Evet, çocukları öldürmek, insanın en saf, en masum, en korumasız halini öldürmektir. Bu nedenle çocukları öldürmenin hiçbir haklı gerekçesi, nedeni, izahı olamaz. Çocukları öldürmek bir yana, öldürülmelerine sessiz kalmak, öldürülmelerini görmezlikten gelmek, dahası öldürmelerine karşı durmamak insanın en rezil, en pespaye, en çukur halidir. Çünkü çocuklar, hiçbir ırkın, cinsin, dinin, rengin, günahın, suçun tarafı değildir, sadece kendi tarafıdır, sadece çocuklar tarafıdır, en önemlisi de çocuklar insanlığın ortak değeridir, gül yüzüdür. Ötesi yoktur. Yahudi çocuklar için de, Filistinli çocuklar için de, Arap çocuklar için de, Fars çocuklar için de, Türk çocuklar için de ve elbette ki Kürt çocuklar için de bu böyledir, böyle olmalıdır. Aksi durumda hiç kimse inandırıcı olamaz, sahtekarlığın ötesine geçemez...
*
Benim çocuklarım, senin çocukların, onun çocukları ayırımına gitmek, acılarını ayrıştırmak, hallerine farklı mesafeler koymak en az çocukları öldürmek kadar gayri insani bir yaklaşımdır. İŞİD’in diri diri çukurlara gömdüğü, işkenceyle katlettiği, köleleştirdiği, tecavüz ettiği, bildik sözde demokratik ülkelerin başkentlerinde örgütlü oldukları derin internet sitelerinde kurduğu köle pazarlarında sattığı yeryüzünün en korumasız, en masum, en biçare Ezidi Kürt çocukları karşısında sessiz kalanlar, Yahudi çocukların, Filistinli çocukların acısını asla yaşayamaz, yasını tutamaz, hele sesi, hak arayışçısı hiç olamaz. Ekranlarda, sokaklarda, miting alanlarında, camilerde, kiliselerde, havralarda ne söylerler söylesinler, ne yaparlarsa yapsınlar, hangi hileye soyunurlarsa soyunsunlar sahte duygularını sanal pazara sürmelerinin ötesine geçemezler, debelendikleri kanlı çukurlarından çıkamazlar. Her şart altında bu hakikati yüzlerine haykırmayı, iki yüzlü yaklaşımlarını sorgulamayı en temel insani bir görev olarak bellemek, görmek gerekiyor…
*
Günlerden beri televizyon ekranlarında Siyonist İsrail’in mazlum Filistin halkının çocuk kırımını, katliamını dillerinden eksik etmeyen Kemalist, liberal, dinci, solcu, sağcı ideologların, din adamlarının, sözde bilge adamlarının, akillerin, siyaset bilimcilerinin, koca koca profesörlerin, baş politikacıların, duayen gazetecilerin, sanatçıların, yazarların, güvenlik uzmanlarının bir teki bile, bir defa bile Şengal’in, Afrin’in katledilen, kaçırılan, işkence edilen ana kuzusu çocuklarından bahsetmemiştir, gündemlerine almamıştır, istemeden olsa bile dile getirmemiştir. Acısını iliklerime kadar hissettiğim, hissettiğimiz Filistinli çocukları dillerinden düşürmeyenlerin, binlerce Kürt çocuğun öldürülmesi karşısındaki ölüm sessizliğindeki hakikatlerini haykırmak insani, vicdani bir meseledir. Sıfatları ne olursa olsun hiç kimse bu gerçeklikten kaçamamalı, bu iki yüzlü siyasetini dünyadan, özellikle de Kürtlerden gizleyememeli, faturası Kürt çocuklarına çıkarılan kirli, haksız savaşların karanlık koridorlarında sıvışmalarına yol verilmemeli, taraftar çoğaltmak için ekranlardan pompaladıkları manipülasyonlara, sokakta örgütledikleri bindirilmiş kıtalara teşne olunmamalı. Çünkü biliyoruz ki ayırımsız, amasız, fakatsız, tüm çocukların tarafı olmanın dışında hiçbir yol, yol değildir…