Ben itiş kakış ortamlarını pek sevmem, o nedenle izlemeyi çok sevmeme rağmen futbol maçlarına bile gitmem.
14-28 Mayıs seçim sonuçlarına nasıl içerlemiş olmalıyım ki,seçimleri takip eden hafta, filmlerdeki eski askerlerin ‘iş başa düştü’ edasıyla durumdan vazife çıkarmaları gibi, ben de net ortamından CHP’ye üye oldum. CHP’li arkadaşlarımın beni ‘Kurultay Delegesi’ belirlemeleri ile boynumda asılı delege kartım ile sabah 08-08.30’da kurultay salonunda bana ayrılmış bulunan yere gidip oturdum.
Siyasi gelişmeleri çok yakından takip ediyor olmama karşın emekli oluncaya kadar 1995 yılında Cem BOYNER’in partileşme öncesi YDH (Yeni Demokrasi Hareketi) İl temsilciliği/sorumluluğumu saymazsak herhangi bir partiye üye olmuşluğum yoktu.
Dün yaşamış olduğum bu deneyim ışığında izlediğim kurultay, Genel Başkan Kemal KILIÇDAROĞLU ‘nun açılış konuşması ile başladı.
Genel Başkan KILIÇDAROĞLU açılış konuşmasında, yapılan seçimlerde bütün sosyal kesimlere ulaşmaya çalıştıklarını anlatıyordu.
Emeklilere, ev hanımlarına, kapıcılara, nakliyecilere, çiftçilere, gençlere toplumun her katmanına nasıl ulaştıklarını, onlara yönelik yaptıkları projeleri sıralıyordu.
Salonda tribündeki dinleyiciler ikiye ayrılmışlardı. Sağ tarafta Kılıçdaroğlu taraftarları, sol tarafta Özgür ÖZEL taraftarları hâkim görünüyordu.
Kılıçdaroğlu’nun konuşması sağ taraftan büyük alkış aldı.
Aslında Kılıçdaroğlu haklıydı!
Hemen hemen mağdur bütün geniş kesimlere ulaşacak vaatleri vardı.
Peki, 21 yıldır İktidar yorgunu, Cumhur İttifakının topluma vaat edecek neyi vardı?
Herhangi bir yeni vaadi yoktu elbette!
Her zamanki etinden, sütünden yararlanma misali ‘BEKA’ meselesi dışında ne vaadi olabilirdi ki?
İster inanın ister inanmayın konuşmacıların hiç birisi bu konuya değinmedi.
E sen çıkıp değinseydin diyebilirsiniz…
Ben de sizin gibi düşündüm ve çiçeği burnunda bir Kurultay Delegesi olarak gidip adımı konuşmacılar arasına yazdırdım.
Genel Başkan adayı Özgür ÖZEL’in konuşmasının 18.30’da başlayacağı anonsu ile konuşmaların, tabi bu arada benim yapmayı düşündüğüm konuşmam da iptal oldu.
Özgür ÖZEL’in ülkenin dört bir tarafını ilçe ilçe sayarak kurultayı selamlaması ve konuşması heyecan doluydu…
Hele kürsünün olduğu sahnenin solunda bulunan ve sürekli slogan atarak ÖZEL’in sözlerini kesmeye çalışanlara hitaben önce ‘arkadaşlar dün otobüsle Adana’dan gelmişler, uyuyamamışlar yorgunlar’ diyerek onların bindirilmiş kıtalar olduğunu bildiğini ima etmesi ilginçti.
Hemen sonrasında da yine slogancıları kastederek hiç onlara bakmadan protokol sıralarına bakarak ‘Zeydan Başkan,beni dinlemiyorlar,lütfen siz söyleyin! Sizi dinlerler’ sözü akıl doludu.
Salondan alkış alan bu sözleri ile Zeydan KARALAR’da ne yapacağını şaşırmış bir halde bir sağa bir sola adım atıp yerine oturdu.
Öyle ya slogancılara hitaben susun dese, salonda konuşulan otobüslerle getirilen belediye işçileri olduğu dedikodusunu doğrulamış olacaktı.
O nedenle olsa gerek, bir sağa bir sola Asım atıp karar değiştirerek tekrar yerine oturdu.
Özgür ÖZEL’in konuşması ve salondaki, özellikle delegelerin bulunduğu bölümden aldığı alkışlar bu işin bittiğini gösteriyordu.
Daha sonra Sn.KILIÇDAROĞLU’un cevap hakkını kullanmak için söz aldı.
KILIÇDAROĞLU ‘nun konuşması,1,5 saatlik ÖZEL’in konuşmasının sadece danışmanlarla karar verdiği bölümüyle ilgiliydi.
ÖZEL’in ilgili konularda başkan yardımcısı yoktu kısmına ‘hayır, vardı. Senin haberinin olmaması ilginç.’ cevabını vermesi de yenilgiyi kabul konuşmasıydı adeta.
Oylamaların başlayışı,2 oyla yeter sayıya ulaşılamayıp gece yarısı tekrar kurultay salonuna gelip yeniden oylamaya devam edilişi zor bir doğumun habercisi gibiydi.
Kurultayın 2. günü değişimin başladığı, başlayan bu değişimin nasıl ve nerelere kadar değişim içereceğini yansıtması bakımından da önemliydi.
Önemliydi oylamanın başlayışının sürekli ertelenişi,Parti Meclisi seçimleri için aday listelerinde pazarlığın sürdüğü yorumlarına çanak tutuyordu.
Kurultay salonunda Parti Meclisi üyeleri için Ekrem İMAMOĞLU ve arkadaşlarının bastırdığı ve bu yüzden oylama saatinin belirlenemediği konuşuluyordu.
Bu arada PM’ne üye adayların kendilerini tanıtmaları vesilesi ile onlarla tanışıyor, konuşuyor ve tartışıyorduk.
Büyük bir çoğunluğunun seçimlerin nasıl kaybedildiği ile ilgili sağlıklı bir değerlendirmeleri olmadığını üzüntüyle gördüm.
Mesela ‘terör’ meselesi dışında ülkenin kırk yıldır evlatlarının kaybına, daha yoksullaşmalarına neden olan ‘Kürt meselesi’ ile ilgili ister katılalım ister karşı çıkalım bir çözüm önerileri yok!
Keşke yokmuş gibi davranınca yok olan bir mesele olsa.
Ama öyle değil!
Siz CHP olarak,cumhuriyeti kurmuş bir parti olarak iç Anadolu’da,Karadeniz bölgesinde o bölge yurttaşlarının her gün daha yoksullaşmasına neden olan bir mesele olduğunu anlatamazsanız.
Cumhurbaşkanı Sn.ERDOĞAN’ın bir mitinginde yurttaşlara hitaben ‘siz, bir merminin kaç lira olduğunu biliyor musunuz? diye olayın ekonomik yanını anlatamazsanız, siyaset yapmayı bırakıp evlerinize gidin!
Peki, Genel Başkan Özgür ÖZEL’in PM için ilan ettiği 71 kişilik listenin ilk sırasında yer alan Sezgin TANRIKULU’nun oylama sonrasında PM’de yer alamamış olmasını sizce nasıl yorumlamalıyız?
Aslında kurultayın ilk gününde yapmış olduğu konuşmada Sn TANRIKULU, kendisini bir Kürt ve bir İnsan hakları savunucusunu olarak tanımlamıştı.
CHP’li üye ve delege arkadaşlarımızın bu kimlik ve bu nitelikleri olan arkadaşlarımızı öne çıkarmamakla, daha uzunca bir süre ‘BEKA’ söyleminin siyaseten prim yapmasına yol açacak bu yaklaşımlarına rağmen yeni seçilen genel başkanımız Sn.ÖZEL’in izleyeceği politikalarla buna izin vermeyeceğini umuyorum.
İktidarlarca çizilen sınırları aşmamaya özen gösteren muhalif anlayışların başarılı olmasını sosyolojik olarak mümkün görmemekteyim.