Çoraklaşan topraklarda alim-aydın yetişmeyince, eskiden yetişmiş alim-aydınlara hamasetle sarılmak, toprağa yeni tohumların ekilmesini sağlamıyor.
Yeni tohumların ekilmesi ve filizlenmesi için; hamasete değil samimiyete, günü kurtarmaya değil ihlasla bir yeni gelecek inşasına, konformizm ve dünyevileşen ruhlara yeniden Ahiret-hesap inancıyla fedakârlık eden insanlara ihtiyaç vardır.
Mevcut nesillere düşen bu ruhu kuşanmaktır. Bu toprakların yaşadığı zihinsel işgallerden arınması, emperyalizmin ve sömürgen güçlerin tasallutundan kurtulmasının yolu da hep birlikte bu ruhu kuşanmaktan geçmektedir.
Zihinlerin işgali, farklılıkları bir gerçeklik ve birlikte bütünleşerek yaşanılabilir olmaktan çıkartıldığı ve birer düşmanlık vesilesi kılındığı gerçekliğine gözünü açanlar, bu hali elbette değiştirecek gayretleri çoğaltacak ve birleştirecektir.
Şimdi ki kuşaklar bu ruhu kuşandığında o zaman bu topraklar yeniden filizlenen, meyve veren ve medeniyet inşa eden topraklar olacaktır.
Başkasından bekleyen, kendisi keyfine bakan zihniyetin egemenliğini kırmadan, kendini düzeltip sorgulamadan yola koyulmak da mümkün değildir elbette.
Birbirini anlayan, birbirini seven, birbirini tamamlayan, kusurlarının peşine düşmeden iyilikleri çoğaltan, her tür ilişkilerinin temeline adaleti yerleştiren bir ruhu kuşananlar çorak toprakları sürmüş ve tohumları da ekmiş olurlar.
Kolay olan; ötekileştirmek, düşmanlaştırmak, alternatif çözüm üretmeden eleştirmek, tahkir ve tezyif etmektir. Zor olan ise bunların zıddına merhameti, sevgiyi, birbirini tamamlamayı, adaleti, emin olmayı yerleştirmektir.
Zoru seçmeden işin kolayına kaçmayla alim de aydın da olunmaz ve yetişmez. Çünkü işin kolayı zihin dünyalarına egemenleştikçe topraklar daha bir çoraklaşır.
Geniş coğrafyamızda kartlar yeniden karılırken, egemen işgalci-sömürgenlerin hesaplarının sahada ki figüranları hep bu coğrafyanın kolaycı, güce tapıcı, kendinden başkasına tahammül ve sevgi göstermeyen yapısı ile yoğrulu insanları olmaktadır.
İşe bir yerden hemen başlamak gerektir. Bizim gibi düşünmeyenin düşmanı olmaktansa onu anlamaya, anlamlandırmaya, eğer sakatlık varsa düşüncesinde; güzellik ve sevgiyle, teenni ve anlayışla karşılamaya koyulmak ve değiştirmeye yönelmek çok mu zordur?
Sevgiyle, merhametle, anlayışla, adaletle, emin olmayla, dürüstlükle yoğrulu bir ruh hali kuşanılmaz ise her kart karılışında figüran olunmaya, her parçalanma ve çıkar sağlama oyununda kanı dökülen olunmaya devam edilecektir.
Farklılıklar, ister etnik (Kavmi), ister ideolojik, ister cemaat-tarikat eksenli olsun; her biri yekdiğerini kabullenmedikçe; İşgalci sömürgen güçlerin “güç vaatlerinin, alan hâkimiyeti sağlama aldatmalarının” oyuncağı olmaya, yekdiğerinin kanını dökmeye, egemen sömürgenlerin hesap ve çıkarlarının hizmetkârı olmaya devam edecektir.
Bugün hemen yola koyulmalı, adalet, sevgi, merhamet, anlayış, dürüstlük ruhunu her şahıs kendi hayatında kuşanmaya ve yaşamaya başlamalıdır. Yoksa egemenler sefa sürmeye, bu coğrafya insanlarının kanı dökülmeye ve figüran olarak yaşamaya devam eder maalesef.