Canan Kaftancıoğlu meselesi sürpriz olmadı. İktidarı, muhalefeti, ülkenin gidişatını, özetle gündemi takip eden her sorumlu vatandaş, Selahattin Demirtaş ile başlayan Osman Kavala ile devam eden ‘Gözdağı’ sürecinin hedefinde Kaftancıoğlu’nun olduğunu biliyordu, tahmin ediyordu. İktidarı ve sarayı rahatsız edenlerin şahsında ifadesini bulan bu ceza ve tutuklamaların burada bitmeyeceğini de biliyoruz.
Tam da bu noktada altını çizerek konuşmamız konular var.
-Sol, sosyal demokrat, sosyalist gözaltı ve tutuklamalar söz konusu olduğunda 6’lı masadaki ya da onun dışındaki sağ muhalefet kesimden demokrasi adına yüksek bir ses çıktığına tanık olmuyoruz. Fıtratları gereğidir sanırım, bu kesimi ‘Komünist’ hanesinde değerlendirme fikir ve düşüncelerinden vazgeçme ihtimalleri söz konusu olmadığındandır. Aldıkları eğitim, gördükleri tedrisat buna imkân vermiyor da olabilir. İktidara karşı zararsız muhalefet konusunda bir sıkıntı yok, ortaklaşıyorlar. Ancak sol kesim sistem karşısında toplumsal mücadele verirken zarar gördüğünde çekimser kalan bu sağ kesim, her nedense ‘Utangaç’ davranıyor, kendi çevrelerinin baskısının hedeflerinden uzak duruyor.
-Sol-sosyalist, sosyal demokrat kesimin dünyaya bakışı, görüşü böyle değil, insanlığa sahip çıkma, insana yapılan zulme karşı durma gibi bir misyonu var, bunun için göğsünü gere, gere mücadele eder.
Değişir mi, değişmez.
Solun bakış açısı da sağ’ın bakış açısı da değişmez gibi görünüyor, Türkiye’de bu kadar olan bitene rağmen.
O nedenle de ‘CHP ne yapmalı’ sorusunu başlıkta tartışmaya açıyorum.
İktidarın gönderilmesine dönük çalışmalarda sağ kesimle ittifaklarını sürdürebilir CHP, ancak geriye, etrafına dönüp ‘ben ve benden umudu olanlar için onlarla birlikte ne yapabilirim’ diye planlama yapmalıdır.
O zaman ortaya daha başka ne yapmalı sorularının muhatabı olunur, çok şey yapılır.
Cumhuriyet Halk Partisinin yerel yönetim kazanımıyla başlattığı iktidar yürüyüşünün anlam ve önemini her geçen gün daha da iyi anlayabiliyoruz.
‘Belediyeler hizmet verecek, Genel merkez siyaset yapacak, iktidara giden yolun taşları örülecek.’
İl, ilçe başkanlarından belediye başkanlarına uzanan güzergâhta herkesin görev tanımı bellidir. Bunun yanı sıra Genel Merkezin, Genel merkez kurullarının görev kısımları ve tanımları tüzükle belirlenmiştir. Kimsesin kimse adına konuşma hakkı olmadığı gibi, görev alanına müdahil olma şansı da yoktur, olmamalıdır.
MYK var, Parti meclisi var.
Bu kurullar partinin karar vericileridir.
Bu kurullara rağmen, kendi başına yetkiliymiş gibi, görevlendirilmiş gibi pozisyonlarda kamuoyunda görünenlerin olduğunu duyuyor ve görüyoruz. Bazı özel görevlendirilmelerin varlığı, kurultayda belirlenmiş parti meclisi, MYK ve diğer kurulların yasal yetki alanlarının ihlali anlamına gelir.
O nedenle, özel ve genel danışmanlar da dâhil olmak üzere, belediye başkanları da kendi alanları neyi gerektiriyorsa onu yapmalıdırlar. Kimsenin kimseden ‘rol’ ve ‘görev’ çalmasına gerek yok. Maalesef bir gevşeme var, iktidar yolu açık iken kimse kimsenin adamı olarak ortaya çıkmamalıdır. Tek hedef, mevcut iktidarı devirecek güçlü iktidar adayı olmaktır.
Galiba silkinmek zamanı, Genel merkez çok geç olmadan silkinmeyi sağlamalı, Ankara’dan başlayarak Türkiye genelinde yeniden bir formata ya da yeniden doğru bir yazılıma imza atmalıdır.
İktidarın yolunu ilkeli duruşlar döşüyor.