ÇOK ŞEYE YETİŞMEK LAZIMDI!

Ali Ekber PEKŞEN

Çok şeye yetişmek lazımdı. Çok şey ile anlatılan; bazen tanımlı bir iş, bazen ulaşılması gereken yer ya da birileri için bir şey yapmak olur. Bazen de nedeni bilinmeyen ve dahi nedeni sorgulanma gereği duyulmayan, sonucunu tahmin edebilmenin imkansız olduğu yükümlülükler üstlenmek. Anlam ve önemi bilinmeyen anma, kutlama, yas günlerine katılmak. Ne için bu uygunlukta kutlanması, anılması gerektiği bilmeyen zamanların ve faaliyetlerin bileşeni olmak.

Buradaki çok kavramıyla anlatılanın ölçü birimi de söz konusu değil. Herhangi metrik sitemle anlatılan değil. Onluk, ikilik, beşlik veya herhangi bir başka sayı sistemi ile de tanımlanmaz. Matematik ve fizik kurallarıyla açıklanmaz, mantıklı hiçbir gerekçeye dayandırılmaz.

İnsan kişiliğinin oluşması ve temellerinin atılmasında; bebeklik ve ilk çocukluk dönemlerinin çok önemli bir yerinin olduğu konusunda tüm bilim çevreleri hemfikirdir. İlk çocukluk dönemiyle başlayıp, ergenlik ve gençlik evrelerinde, eğitim sistemi aracılığıyla ve eğitim sisteminin farklı bileşenleriyle bu temeller sağlamlaştırılır. Yetişkinlik çağında hayatı belirleyen ilişkiler bütününün parametreleri, bu dönemlerde bileşeni, tarafı olunan tüm yaşanmışlıkların ürünüdür. Bir bakıma, kişinin insanlaşma süreci olarak adlandırılabilecek faaliyetler bütünüyle ortaya çıkan durum.

İnsan hayatının en verimli ve anlamlı şekilde yaşanması gereken yılları olan ilk çocukluk, ergenlik ve gençlik dönemlerinde yaşanacakların belirleyenleri, aile ve içinde yaşanılan sosyal çevre, devletin belirlediği ve sınırlarını çizdiği eğitim sitemi ve diğer tüm bileşenlerdir. Aile, sosyal çevre ve devlet aygıtı, insan hayatının nasıl olması gerektiği konusunda mutabıktır. Aralarında zımni bir sözleşme varmış gibi katı tutumlar alırlar. Bir nevi muhafazakarlıklarıyla ön plana çıkarlar. Bu kurumların kuralları vardır ve bu kurallara bağlılık esastır. Bunların çoğu tartışmaya açık değildir.

Bu kurumların sınırlayanları, genellikle ve çoğunlukla muhafazakarlıklarının ürünüdür. Gelenek-göreneklerin vazgeçilmezliklerini, inanç sisteminin ve devletin kutsallıklarının mecburiyetlerini yetişmekte olan her çocuk dikkate almak zorundadır. Vazgeçilmez ve mutlak bilinmesi ve uyulması gerekenler; semboller, heykeller, tapınaklar, marşlar gibi kutsal atfedilen kavramlarla kazınır çocukların hafızalarına. Nedeni, niçini, anlamı ve önemi bilenmeyen bu tür faaliyetlerin koşuşturmasıyla geçen, kutsallığı nedeniyle sorgulanmadan tabi olunan bu hayatları yaşayan insanlardan mürekkep bir toplumda, esenlikler içinde yaşamak, nafile bir beklenti olsa gerek.

İlk çocukluk, ergenlik ve gençlik dönemlerinde geleceği belirleyen en önemli kurum, devletin kontrolünde olan eğitim sistemidir. Eğitim sistemi, okullarda yürütülen örgün eğitim faaliyetleriyle, bireyin gelişiminde önemli bir yere sahiptir. Örgün eğitime başlama yaşına gelen her çocuğun ilk tanıştığı kurumlar. Okullar; fiziki yerleşimi ve işlevleriyle, aile ve sosyal çevrede başlayan sınırların, devlet aracılığıyla belirlendiği sistematik yapılardır.

Okullar çoğunlukla ve genellikle; insanın boyunu aşacak yükseklikte, metal korunak ya da engellerle güvenliği artırılan, beton veya taş duvarlarla çevrili ve demir sürgülü kapılarla girilen bahçelerin içerisine yerleştirilen ve çoğu gri renkli beton yapılar ve bu yapılardaki işleyişi belirleyen kurallar bütünüdür. Eğitim ve öğretim faaliyetlerine katılmak üzere bahçesi girildiği andan itibaren günlük hayatla taban tabana zıt uygulamaların hayat bulduğu mekânlar.

İnsana arkasından bunca koşturan şey neydi acaba? Bunca koşuşturmaya değer miydi? diye sorgulamadan arkasından yetişmeye çalışılan şeyler. Bilinmezler yığını bir tümülüs gibi. Hazine arayıcılara iş düşüren tümülüs misali. Belkilerle insan muhayyilesinde yaratılan bilinmezleri arama.

Çoğunlukla ilk çocukluk döneminin en heyecanla ve coşkuyla yaşanacak yıllarını; vatan, millet aşkı, inancın kutsallığıyla kuşatan laf kalabalıkları. Anlam ve önemini idrak edecek olgunluğa ulaşmadan, o baskıyla biçimlenen hayatlar.

Oysa; zamanın ve mesafenin etkilemediği aralıkları kat ederek yapılan yolculuğu; niçin konulduğunu dahi anlamadığımız bariyer gibi gereksiz kurallar olmadan, kutsallarla sınırları çizilmeyen şekilde sürdürmek hayatı daha anlamlı kılar ve kişi yaşadıklarını da sahiplenir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.