‘Değişim’ demekle ne kast ediliyor, vatandaş anlamıyor.
Doğrusu ben de anlamıyorum.
Bir şeylerin değişimi olacaksa, yapılacaksa, o değişim mutlaka anlayış değişimi olmalı.
‘Kemal bey gitsin’ diyorlar, ancak yerinin nasıl doldurulacağı konusunda ortada bir netlik yok. Değişimi sadece Kemal beyin şahsından ibaret görenlerin tamamı Kemal Bey ile birlikte 10 yıldır görev yapanlar. Kemal bey başarısız ise, o Milletvekilleri, MYK üyeleri, danışmanlar, Genel Başkan yardımcıları, tamamı başarısızdır!
Toptan bir gidiş olmalı!
Bu birinci formül olarak burada dursun.
İkinci formül; Kimse bir yere gitmesin, sosyal demokrat anlayış partiye hâkim kılınsın, beyaz yakalılar partinin yakasından düşürülsün, parti tabanını tanımayan yöneticiler dinlenmeye çekilsin, yerlerine tabanı tanıyan, onlarla sahada omuz omuza koşturacaklar devreye girsin, halkı tanıyan, bilen kadrolarla yol yürünsün.
Al sana halka dayalı, sosyal demokrat değişim.
Öbür türlüsü olmaz, olmamalı da.
Olursa da değişen bir şey olmaz; Bir klan gider, yerine yeni bir klan yaratılır, adı da değişim olur, tabanda halkta uyutulmuş olur.
Çok fazla yorulmaya, kızmaya, bağırmaya, sağı solu suçlamaya hiç gerek yok.
Başta Kemal Bey olmak üzere, onunla bugüne kadar yol yürüyen yöneticiler çıkıp, çok net bir şekilde; “Hatalarımız var, örgütlenmede eksik kaldık, üye kayıt ve delege sistemindeki eş, dost, arkadaş, kardeş, hemşeri kayırmalarından dolayı yol alamadık, yerimizde saydık, gerçek anlamda Avrupa’daki sosyal demokrat partiler in uyguladığı yöntemleri ıskaladık” demeli.
Böyle denilirse, iyi niyetle konuşulur ve tartışılırsa, değişim denilen şeyin önü de gerçek anlamda açılmış olur. Dünyada, Sosyal Demokrat Partilerin anlayışları, yöntemleri, uygulamaları bellidir, tektir, bilinirdir. Seçimden seçime, telkinlerle bu yöntemlerin hiç biri değişmez.
Şu ana kadar, parti yöneticilerinden herhangi biri, “ Dünyadaki Sosyal Demokrat Parti, hareket ve anlayışların çok gerisinde kaldık, sol-sosyal demokrat anlayışı muhafazakâr sağın kalelerine endeksledik, bu alandan süratle çıkmalıyız, Türkiye’deki sol-sosyal demokrat kesimlerle diyalog geliştirip, değişimin önünü açacağız” demiyor.
Özgür Özel’de, Ekrem İmamoğlu’da buna benzer bir söylemi dile getirmedi. Bu isimler şu an ön planda olduğu için telaffuz ediyorum, eleştiriyorum.