Cumhuriyet Halk Partisi kitle partisi, kurucu kimliğinin gereği kapısı herkese açık, ancak, bu kurumsal özelliğinden dolayı kapıdan her gireni, her geleni de baş tacı yapıp tepeye oturtmak zorunda değil.
İçeride yıllara direnen çok yorulmuş bir taban var.
Dışarıdan gelene verilen kıymetin onda biri o yorgun demokratlara verilse, parti şaha kalkar, yerinde bir ileri iki geri saymalara takılmaz, istifa etme gibi niyeti olanların da gitmek için bir nedeni kalmaz.
Çok net, çok gerçek, analize muhtaç, raporlanması, tespit edilmesi gereken bir durum var;
-Sağdaki alanda mı park edilecek, yoksa geniş halk kitlelerinin soldaki laik, geniş park alanında mı toplanılacak?
-Kurucu kimliğin park alanında Cumhuriyetin ikinci yüzyılı için ortaklaşmak da bir başka doğru tercih.
Elbette ki toplumun her kesimine ihtiyaç var, ancak, içerideki yorgun düşürülmüş tabanı unutmayacaksın arkadaş.
Yorgun ya da yorgun düşürülmüş tabanla genel merkez arasındaki buzdağını eritme görevi; yıllardır partiyi yönetenlere düşer.
Neden?
Çünkü tabanı onlar yordu.
Nasıl yordu?
Mahallede yordu,
İlçede yordu,
İlde yordu,
Kurultayda yordu,
Yerel seçimde yordu,
Genel seçimde yordu.
Şimdi, özellikle de yerel seçimlerin ortak
kazanımından sonra “Yorgunsun, uyu, dinlen, biz dışarıdan parti yorgunu olmayan ‘taze kan’ şırınga edeceğiz” gibi bir algı oluşturdular.
Zaten sıkıntıda burada başladı.
İlçeden ile oradan belediyelere kadar uza- nan güzergâhta yönetim erkini ele geçirenler, durumu şahsi başarı, kişisel beceri olarak algılıyor, şahsi egosuna tavan yaptırıyor.
Bunlar, burunlarından kıl aldırmadığı gibi, hep bir yoğunluk içindeler, zamanla yarışıyorlar, tabana vakitleri yetmiyor.
Yukarıda oluşan bir kast etrafında işler dönüyor, bir tek onlar mutlu ve muktedir.
Harcadığı çaba ve emekle yorulanlar kadir kıymet bekler, her yerde her alanda olduğu gibi.
CHP tabanının ekseriyet çoğunluğu, verdiğinin, kattığının karşılığını maddi olarak, makam olarak bekleyen kişilikler değil, onların beklediği karşılık; Kadir kıymetle ilgilidir.
Bunları neden yazıyorum?
Bir rüzgâr, bir hareket, bir silkiniş lazım. İktidar hedefleniyorsa, iktidara yürüyüşün
ayak seslerini herkes duymalı.
Bir rap rap yürümek var, karşıyı rahatsız
eden, bir de parmak ucuna basarak ürkekçe yürümek var, kimseyi rahatsız etmeden!
İşte, karşıyı rahatsız eden o gür, rap rap ayak seslerinin sahipleri yorgun düşenler, yorgun düşürülenlerdir.
Biz, O ayak seslerine Adalet yürüyüşünde,
Çanakkale’deki Adalet kurultayında tanık olduk.
Göz görürse gönülde sever.
*