CARİYE VE HÜR KADININ ÇOCUKLARI

Ali Haydar Üzülmez

"Ey kardeşler, cariyenin değil, fakat hür kadının çocuklarıyız"(Galatyalılara Mektup, 4,31).

Cariye kim?

Hür kadın kim?

Cariye Hacer,

Hür kadında Sara.

Hacer kim?

Sara kim?

Özet olarak hikâyeyi baştan anlatayım.

Uzun bir süredir yazmak istediğim, zaman zaman sohbetlerde dile getirdiğim önemli bir konuyu, yukarıdaki çağrıyı Arthur Schopenhauer'in Yaşam Bilgeliği Üzerine AFORİZMALAR kitabından okuyunca yazmaya karar verdim.

Konu şu: “Tekvin Bap 16’da, Abram’ın karısı/eşi Sara çocuk doğurmadığından Mısır’dan getirdiği cariyesi Hacer’i kocasına çocuk doğurması için veriyor. Abram 86 yaşında iken Hacer İsmail’i doğuruyor.

Abram 99 yaşında iken Rab, ona “Seni birçok milletin babası yapacağım. Adın bundan sonra Abram(Aramca) değil, Abraham( Yüce baba, topluluğun babası) olacak. Karına da Saray demeyeceksin, Sara( Prenses ve milletlerin anası) olacak” diyor. “Sara’ya da bir oğlu olacağını, adını İshak koymasını söylüyor.” Daha sonra da Sera İshak’ı doğuruyor.

Hikâye çok uzun, Sara’nın isteği üzerine İbrahim Hacer’i çölde çocuğu İsmail’le baş başa bırakıyor. İbrahim’in Hacer ve İsmail’e yapmış olduğu haksızlıklarla içiniz kalkıyor. Ama hikâye bu ve bugün milyarlarca insan ne yazık ki bu hikâyenin etkisi altında. Hocam bunların bilimsel bir tarafı yok diyebilirsiniz. Tamam, size katılıyorum; biyolojik olarak bir insanın 99 yaşında çocuğu olmaz, dönemin koşullarında bir insan 137 yıl yaşamaz; o dönemde yaşayan yönetici, bilge, filozof, matematikçi ve felsefecilerin yaşamına baktığımızda en fazla 70 ile 80 yıl arasında yaşamışlar. Sümer, Akad, Babil uygarlıklarının yazılı tabletlerinde de bu böyle; ki Abraham/İbrahim’in Sümer Ur şehirinden olduğu kendisinin sürü sahibi, çoban olduğu ve bu dönemde yaşadığı var sayılmaktadır. Ama ne yazık ki insanların büyük çoğunluğu bilim ve bilimsellikten uzak. Onlar efsane ve hikâyelere inanıyorlar. İşin içine inanç girince bilimin hükmü kalmıyor. Bu hikâyenin tarafları milyonlarca insan şu anda savaşla karşı karşıya gelmiş acı çekiyor, ölüyor.

Dini kıssalarda İsmail’in 12 oğlu olduğu(kızların/kadınların adı yok) ve bunlardan 12 kavim çıktığı, İsmail’in 137 yıl yaşadığı; Arapların atası olduğu anlatılır. Müslümanların atası İsmail ve İbrahim’dir. Kur’anda da bu böyle.

İshak, Rebeka ile evleniyor; İshak’ın Rebeka’dan ikiz oğlu oluyor. Yakup(İsrail) ve Esav. İbrahim bütün mirasını İshak’a bırakıyor(Abraham/İbrahim’in kimden yana olduğu ortada) Yahudi ve Hristiyanların atası Yakup(İsrail) ve Abraham oluyor.

Hikâye uzun, detaylı bir şekilde devam ediyor. Ben, bize gerekli olanı yukarıda anlattım.

Kıssadan hisse; aklıma takılan sorular:

Arap ve Müslümanlarının hırçınlığı, ezikliği biraz da cariye Hacer’in çocukları olmaktan mı(üvey evlat); tabii tersini de düşünmek gerekiyor, Yahudi ve Hıristiyanların kibri Sara’nın çocukları olmaktan mı kaynaklanıyor(üvey olmayan evlat)? ki yazının başlığında bunu görüyoruz.

Bugüne kadar süre gelen savaşların bir nedeni de psikolojik eziklik veya üstünlük müdür?

Acaba, Müslümanlar cariye Hacer’in çocukları olarak baştan mı kayıp ettiler? Çünkü Abraham/İbrahim tüm mirasını İshak’a bırakıyor.

Soruları çoğaltabiliriz. Ancak bir sonuca varamayız. Zaten bu güne kadar süre gelen din savaşlarından da bir sonuç alınmadı.

Herkes bulunduğu yerden, mahalleden veya inancından, inançsızlığından sorulara cevap verir. Bu da bizi bir yere götürmez. Ama net olarak şunu söyleyebilirim:

Müslümanlar din savaşı ile İsrail ve Batı karşısında üstün olamazlar, çünkü durumları ortada, geldikleri yer de belli: 57 İslam devletinin karşısında küçük bir İsrail devleti; 1milyar 700 milyon İslam nüfusunun karşısında 2 milyon Yahudi milleti; kim kazanıyor? İsrail ve Yahudiler, Hıristiyanlar.

Müslümanların insanlığı kucaklayan evrensel değerleri, bilimi, demokrasiyi, insan hakları ve özgürlükleri içselleştirmeleri, kabullenmeleri gerekiyor.

Çıkış yolu budur.

Diğer yol acıdır, ölümdür.

Afganistan’ın, Pakistan’ının, İran’ın, Irak’ın, Suriye’nin, Lübnan ve Gazze’nin durumu ortada.

Bizdeki gibi birilerinin kontrolünde İslami kesimden gençlerin Diyarbakır, İstanbul’daki gibi avm’lerde Starbucks basarak “cenk, cihat, şahadet” sloganları atarak Müslümanlar bu savaşı kazanamaz, başarılı da olamaz; olay bu kadar basit değildir. Komik oluyor!

İslam düşünür, yazar ve aydınları çok daha derin analizler yapmalı. Bize yeni Farabî, İbn Sina, İbn Haldun, İbn Rüşd, İmam Gazâlî ve Nizamü’l-Mülk’ler gerekli. Aydınlar siyasilerin aracı olmamalı; ideolojik kalıplardan çıkıp hukuk, adalet, insan hakları, demokrasi ve özgürlüklerle; bilimsel çalışmalarla gençlere doğru yolu göstermeli. Dünya ile savaşmayı değil, insanlıkla kucaklaşmayı, barış içinde bir arada yaşamayı önermeli. Milyarlarca Müslüman’ı radikal İslam’a mahkûm etmemeli. Radikal İslam, İslam inancında bir urdur. Sökülüp atılmalı.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.