Kuruluş tarihi oldukça eskiye dayanan Çarşiya Şewiti (Yanık Çarşı) ismini tarihinde geçirmiş olduğu birkaç önemli yangından alır.(Kürtçe de şewiti yanık anlamına gelir) Halk arasında “buğday ve sipahi” pazarını da içine alan yüzlerce dükkânın yer aldığı alış-veriş merkezidir.
Diyarbekir’in çarşıları ile ilgili önemli kaynaklar, 1655 tarihli ve önemli seyyah olan Evliya Çelebi ile 1815 tarihli ünlü gezgin olan F.S Buckingam’ a aittir. Özellikle Buckingam’in kayıtlarına göre ”Pazar da ahşap yapılı dükkânlarbakımlı olup, imalatçıların başlıca hammaddelerini ipek ve pamuk oluşmaktadır. Şehrin çarşı esnafı; şal, el yapımı aletleri, her renkten pipolar, altın, gümüş tabakalar yaparlar.1500 tezgâh şal üretimi, 500 tezgâh pamuk baskıcısı, 300 deri imalatçısı, 100 demirci ve 50 pipo yapımcısı vardır. Diyarbekir ilaç dışında bütün ihtiyaçlarını kendi kaynaklarından sağlar.”
Halk arasında Çarşiya Şewiti olarak geçen bu tarihi yer, Ulu Cami’nin yan tarafından başlayıp Balıkçılar Başı ve Melik Ahmet caddesine kadar uzanan alanı kapsamaktadır. Birçok kaynakta çarşının yaklaşık olarak 4-5 asır öncesine kadar ticari potansiyelinin o dönemin önemli kentlerinden İstanbul’un tarihi Beyoğlu’na neredeyse denk olduğu belirtilmiştir. Çarşı kervanların tarihi İpekyolu güzergâhında olması sebebiyle önemli bir ticaret durağı olduğu, dönemin seyyahları ve tüccarlarının kayıtlarında geçmektedir.
Çarşı, 1895 ile 1914 yılları arasında kesin nedeni ortaya çıkartılmamış iki kritik yangın geçirir. İlki” 1895 yılında kadim Diyarbekir’in yüzyıllar süren ticari ve sanayi varlığı üç gün içinde adeta yok olur. Bu yok oluşun mekânsal adı kentin o tarihe kadar, tarihi Sur içinde ruhu olan çarşıdır. O tarihe kadar her meslek mensuplarının örneğin; Muhacirler, Helvacılar, Çilingirler, Demirciler, Neccarlar, Mutaflar, Aşçılar ve Eskiciler gibi kendi adlarıyla anıldığı mesleksel icatlarını yürüttükleri toplu mekânsal varoluşun adı artık o büyük felaketle birlikte Kürtçe ‘Çarşiya Şewiti’ (yanık çarşı) olmuştur. O büyük yangında şehrin bütün hububat ihtiyacının pazarlandığı Saman Pazarı, Kazancılar, Kürkçüler, Saraçlar ve Uzun Pazar ya da Uzun Çarşı içindeki bütün hanlar, dükkânlar ve iş yerleri üç gün boyunca için için yanmış ve herhangi bir müdahaleye yeltenilmemiştir.”
Şehri Diyarbekir’in kalbi olan bu çarşıda yangının bir kundaklama kaynaklı çıktığı iddiası ağır basmıştı. Bu yangının arkasında ciddi bir planın mevcudiyeti kuvvetle ihtimaldir. Asırlarca beraber yaşamış farklı inanç ve kültürden halkların birbirine karşı bu kadar yakıcı bir olayı gerçekleştirmiş olma ihtimali oldukça zayıftır.
O dönemin siyasi konjonktürü karanlık olaylar için uygun bir dönemdir.1895 yılında Diyarbekir’de valilik yapan ve halkla iyi geçinen Sırrı Paşa ittihatçılar tarafından görevden alınarak yerine sicili pekiyi olmayan ve özelikle gayrimüslimlere kötü davranan Halep Valisi Selanikli Enis Paşa getirilir. İşin garip tarafı bu valinin gelişiyle beraber gayrimüslimlerle ilgili yalan yanlış bilgiler ve sorunlar oluşmaya başlar. Tam da bu sıkıntılı günlerin birinde çarşıda yangın çıkar. O dönemin önemli detaylarından ve düşündürücü noktalarından birisi de çarşı esnafının büyük çoğunluğunun Ermeniler, Süryaniler, Keldaniler ve Yahudiler den oluşmasıydı.
Çarşı bu dönemde uzun süre kullanılamaz durumda kalır. Valinin değişimiyle beraber Sur halkı kendi çabasıyla çarşıyı onarır. O günden bu güne halk çarşıya Çarşıya Şewiti ismini vererek kullanmaya başlar.
Çarşiya Şewiti, ne yazık ki 20 yıl aradan sonra yine benzer bir yangın geçirir.” Dr. Reşit 18 Ağustos 1914 tarihinde Diyarbekir Vilayeti valisi olarak atanır. Vali Dr. Reşit göreve geldiğinin ikinci günü 19 Ağustos gece yarısı çarşının kuzeyinde yer alan zahire pazarında yangın başlar. Çok sayıda iş yeri kül olur.1895 yılının tekrarı olan yangın bu kez sarsıcı sonuçlara neden olur. Çarşı esnafından gayrimüslimler göçertilir. Çarşı enkazı 3 yıl süreyle öylece yerinde kalır, sonra yeniden inşa süreci başlar.”
O dönemin İstanbul hükümeti ve arkasındaki esas güç olan İttihat ve Terakki’nin gayrimüslim ve diğer etnik halklara karşı tutumları kısıtlayıcı ve milliyetçi eksende cereyan ediyordu. Bu tutumları Diyarbekir’ e de yansımıştır. Böylece çarşı kirli hesapların döndüğü, siyasi hesapların görüldüğü yer olarak varlığını sürdürmüştür.
Çarşiya Şewiti, 1895 ve 1914 yıkımından sonra günümüze doğru özellikle "Sur Olayları"döneminde bu kez de ekonomik yıkım geçirmiş olmasına rağmen, yapılan yenilemeden sonra varlığını sürdürmeyi önemli oranda başarmıştır. Her ne kadar tarihsel kimliğinde, otantikliğinde büyük bir değişim yaşanmışsa da şehrin dokusunu yansıtmaya devam etmiştir.
Ne çarşılarından eksilir kadimlik,
Nede kuçelerinden,
Her daim taşır asi ruhunu yarına,
Adı Çarşiya Şewiti olsa da,
Ava Susé gibidir, kimine acı,
Kimine tatlı…