Genç ölümler her zaman hüzün vericidir. Daha hayatının baharını yaşayamamış olan genç bir fidanın toprağın soğuk, karanlıklar içine gömülmesine insan vicdanı razı olmuyor. Doğalına kimsenin diyeceği ve yapabileceği bir şey yok. Ancak, sistem kaynaklı müdahale sonucu , yaşam sonlanınca bunu kabullenmek mümkün değil.
Bu coğrafya geçmiş çok acılıdır. Geriye dönüp baktığımızda çok uzun bir liste oluşacaktır. Özellikle genç ve çocuk yaşda olan yüzlerce insanımızı toprağa verdik. Kurşunlar, mayınlar, bombalar aramızdan aldı. Çocuk yaşda faili meçhullere uğratıldılar. Ceylan Önkol, Uğur Kaymaz, Enes Ata’lara Berkin Elvan’lar eklendi. Bu kadar zulmü toprak da kabullenmiyor.
Bu coğrafyada sosyal ve toplumsal sorunlar daima çok sert, hatta acımasız bir şiddet dalgası içerisinde yürütülmektedir. Sistemlerin kabul ve red ölçüleri çok keskin kurallar üzerinde yürütülmektedir. Ceberrut yaklaşımlar, hoşgörüyü, anlayışlı olmayı yadsımaktadır. Düzeni koruma hep ötekileştirmeler üzerine kurgulandığı için; tepkiler çok sert ve acımasız olmaktadır. Katı bir merkezi yapı ve anlayışla hareket edildiğinden çatışmacıdır.
Sonuç da, kendisi ve çevresiyle barışamayan sistem, sürekli tetikde durmaktadır. Her an, bir yerlerden saldırı gelecek psikozu içindedir. Çatışmaya hazır şiddet sarmalı içerisinde sürekli kan kaybetmektedir. Bu gerilim ve düşman görme siyaseti, demokrasinin gelişmesi önünde bir handikap olarak durmaktadır.
Kanayan. Kan kaybeden sadece vicdanlar değil. İnsanlık adına ne kadar değer varsa hepsi isyan halindedir. Bu utancı bu topraklar hak etmiyor.