CANLI TÜRÜ VE OLASILIK

Bêjdar Ro Amed

Tutunmak

Yol boyunca küçük küçük tepecikler vardı.

Bir ceylan‘ı kovaladı gözleri.

Yeşillenmişti ova.

Rengarenk ağaçlar ve toprak kokusu

Dağların güzelliği her yönüyle yansıyordu.

Tarlada, sırtındaki çocuklarla kadınlar

Bakışları, herkesin romanı.

On, onbeş keçi ve köy çocukları.

Serindi dışarısı.

Dokunmak

“Nereye bakarsak bir canlı türün, yaşamını sürdürebilmek için çok yoğun şekilde uğraşırken bulabiliriz. Bir avuç toprakta veya suda, her yükseklikte ve derinlikte, sıcak su kaynaklarında veya donmuş

tunduralarda, okyanusta veya havada, kupkuru çölde veya muson ormanlarında; evrim gelebilecek (hatta gelemeyecek) her canlı türüne bir yer bulmuş görünüyor. Duyuların her biçimi, yemek, hareket, iletişim, sevmek, dövüşmek, korumak, üremek, bunların hepsi evrimin hizmetindedir. Ve bugün yeryüzünde gördüklerimiz daha önce yaşayıp tümüyle yok olmuş canlı yaratıkların çeşitliliğinin yalnızca ufacık bir bölümüdür. Her bildiğimiz o koca dinazor iskeletleri binlerce milyon yıl sürmüş doğum–yaşam–yenilme-yok olma çemberinde eriyip gitmiş türlerden bize kalan anıtlardır.” (Hayatın Kökleri sayfa 97 Nahlan B. Hoagland)

Okumak

Renkli ve çeşidi bol olan bir yürüyüş. Oluşumun bu gerçeğinde ne var? Rengarenk olan yaşamların büyüleyici izleri insana kadar geliyor ve dokunuyor. Öyleyse hayatı iyi okumalıyız. Zengin bir okuma olmadan ayrıntıları yakalayamayız. O zaman çok daha yeni yaşamsal olgulara ulaşmak durumundayız.

Tanımak

“…İki veya üç milyar yıl önce yaşayıp geleceği görmeye çalışsaydık, herhalde olacakları önceden bilemezdik; kimse, insanları veya diğer canlı türlerini gözünün önüne getiremezdi. Neden? Çünkü evrimde her adım rastlantıya dayanan bir olaydır, bu nedenle önceden bilinmez. İnsanlar dahil bütün canlı yaratıklar, son derece rastlantısal olayların ürünüdür. Denilebilir ki insanlar olarak bugün kendimize tanıdığımız biçimimiz, son derece ender bir rastlantıdır. Başka bir deyişle evrim, aynı koşullarla aynı yeryüzünde yeniden başlasaydı, insanların yeniden oluşmaları şansı, sonsuz küçüklükte olacaktı. Bulgulara bağlı olarak ve aynı akıl yürütme temelinde, denebilir ki evrende bir yerlerde bize benzeyen yaratıkları var olması olasılığı çok küçüktür. Evrende yaşam olasılığı büyük ama bizimkine benzer bir yaşam olasılığı çok küçük.” (Hayatın Kökleri sayfa 98)

Durulmak

Öyle ya, bunu göremeyecek kadar karışık kafalarımız. Neleri kaçırdığımızın farkında bile değiliz. Durulmak, göremediğimiz şeyleri fark etmektir. Fark edelim. Fark etmek güzel bir eylemdir. Fark etmek, gözlerdeki Işıltıyı görmek, tanımak ve aynı zamanda bilmektir. Gerçeği görmeden bilme ve anlama şansına sahip olamayız, değil mi?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.