Cumhuriyet Halk Partisi ve kadrolarının, omuzlarındaki toplumsal yükün ne kadar ağır olduğu gerçeğinin göz ardı edilmemesi gereken çok ağır bir dönemin içinden geçiliyor. Ekonomik, siyasal, sosyal, insan hak ve özgürlükleri konusunda ağır baskı ve sindirme politikalarının altında ezilen Türkiye halklarının bu girdaptan kurtulma çabalarının şimdilik sonuç vermediği bu zaman dilimini herkesin lehine kullanma görevi Cumhuriyet Halk Partisinin sorumluluğu olarak kendini dayatıyor.
CHP dışındaki çoğunluğun Adalet yürüyüşü ve Adalet kurultayına katılım göstererek verdiği destek bir anlamda Cumhuriyet Halk Partisinin sorumluluğuna işaret eden önemli bir adımdır, öyle de değerlendirilmesi gerekir. Devlet erkini elinde bulunduranların tek yanlı yönetim anlayışının ötekileştirdiği, ayrıştırdığı, yok saydığı kesimlerin Cumhuriyet Halk Partisinden beklentilerinin olması son derece önemlidir, değerlendirilmesi gerekir.
‘Oraya yanaştım burası kızar, buraya yanaştım orası kızar’ gibi ‘dar’ bir anlayışla politika yapılması beklentilerin tamamını karşılamaz, karşılayamadığı gibi verilen, verilmek istenen desteğin gücünün giderek azalmasına neden olur.
Sosyalist enternasyonalin bir parçası olan Cumhuriyet Halk Partisinin, kendi kadroları içinde sürekli ‘diri’ tuttuğu parti içi demokrasi mücadelesini parti dışına taşırması, Genel Başkan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun da üstüne basarak anlatmaya çalıştığı ‘BEN’ değil, ‘BİZ’ anlayışı ile ete kemiğe büründürmesi, Adalet yürüyüşünde, Adalet kurultayında olduğu gibi ‘Birlikte varız’ anlayışı ile taçlandırması halinde yerel ve genel iktidarın yolunun ne kadar açık olduğu çok net görülecektir.
Cumhuriyet Halk Partisi sadece bir kesimin değil, bütün kesimlerin kendisini içinde ya da dışında ifade edebileceği bir kitle partisi olduğunu görmek ve anlamak durumundadır, tam da zamanıdır. İçerideki değişim ve dönüşüm ile dışarıdaki değişim ve dönüşümlerin parametreleri birbirine uygun hale gelmeli ki, referandumun, Adalet yürüyüşünün, Adalet kurultayının CHP dışındaki sinerjisi önümüzdeki yerel ve genel seçimlerin sonuçlarına yansıyabilsin.
Bursa konuşmasından anladığımız kadarıyla Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun bazı tespitleri olacak ki, özellikle parti içi kadrolara ve tabana gereken mesajı verdi. Özellikle delege seçimlerinin yarattığı kırgınlıkları, tabanın bu anlamda kendisini görünür gösterme çabalarının parti içi seçimlerle sınırlı kalmış olması, sinerjinin parti içinde hapsolduğu gerçeğini görmeden, bu sinerjiyi içeriden kurtarıp, dışarıda beklentisi olan büyük çoğunluğa yansıtmadan bu iktidardan kurtulmanın mümkün olmadığını anlamak gerekiyor.
O nedenle yerel iktidar kadrolarının bir an önce parti içi tartışmalardan ve aday adayı yarışmalarından azade bir şekilde ele alıp, bir an önce kolları sıvamak, dışarıda bekleyen büyük çoğunlukla toplumsal mutabakatı bir an önce devreye sokmak gerekiyor.