürü, Kürt meselesi gibi tartışılması gereken konuların tartışma alanı ne yaya geçididir ne de düğün salonlarıdır.
Zaman kaybıdır.
Diyarbakır’ın, Van’ın, Mardin’in kent anlamında, insani manada ciddi sorunları var.
Turizm konusunda, tarihin tanıtımı konusunda ciddi eksiklikler var.
Temizlik, su, yol, yeşil alan, cadde, sokaklardaki düzen intizam gibi sorunlarımız var.
Bu sorunların çözümü elzemdir.
Ayrıca, bu sorunların çözümü konusunda kullandığımız dil, hem Türkçedir hem de Kürtçedir.
Meselelerin çözümü, bence o kadar da yere düşmemeli!
Özgür bir kafa ile böyle düşünüyorum.